DUYGULARINIZ GERÇEK AMA ÇÖZÜMSÜZ DEĞİL!

Son günlerde üst üste gelen intihar haberleri Denizli’yi endişelendiriyor. Yeniolay.com’un sorularını yanıtlayan Psikolojik Danışman Cansu Doğruyol Yılmaz, bu hassas konunun görmezden gelinmesinin çözümü zorlaştırdığına dikkat çekiyor.

Zorlayıcı yaşam koşulları, intihar vakalarının artışındaki en yaygın etken olarak karşımıza çıktığını söyleyen Psikolojik Danışman Yılmaz, “İntihar öykülerinin arka planına bakıldığında yaşanan travmalar, kayıplar, maddi problemler, istismar, ayrılıklar gibi örseleyici durumlarla karşılaşıyoruz. Çoğunlukla ağır bir depresyon süreci içinde bu eğilim artabiliyor. Bunun yanında bu sürece eşlik eden bipolar bozukluk, şizofreni, sınırda kişilik bozukluğu gibi ruh sağlığı bozuklukları varsa yine eğilimin artabildiğini görüyoruz. Zaman zaman kişilerin aile geçmişinde yer alan intihar vakalarının da biyolojik olarak katkıda bulunabildiği kabul edilmektedir. Burada kişilerin bu sürece nasıl girdiğini anlamak ve değerlendirmek hayati önem arz ediyor” ifadelerini kullandı.

ÇARESİZLİK HİSSİ…

“İntihar olgusundaki esas duygu, yoğun şekilde çaresizlik ve geleceğe yönelik umutsuzluk hisleri” diyen Yılmaz “Kişi yoğun bir yalnızlık duygusu deneyimleyerek çevresi tarafından anlaşılmadığını düşünebiliyor. Yaşadığı problemin bir çözümü olmadığına ve çaresiz olduğuna inanabiliyor. Yaşadığı acıya son vermenin tek yolunun hayatını sonlandırmak olduğunu düşünmeye başlıyor” ifadelerine yer verdi.

Denizliyeniolay.com’un sorularını yanıtlayan Yılmaz, sözlerini şöyle sürdürdü:

SOSYAL DESTEĞİN ÖNEMİNİ ANLATTI

“Böyle bir durumda sosyal desteğin varlığı elzem bir nokta. Kişiye yalnız olmadığını, değerli ve sevilebilir olduğunu hissettirmek, sorunların çözümünde onun elinden tutmak, psikolojik yardıma ulaşmasında destekleyici olmak hayat kurtarıcı oluyor. Bu sayede kişi problem çözme becerilerini geliştirebiliyor, psikolojik esneklik kazanarak farklı durumlara adapte olma becerisini artırabiliyor, duygu düzenleme becerisi konusunda desteklenerek daha dengeli bir hayat tarzına kavuşabiliyor.

Bu noktada kişilerin kaynaklara kolay ve uygun ulaşımını sağlayacak kurum ve kuruluşların varlığına, okulların ve iş yerlerinin destekleyici çalışmalarına daha fazla ihtiyaç var. İntihara meyilli bireylerden gelen yardım çağrılarına daha duyarlı olmak, tanıdığımız birinin değişimini fark edebilmek, yanında olmak çok kıymetli.

“DUYGULARINIZ GERÇEK AMA ÇÖZÜMSÜZ DEĞİL!”

Zihninde bu düşünceye sahip bireylere, duygularının gerçek olduğunu fakat çözümsüz olmadığını söylemek istiyorum. Bazen o an çözüme ulaşmakta, hayata dönmekte zorlanıyor olmak bunu hiçbir zaman elde edemeyeceğimiz demek değildir. İnsanın en güçlü özelliği uyumlanma becerisine sahip olmasıdır. Eğer bu olmasaydı yaşadığımız herhangi bir acı deneyim bizim hayatımıza son verirdi. Her acının bir sonu vardır, hiçbir acı, hiçbir duygu sonsuza kadar aynı yıkıcılığıyla sürmez. Öncelikle bunun farkına varmak ve hızlıca yardım istemek çıkış yolumuz olabilir.

Sağlıklı insanların sağlıklı aileler inşa etmesiyle sağlıklı bir topluma dönüşebileceğimizi unutmayalım”.