FELAKET ANINDA YAŞADIKLARINI PAYLAŞTI
Denizli eski Aile ve Sosyal Hizmetler Müdürü Ahmet Altın'ın oğlu Hilmi Altın, Bolu Grand Kartal Otel'de çıkan yangında yaşadıklarını sosyal medya hesabından paylaştı. Eşi Kübra Tonguç Altın ve kızı Alya Altın'ın acı hikâyesi okuyanları derinden etkiledi.
Denizli eski Aile ve Sosyal Hizmetler Müdürü Ahmet Altın'ın oğlu Hilmi Altın, Bolu Grand Kartal Otel'de çıkan yangında yaşadıkları korku dolu anları ve sonrasını sosyal medya hesabında paylaştı. Altın'ın duygu yüklü açıklamalarıyla tüm Türkiye’yi derinden etkilediği paylaşımda, tatil için gittikleri Bolu Grand Kartal Otel'de çıkan yangında hayatını kaybeden Kübra Tonguç Altın ve kızı Alya Altın'ın acı hikayesi, büyük yankı uyandırdı. Çocuklarının tatil arzularını yerine getirmek isteyen ailenin yaşadığı felakette 4. sınıf öğrencisi Alya ve annesi Dr. Öğretim Görevlisi Kübra Tonguç Altın, hayatlarını kaybetti.
İzmir'den ailesiyle Bolu Kartalkaya'ya tatile giden baba Hilmi Altın, yaşadığı dehşeti şu sözlerle anlattı:
SON SÖZÜ 'HİLMİ KALK YANGIN VAR' OLDU
"Olay günü eşim Kübra'nın 'Hilmi kalk yangın var, bize yetiş!' sözü ile gözümü açtığımda karşımda eşimi ve kızımı koşarak odadan çıkarken gördüm. Ben giyinip odadan çıktığımda ise (tahmini 30-50 saniye farkla) çok yoğun zehir gibi bir dumanla karşılaştım ve nefes almak imkansızdı. Merdivenleri birkaç kez denesem de bulamadım. Eşimin ve çocuğumun erken davranmasının kurtulmalarına yardım ettiğini düşünerek 8. katta çaresizce ileri geri giderken arkadaşlarımıza koridorda rastladım.
Onlarla beraber diğer arkadaşlarımız Yalçın ailesinin odasına sığındık. Çarşaflarla inme planı yapılırken, ben bir kez daha eşimin ve kızımın peşinden gitmek istedim. Yüzüme ıslak havlu sararak tekrar arkadaşlarımın odasını terk ettim. Ancak duman çok daha kötüydü ve artık sıfır görüş vardı. Yine de tekrar merdivenleri arasam da başaramadım.
Rastgele dumandan kaçarak yürüdüğümde koridorun sonunda nefes almaya imkan veren az görüşlü bir alanda kalabalık bir grubun cam kırmaya çalıştığını gördüm. Derhal onlara katıldım ve beraber bir odaya sığındık. Hatırladığım kadarıyla 13 kişiydik. Çocuklar ve kadınlar çoğunluktaydı. Odadakiler olarak inanılmaz bir uyum içindeydik ve herkes önce çocukları sonra kadınları ve en son erkekleri indirmek üzere uygulamaya geçti.
YATAK ATMA FİKRİ GELDİ
Arkadaşlar çok hızlı çarşafları bağlarken benim gözüm yataklara ilişti. Yataklar büyük pencereler oldukça küçüktü. Yatakları atabilir miyiz diye sorduğumda tereddütsüz herkes bütün gücünü verdi ve hızla yatakları bükerek aşağı attık. Daha sonra çarşaflarla önce çocukları sonra kadınları yatakların üstüne indirdik.
Erkeklerden bir arkadaş ben çarşafları sabit bir yere bağlarım sen git ben en son inerim dedi. Ben de sondan bir önce indim. Benden önceki arkadaşta çarşaf koptu ve bana az bir çarşaf parçası kalmıştı. Kendimi 8. kat penceresinden 5. kat sundurma üzerine doğru sırt üstü bırakarak yatağa doğru düştüm. Sanırım orada kurtarmaya çalışan bir arkadaşın üstüne düşmüşüm. İkimiz de birbirimizin iyi olduğunu teyit edince koşarak eşimi ve çocuğumu aramaya gittim. Ancak aradım hiçbir yerde bulamadım.
DÜNYANIN EN ACI HİSSİ
Diğer insanlara faydası dokunabilir diye yatak fikri bizde yaradığı için diğer otele koşup personelden acilen pencere altlarına yatakları getirmelerini istedim. Sonra sundurmalara diğer otelden yatak atmaya başladık. AFAD ekibi kalabalıklaşınca kurtulanları diğer otele aldılar. Maalesef günün sonunda bu otel eşim Kübra ve kızım Alya'yı benden aldı. Dünyanın en acı hissi tarifi imkansız."
"BERABER CENNETE YÜRÜDÜLER"
Tatile iki aile olarak gittiklerini anlatan Altın, "Biz o otele ilk kez giderken, iki aile, pusetten beri beraber büyüyen, birlikte üniversite planları kuran, aynı evde yaşamaya hayali ile büyüyen çocuklarımızın tatil arzularını yerine getirmek istedik. Ancak beraber cennete yürüyeceklerini bilemezdik... Kızımızı canından çok seven eşim de asla ayrı kalamadığı ‘minik kuşu’nu, son nefesinde dahi bırakmadı.
Beraber gittiğimiz Yalçın ailesinden Atakan Hoca'mı ve minik Derin'imi, canım kızım Alya'm ve canım eşim Kübra'm ile beraber yitirdik. Atakan'ımızın eşi biricik Yaprak ve kızı Defnemiz ise güçlükle kurtularak ailelerine ve bizlere bağışlandı. O gün o odada ve o otelde kendi canları pahasına insanlar için koşturan herkesten Allah razı olsun. Çok büyük bir can pazarıydı. Ancak bu bir talihsizlik değildi! Göz göre göre bir katliam yapıldı. Bizlere o otelde resmen ölümlerden ölüm beğen denildi." ifadelerine yer verdi.
EN UFAK HATASI OLAN CEZASINI ALACAK
Sorumluların hak ettiği cezayı alması için mücadele edeceğini vurgulayan Altın, duygu dolu paylaşımını şöyle tamamladı: "Allah bana bir can verdi eşimin ve kızımın Can borcunu bana yükledi. Bende de bu can oldukça sorumluların hak ettiği cezayı alması için var gücümle savaşacağım. Bu noktada devletimize ve adaletimize en ufak hatası olan herkesin cezalandırılacağı konusunda güvenim şüphesiz tamdır. Allah bu acıyı yaşayan herkese sabırlar versin. Yaşatanlar ise adalet önünde hak ettiği cezaları çeksin.
Bizlere bu süreçte destek olan dünyanın ve vatanımızın dört bir yanından gelen, arayan, soran dostlarımıza minnettarız. Dualarını esirgemeyen, bizimle acı çeken herkesten Allah razı olsun.
Dilerim "sıralı ölüm" kelimesinin değerli anlamını kimse bir daha benzer bir acıyla anlamak zorunda kalmaz. Umarım yaşanan son acı bizimki olur ve acılar güzel ülkemizde son bulur"