SANAYİDE KIRILMA NOKTASI
Sanayinin duvarları, çoğu zaman sessiz görünür. Makinenin buz gibi metalinde bir hareket, bir titreşim, bir hız vardır; ama bu hızın ardındaki gerçek, fabrikadan fabrikaya değişir. Bizde çoğu işletmede hızın bir güç olduğuna inanılır. “Hızlı çalışıyoruz” cümlesi üretim gururunun simgesidir.
Oysa dünya artık başka bir soruyu soruyor:
“Hızın bize ne kadar faydası var? Verimliliğimiz ne durumda?”
Sanayide yeni çağın parolası hız değil; verimliliktir.
Ve bu gerçeği en erken fark eden ülkelerden biri Çin oldu.
Çin’in Üretimdeki Büyük Dönüşümü
Çin, 20 yıl önce ucuz iş gücüne dayanan dev bir üretim pazarıydı. Bugün ise tablo bambaşka.
2015 yılında yalnızca 33 bin robot üreten bir ülkeyken, 2023’te bu sayı 400 binin üzerine çıktı.
Bugün Çin tesislerinde 1,7 milyonun üzerinde aktif endüstriyel robot çalışıyor.
Ama asıl mesele robot sayısı değil. Asıl mesele, robotu neden ve nasıl kullandıklarıdır.
Birçok tesiste karşımıza çıkan “karanlık fabrika” modeli bunun en çarpıcı örneği.
İnsan müdahalesinin neredeyse yok olduğu, ışığa bile ihtiyaç duyulmadan çalışan üretim hatları…
Sürekli, aynı hızda, aynı standartta.
Bu, bir teknoloji gösterisi değil; bir zihniyet devrimidir.
Verimlilik: Görmediğimiz En Büyük Kayıp
Türkiye’de verimlilik, çoğu zaman “daha hızlı çalışmak” zannedilir.
Oysa verimlilik, hız değildir. Verimlilik; aynı kaynakla daha doğru, daha tekrarlanabilir ve daha yüksek çıktı üretebilme gücüdür.
Bir fabrikanın içinden örnekle düşünelim:
-Tezgâh 8 saat çalışıyor gibi görünür. Ancak duruşlar, ayarlar, beklemeler, ölçüm araları derken gerçek üretim süresi çoğu zaman 5–6 saati geçmez.
-Operatör hızlı olabilir. Ama hızlı yapılan bir hata, yavaş yapılan doğrudan çok daha maliyetlidir.
-Hata oranı yalnızca %3 görünür. Yıllık üretim 200.000 adet ise bu yıl sonunda 6.000 adet kayıp demektir. Sayı küçük görünür, maliyeti büyük olur.
-Malzemenin 12 dakika beklemesi kimseyi telaşlandırmaz. Ama bu bekleme tüm vardiyada 200 kez yaşanırsa, 40 saatlik görünmeyen duruş üretimi sessizce kemirir.
İşte verimlilik, tam da bu görünmez alanlarda kaybedilir.
Ve bu kayıpları hızla değil, sistemle çözersiniz.
Türkiye’nin Üretim Alışkanlıkları: Görünmeyen Duvar
Bizde üretimi hâlâ üç temel unsur belirliyor: Ustalık, alışkanlık, hız.
Elbette ustalık kıymetlidir.
Ama bugünün dünyasında üretimin rotasını belirleyen şey ustanın elindeki hız değil; makinenin, sensörün, verinin ve otomasyonun konuştuğu matematiksel düzendir.
Bizi geride bırakan teknoloji değil; alışkanlıklardır.
Çünkü ölçmediğimiz verimsizliği “olağan”, görmediğimiz kaybı “normal” zannederiz.
Her işletmede benzer cümleler duyulur:
“Biz böyle gelmiş böyle gideriz.”
Ama dünya böyle gitmiyor.
Ve üretim rekabeti de artık böyle yürümüyor.
Çin’in Mesajı: Kopyalamamız Gereken Robotlar Değil, Mantıktır
Bugün Çin’i güçlü yapan şey, sadece daha çok robot kullanması değildir.
Güçlü yapan şey; üretimi saniyesi saniyesine görmek, hatanın kökünü takip etmek, tüm süreci ölçmek, standartlaştırmak ve bunları otomasyonla desteklemek yani verimliliği merkeze almasıdır.
Sorun şu ki; biz çoğu zaman üretimdeki problemi bile görmüyoruz.
Çünkü ölçmüyoruz.
Ölçmediğimiz şeyi yönetmemiz de mümkün olmuyor.
Bu nedenle asıl sorularımız şunlar olmalı:
Makinem gerçekten tüm vardiya boyunca üretiyor mu? Duruşların gerçek sebebini biliyor muyum? Hataların maliyetini hesaplayabiliyor muyum? Üretim modelim geleceğin rekabetine dayanabilir mi?
Bu soruların cevabı bizi dönüşüme götürür.
Robotu almak değil, robotu neden alacağımızı anlamak dönüşümdür.
Bir Düşünce Devrimi Kapıda
Çin’in üretimde elde ettiği başarı, robot sayısındaki artıştan değil, aklın, sistemin, ölçümün ve verimliliğin merkezde olmasından gelir. Bugün Türk sanayisinin önündeki kırılma noktası tam da buradadır.
Hız bizi rekabetçi yapmaz.
Verimlilik yapar.
Ve verimlilik; alışkanlıklardan değil, ölçülmüş veriden, otomasyondan, standartlaşmadan ve planlı üretimden doğar.
Bu yol zordur, değişim ister.
Ama geleceği üreten ülkeler, bu değişimin cesaretini gösterenlerdir




