ERDOĞAN: YURTDIŞINDA İTİBARIMIZ ARTTI

Denizli Ticaret Odası (DTO) Başkanı Uğur Erdoğan, Türkiye’nin ve Türkler’in dünyada itibarının artmasının yurtdışındaki yabancıları tedirgin ettiğini ve bu yükselişin önünü kesmek için farklı çabalar içine girdiklerini söyledi.

Başkan Erdoğan, “Biz, (Türkiye, kendi ayakları üzerinde duran bir ülke olacak! Sözü dinlenen bir millet olacağız!) demiştik. 20 yıl önce bu ülke, toplu iğneyi bile ithal ediyordu. Şimdi ise, denizaltısını, silahsız hava aracını yapıyor. Eskiden Avrupa’da ‘Türk’ dediğin zaman işçi, aşçı, çöpçü akla gelirdi. Bu bitti… Türkler, artık dünyanın her yerinde üretici, ihracatçı konumunda. Masanın başında oturanlar, karar verenler haline geldi. Bizim böyle olmamızı isterler mi? Tüm bu bitmeyen oyunlar, işte bu yüzden; bu yükselişimizi engellemek için!” dedi. “Devletimizin ve hükümetimizin aldığı ve alması gereken önemli tedbirler var. Ancak, aynı zamanda milletimizin de yapması gerekenler, alması gereken tedbirler var! Daha çok çalışmalı, üretmeli, ihracat ve istihdamımızı daha da artırmalıyız” diyen başkan Erdoğan, Türk Milleti’nin söz konusu vatan olunca da gözünü budaktan esirgemediğini, ne yapması gerekiyorsa hakkını verdiğini belirtti. Kurlarda yaşanan dalgalanmanın ekonomik bir dayanağı olmadığı gibi istatistiksel bir açıklamasının da bulunmadığını vurgulayan Erdoğan, “Şükürler olsun ki; şunu net bir şekilde ifade edeyim... Özellikle son iki üç gündür devletimizin, özellikle Sermaye Piyasası Kurulu, aynı zamanda Merkez Bankamızın almış olduğu tedbirler önemliydi. Bunu tabana da en iyi şekilde anlattığı için, hızlı tırmanış aşağıya doğru yöneldi; yerini inişe bıraktı! Bu arada tedirginlik ortamı yaratıldı. Tedirginlikte de insanlar, yabancı yatırımcılar, paralarını çektiği zaman dövizde atış yaşanıyor. Ama Merkez Bankamızın ve Sermaye Piyasası Kurulumuz ile Sayın Cumhurbaşkanımızın yapmış olduğu açıklamalar ve aldığı tedbirlerin sonucu olarak, dövizde düşüş başladı ve devam ediyor. Daha da süreceğine inanıyorum. Dövizdeki artışın sebebi neydi peki? Yani ülkede 3 ay öncesine ve 24 Haziran seçimlerinden bugüne kadarki döneme dair verilere baktık. 2017’nin ilk 7 aylık göstergelerine baktık ve 2018 ile kıyasladık. Bunu hem Türkiye için, hem de Denizli’miz açısından yaptık. Gördük ki; 2017 yılında yapmış olduğumuz ilk 7 aylık ihracatla 2018’i kıyasladığımızda, ihracatımızda yüzde 10 civarında bir artış var! İstihdamda artış var! Büyümede artış var! İhracatta 2018'de Türkiye Cumhuriyeti tarihinde rekor üzerine rekor kırmış bir ülkemiz var! Avrupa Birliği’ne yapmış olduğumuz ihracat oranı, yüzde 48’den yüzde 52’ye çıkmış. Borçlanmamıza baktığımız zaman da, devletimizin borcu Avrupa Birliği ülkelerinin borcundan daha az! Şirketlerimiz güçlü; faaliyetlerine devam ediyor. Bankalardaki likidite, Merkez Bankamızın kaynakları iyi ve güçlü. Ben, Eximbank’tan sağlanan kaynağa Kredi Garanti Fonu’nun desteklerine de tek tek baktım… 2017’de bu şehirde, Denizli’mizde 7 bine yakın firmamıza 4 milyar TL civarında katkı sağlandı. Eximbank’ın kaynaklarından ihracatçımıza Türkiye’de yüzde 25 iken Denizli’mizde yüzde 45 oranında kredi desteği verildi. Daha önceleri ‘kötü’ dediğimiz noktada da, karşılıksız çeklere baktığımızda yüzde 40 civarında iyileşme var. Peki, ne oldu da birdenbire bu dövizdeki aşırı hız neden kaynaklandı? Senin ülkendeki ihracatçın, üreticin, esnafın da bir sıkıntı var mı? Yok!” dedi.

