SİYASETİN KAYGAN ZEMİNİNDE KAYAK YAPMAK…
Hep çok övünüldü Ege’nin en büyüğü ve tek kayak merkezi diye.
Ama tek bir çivi bile çakılmadı. Yani belediyeye tahsis edilen tesisimiz bir adım ileriye geçemedi.
O dönemki Denizli İl Özel İdare Müdürlüğü tesisleri ihale edip tamamlamış, işletmeyi büyükşehir yasasıyla belediye adeta elinde altın tepside bulmuştu.
Elbette iktidar partisinin dönemleri idi hepsi. Bizler eskiden devletin halkı için yaptığı tesislerin halka ait olduğunu sanarak bugünlere gelen bir nesildik.
Ancak son yıllarda görülüyor ki devlet tıpkı sosyalizm devleti gibi adeta sönümlendi, geriye sadece iktidar egosuyla kutsanmış bir kutsal erk kaldı. Bu tesisler ve kurumlar artık eskisi gibi halkın veya halk için faaliyetlerin değil, iktidar inisiyatifinin taşeronu ve birer unsurları haline dönüştü ne yazık ki…
Oysa Nikferliler bu noktaya gelirken 5 kez kar festivalleri düzenlemiş, dönemin erkinin dikkatini buraya yöneltmiş ve yine dönemin bakanı olan Nihat Zeybekçi çabalarıyla tesisin temelleri atılmıştı. Burada bu hakkı teslim edelim. Edelim ama doğruyu da söyleyelim, isterdik ki bizler bu cümleleri kuramayalım, tesislerimiz halkın, sporcuların ve bilgi birikim sahibi bir liyakatin tasarrufuyla yönetilsin.
Çok mutlu olmuştuk o yıllar…
Hele sayın Zeybekçi’nin tesislerin ilk açıldığı yıl yerel yönetimleri ve büyük çaba gösteren Nikferli belediye, kulüp ve yetkililerle dağdaki o ‘kaçak’ konteynırda buluşarak, “Bu tesisler sizindir ve sizin çabanızla gelişecek”, dediğinde pek çok umutlanmıştık. İstediği o çabaları da yıllardır vermekteydik.
Sonra ne mi oldu…
Tesisin açıldığı ilk yılda sayın Zolan bir vinç ve tır göndermiş, dişle tırnakla koyduğumuz kulüp konteynırımızı, çocuklarımızın yuvasını aşağı köye indirmişti.
Sonra çok güzel bir tesis nasıl yönetilemez, on yıl boyunca bu süreci yaşadık ve kavga gürültü yıllarca sporcu yetiştireceğiz diyerek kendi belediyemizle mücadele vermek zorunda kaldık.
Ne belediye ne Beltaş yöneticileri sporcuların yanında durdu. Bu tesiste yetişen başta Nikfer’in çocukları, 25-30 sporcuyla Türkiye kayak yarışmalarında yarıştılar. Dereceler elde edip kayak liginde 5 sporcu sayısına ulaştılar.
Daha geçen hafta buradan yetişen bir sporcumuz Avusturya kampından döndü ve milli takıma büyük bir adım attı. TOHM merkezine kayakta Denizli’den seçilen ilk sporcu oldu ve olimpik havuza girdi.
Denizli Kayak Merkezi adının zirvesi idi bu sporcular. Bugün bu çocuklar kayabilecek miyiz endişesiyle politikacı büyüklerinin düellosunu izliyorlar umutsuzca…
Turizm ve sportif potansiyelin en önemli merkezi olan bu tesisleri ne yazık ki hiç kimse doğru anlamadı, gelecek potansiyelini okuyamadı ve doğal olarak da tesisleri desteklemedi.
Tesislerin sportif boyutu öyle güdük kaldı ki köy çocuklarının soğukta bir mekanı olmadı. Sayılarla övünen ülke sportif yapılanmasında bu gençler başını sokacak bir odaya bile ulaşamadı. Açık havada oturup yemek yediler. Ekipmansız antrenman yapmaya devam ediyorlar. Desteksiz uzak illere yarışmaya gitmek için araç dileniyorlar.
Sadece bu boyutuyla değil.
Turizm anlamında bölgeye ilk inşaattan bu yana sadece bir sosyal tesis yapıldı ve kayak turizmi ve sezonun ilerletilebilmesi için en küçük ilave tesis yapılmadı. Pistlere dokunulmadı, güvenlik önlemleri küçücük kaldı. Konaklama ve yılın her ayına yayılacak ekstrem sporlar ve doğa projeleri hayata geçirilemedi, konaklama konusunda hiçbir adım atılmadı. 2. Bölge diyebileceğimiz ve kış sezonunu rakım olanaklarıyla birlikte uzatacak alternatif kayak pistlerini düşünen bir üst-bakış bile ortaya konulamadı.
Üstüne tesislerde tamamen bilinçsiz ve liyakatsiz kadrolarla yıllarca sadece fiş kesen bir zihniyetle kaba kazanç anlayışı egemen olmuş, tüm illerden gelen kayakçı turistler sürekli bir kaos ortamı ve kavga-gürültü ile karşılaştı.
Oysa harika bir hizmet sunarak mevcut olanakları bile etkili şekilde kullanabilir, gerçekten gelişime yönelen bir merkezi hayata geçirebilirdik. Yapay karlandırma seçenekleriyle sezonu daha da uzatabilir, keyifle hizmet alan turist katılımını her yıl artırabilirdik. Ama nice randevularımız yanıtsız kaldı. Sorunlarımızı anlatacak ne bir merci bulunabildi ne de bizleri dinleyebilecek candan bir yönetici. Sahada saha görevlileriyle birlikte ağır koşullarla cebelleşip duran bir sezonun ağrısında koşturup durduk…
Sandık kuşkusuz bir sınav yeri. Yıllarca halka dair yapılan hoşgörü sandığa direk etkileyen bir sonuç doğurur. Kibir ve ego halkın en güzel dersini verdiği toplumsal problem alanı. Sonucu tahammül edilemese de toplum zamanı geldiğinde ders verir.
Önceden tanrıya dua ederdi sporcularımız, şimdi politikada düello eden siyaset kurumuna dua ediyorlar, kar yağar yağmaz tesislerimiz açılabilsin diye…
Bu 13 yıllık serüven işte böyle gitti. Yerel yönetimler el değiştirince doğal olarak da umutlandık; umutlandık ama şimdi de kış sezonumuzun açılıp açılmayacağı endişesi hakim Denizli kayak camiasında…
12 yıldır bu kış bu kar erken yağar mı, uzun sürer mi, ne olur kış kar boran olsun diye göğe bakardık hep. Çocuklarımız kış yaklaştıkça uyuyamazdı. Ancak bu yıl öyle garip bir durumla karşı karşıyayız ki; tesis açılacak mı endişemiz karın önüne geçti…
Değerli yetkililer, siyaset insanları, siyaseti insanlık için yapmaya çabalayanlar; kar bekleyen bu çocuklarımız için, sahaya çıkıp spor yapmayı uman bu gençlerimiz için pozitif yaklaşımlarınızı bekliyoruz. Bizler siyasetin kaygan zemininde kayak yapamayacak kadar beceriksiz, yapmayacak kadar da bilinçliyiz ama çocuklarımızın yılları onlara sunulamayan güçlü imkanlarımızla birlikte heba olmasın istiyoruz sadece…




