DENİZLİ VAKASI İFTİRA MI?
Denizlili araştırmacı Ömer Gökmen, kitabı üzerinden Denizli Vakası'nı anlattı. Denizlililerin Kurtuluş Savaşında vatanı savunmakta olan Kuvayi Milliye’ye isyan etmekle itham edildiğini anlatan Gökmen, bunun külliyen yalan olduğunu söyledi.
Türk Ocakları Denizli Şube Başkanlığında, Denizlili araştırmacı Ömer Gökmen ile yazdığı "Denizli Vakası -İsyan İsyan Dedikleri..." kitabı üzerine söyleşi gerçekleştirildi. Türk Ocakları Denizli Şube Başkanı Prof. Dr. Turgut Tok, söyleşinin açılışında yaptığı konuşmada, "Şehrimizle ülkemizle milletimizle ilgili dünya ile ilgili konuları burada söyleşi tarzında, seminerler konferanslar tarzında işliyoruz. Bugün Denizli için çok önemli bir konuyu dile getireceğiz. Katılımlarınız için hepinize teşekkür ediyorum. Denizli vakası, Denizli faciası, Demirci olayı, Demirci vakası diye anlatılan, her bir tarafından canı istediği şekilde birilerinin asılmaya çalıştığı bir konu. Bu konu nedir, gerçekler nelerdir, belgeler ne söylüyor? Sağ olsun Ömer Bey yıllardır bu konuya çalıştı, evraklara ulaştı, canlı şahitlere ulaştı ve bir kitap hazırladı, çok da güzel oldu" diye konuştu.
"KORKUDAN KONUŞULMUYORDU"
"Denizli Vakası-İsyan İsyan Dedikleri..." kitabının yazarı Ömer Gökmen bu konu ile ilgili üniversitede pandemiden hemen önce bir panel düzenlendiğini hatırlatarak, "Bence o bir milattı, kamuoyu önünde ilk defa bu Denizli vakası denilen lanet olası olayı konuşmuştuk. Bence asıl milat bugündür. Sokak başı sohbetlerinde, kahvelerde, dükkânlarda kimse yokken ve daima alçak sesle konuşabildiğimiz bu konuyu böyle ilk defa açık bir şekilde hepimiz birden konuşacağız, tartışacağız, sohbet edeceğiz. Bu çok önemli. Bunu niye yapamıyorduk biz bugüne kadar? Tek kelimeyle açıklanabilir; korkudan..." dedi.
Bundan 20-22 yıl önce memleket için ne yapabiliriz diye İzmir'de araştırma toplantıları gerçekleştirdiklerini ifade eden Gökmen, “Denizlililer bir araya geldiği zaman ve de eskilerden konuşuluyorsa sohbet döner dolaşır Denizli vakasına gelir. Hiç şaşmaz, bu böyledir yani." dedi.
Ama bu konunun rahat bir şekilde konuşulamadığına işaret eden Gökmen, "Düşünün aradan 80 yıl geçmiş. Konuşamıyoruz. Denizli’nin genlerine işlemiş bu. Onun için bugün onu kırıyoruz." diye konuştu.
Denizli olayının ne olduğunu kabaca toparlayarak anlatmak istediğini dile getiren Gökmen, şunları söyledi: "Kuvayi Milliye döneminde yaşanıyor tabii 1920 yılında. Düşman Sarayköy Köprübaşı‘nda. Bir tarafında düşman var, bu tarafında Kuvayi Milliye. Demirci Efe’nin en yakınındaki kızanlarından belki sağ kolu idi, öyle anlaşılıyor, Sökeli Ali Efe Denizli’de Denizlililer tarafından vurularak öldürülüyor. Bunun nedenlerini kitapta yazdım. Bunun üzerine Demirci Efe Denizli’ye gelip adamının intikamını almak için 60’tan fazla Denizliliyi sorgusuz sualsiz kimini boğazlayarak, kimini bıçakla, kimini tabancayla, kimini tüfekle öldürüyor.