 “TÜRKİYE’NİN SAĞLAM YÜRÜYÜŞÜNÜ, DURUŞUNU BOZMAK İSTİYORLAR!”

Türkiye’ye karşı ardı arkası kesilmeyen, bir ayağı biterken bir başka basamağı başlatılan, çok büyük bir operasyon yürütüldüğünü de kaydeden Başkan Erdoğan, “Biz, dünyadaki ilk 10 ekonomiden biri olacağız! Avrupa’daki ilk 5 ekonomiden biri de Türkiye olacak yani biz olacağız! Öyle olalım isterler mi hiç? O nedenle, bize yapmadıklarını bırakmıyorlar! Bunlar olacak… Bu millet, dünyada eşi benzeri olmayan 15 Temmuz’u yaşamış, tankı topu tüfeğiyle üstüne gelenleri püskürtmüş. Bugün de yine bizi zor durumda bırakmak isteyenlere aynı bilinçle her zamanki birlikteliğini sergiliyor. Devlet hızla görevini yaptı; millet de yapıyor. Ne yapıyor? Yastık altındaki, bir kenara koyduğu elindeki dövizi bozduruyor ve ‘Ben devletimin ve milletimin yanındayım’ diyor. Ben, sokakta milletle bizzat yaşamış biri olarak 15 Temmuz’da da söyledim; o günkü değerlendirmelerimde ‘Bunun gerisi gelir. Belki ekonomik olarak belki başka bir şekilde. Önemli olan, bizim birlik olup karşısında yek vücut, tek yürek durabilmemiz’ demiştim. Türkiye’nin yürüyüşünü bozmak, ülkemizin daha da güçlenip büyümesini engellemek istiyorlar. Lig atlamasın diye önüne set çekmeye çalışıyorlar. Bu oyunlar hiç bitmeyecek. Çünkü, şu yüzden… Bakın size bir örnek vereyim… Yıllardır yurtdışına çıkıyorum. 1980-90’larda fuarlara giderdik. Uçakta 250 kişi olurduk; aramızda birkaç kişi yabancı dil bilirdi. O bir iki kişi, en başta bekler, yabancı yetkililer ile bizimkiler arasında gönüllü çevirmenlik yapardı. Şimdi öyle mi? Şimdi öyle bir Türkiye, öyle bir gençlik yok! Hızla büyüyen bir ülke ve millet var! Biz millet olarak yapımız gereği tehditlere boyun eğmeyiz, talimat almayız; almayacağız!” diye konuştu.

 “TÜRKİYE DE TÜRKLER DE DEĞİŞTİ VE GELİŞTİ!”

Hemen hemen her gün her fırsatta görüşüp izlenimlerini aldığı üretici, esnaf ya da ihracatçının ekonomi ve işlerinin gidişatı anlamında bir sıkıntı olmadığını söylediğini anlatan Erdoğan, “Peki, niye bunları yaşıyoruz? Birdenbire dövizde niye hareketlilik oldu? Çünkü bu, Türkiye’ye karşı yürütülen büyük bir operasyondur… Biz artık talimat alan bir ülke değil, dimdik kendi ayakları üstünde duran bir ülkeyiz. Sanayisi, üreticisi, savunma sanayisi güçlü! Yüzde 60 yerli üretime geçen, kendi denizaltısını yapan, İstanbul’da dünyanın da gözünü diktiği üçüncü havaalanını hızla inşa eden, proje üzerine proje üreten Türkiye, düne kadar tüm silahını onlardan alıyordu. Ancak, artık denizaltısını ve silahsız hava aracını kendi imkanlarıyla yapan bir ülkeyiz. Eskiden Avrupa’da ‘Türk’ dediğin zaman işçi, aşçı, çöpçü akla gelirdi. Bu bitti! Türkler, dünyanın her yerinde üretici, ihracatçı, masanın başında oturan saygın insanlar haline geldi. Şimdi makamı olan, mevkii sahibi, icabında patron, oturduğu yerden çalışan, sadece alınan kararı uygulamak zorunda kalan değil kendi kararını kendi alan, neyin nasıl yapılacağına karar veren hale geldi!” dedi.