"KÜLLİYEN YALAN"
Bu hadise öyle kalmış olsa, sebepleri ne olursa olsun böyle bir şey yaşanmış, böyle de bir acı yaşamışız geçmişimizde der geçer gideriz. Kimse üstünde durmayabilirdi. Ama bu kadar büyük fecaatten daha büyük, daha feci bir tarafı var bu işin. Nedir o? Demirci Efe ile o zaman 57. Tümen Komutanı olan Miralay Şefik Bey bu hadiseyi "Denizlililer kuvayi milliyeye isyan etti, biz de onları cezalandırdık" şeklinde anlatıyorlar. Demirci'nin telgrafları meydanda. Miralay Şefik Bey'in de bilgi istenmesi üzerine Meclise verdiği rapor meydanda. Açık açık 'Denizli isyanı' tabirini kullanıyor Miralay Şefik Bey, 'Zeybeklik bu işte mağlup olsa idi bu civarın tamamı kuvayi milliyeye karşı olduğunu ilan edecekti' diyor. Demirci Efe de 'Bunu böyle bastırmasaydım Anzavur isyanı gibi bir isyan olacaktı Denizli'de' diyor. Ben de şunu söyleyeyim, külliyen yalan. İkisi de yalan söylüyor maalesef üzülerek söylüyorum hadi Demirci'yi bir kenara bırakayım, ama bir Türk subayına yakışmayacak bir şekilde Miralay Şefik Bey yalan söylüyor. Can korkusundan söylüyor o da ama bilemem artık. Çünkü Demirci Efe Denizli’ye geldiği zaman Denizli’de kim var? Denizli’nin gençleri, eli silah tutanları zaten Sarayköy‘de. Burada kimler var 50-60 yaşında yaşlı insanlar, kadınlar çocuklar var. Kim bu isyan edenler, isyancılar nerede? Bu nasıl bir vicdandır, nasıl bir utanmazlıktır, nasıl isyan etmişler? Demirci geldiği zaman ona en küçük bir şey yapılmamıştır, zaten nasıl yapılabilirdi, kim yapacak. Bu işin böyle bir yaşanılan fecaatten daha feci tarafı var. "
Yazar Gökmen, 11-12 yaşlarında iken mahallenin gençlerinin, "Denizlililer Denizli’yi Yunan'a teslim etmeye kalkmış, Demirci Efe de gelmiş onları kesmiş" şeklinde tuhaf şeylerden bahsettiğini duyduğunu hatırlatarak, "Cümle aynen bu, hiç aklımdan çıkmadı. Bu cümle benim beynimin bir yerine yerleşmiş. İnsan kesildiğini o çocuk aklıyla nasıl hafsalansına sığdırsın... Ben büyüdükçe bu da beynimdeki urda büyümeye, içime dert olmaya başladı. Hatta İzmir'e gittim, liseyi ve yüksekokulu orada okudum. Denizliliyim diyemez oldum bundan daha büyük vatana ihanet olabilir mi? Düşman karşısında vatanı savunan Kuvayi Milliyeye, o kahramanları sen arkadan hançerliyorsun demektir. Bundan daha adi bir suç olabilir mi? Denizli'ye vurulan yafta yafta budur, vurulan damga budur. Okuyun bütün kitapları, okuyanlar biliyorlar" ifadelerini kullandı.
"ÇELİŞKİLER VAR"
Bunun yıllarca içine dert olduğunu vurgulayan Gökmen, "En azından bu ihanet eden Denizlililer kimmiş, neymiş, Denizlililer diyoruz ama bunun bir adı vardır elbet diyerek bunları araştırmaya başladım. Okudukça bir şeylerden kuşku duyuyorsunuz. Mesela Miralay Şefik Bey'in 1947 yılında yayımlanan askeri mecmuanın içinde onun Denizli olayını çok ayrıntılı bir şekilde anlattığı bir bölüm var. Denizli isyan etmiş demiş olmasına rağmen ruhu şad olsun milletle alıyorum minnetle anıyorum, çünkü o sayede bu işin aslını öğrenebildik. Şefik Bey kim? Demirci ile omuz omuza olan adam, her olayı birlikte yaşadılar. Çok ayrıntılı bir şekilde yazmış. Millî Kütüphanede bulabildim mecmuayı" ifadelerini kullandı.
Mecmuayı dikkatli okuyunca çelişkiler gördüğünün altını çizen Gökmen, şunları aktardı: "Bu isyan iftirasını desteklemiyor. Bunu yazan Şefik Bey olmasına rağmen, isyan diyen Şefik Bey olmasına rağmen. Tabii bu arada Denizli suskun, yani hala suskun, şimdi konuşuyoruz anca. Bugüne kadar böyle konuşamadık, kahve arasında anca üç kişi konuşabilirdi. Neden suskun Denizli? Okudukça farkına varıyorsunuz. Mustafa Kemal Paşa’nın Meclis’te oturumda kurduğu bir cümle var. Meclis’te o gün Bursa Komutanını Bursa’yı savunmadan terk ettiği için, Salihli Uşaklı Komutanını da geri çekildiği için divan-ı harbe verilmesini istiyor bütün milletvekilleri. O arada Aydın milletvekili Doktor Mazar Bey uzun bir konuşma yapıyor ve Miray Şefik Bey’in, Aydın'dan geldi çünkü çekike çekile, yerden yere vuruyor konuşmasında. Onu da Divan’ı harbe diyorlar, üçünün birden divan-ı harbe verilmesini istiyorlar. Mustafa Kemal Paşa şu cümleyi kuruyor: 'Denizli'de tedibi istilzam edecek bir hareket olmuştur ama bu tedibiye bizim sizin hiçbirimizin onaylamayacağı tensip etmeyeceği bir şekilde cereyan etmiştir.' Yani şöyle diyor 'Denizli’de Denizlililerin silah marifetiyle yola getirilmelerini gerektirecek bir hadise olmuş' diyor Mustafa Kemal Paşa ama verilen cezanın şekli yanlış kafasını kesmemesi gerekiyordu' diyor. Bu Denizli'nin en büyük şanssızlığıdır. Denizli suskun dedik, Denizli'nin sesini kim duyurabilecek? Denizli'nin milletvekilleri. Peki Mustafa Kemal böyle söylüyorsa kim konuşabilir, hayır paşam öyle değil böyle diye? Öyle olunca Denizli halkı nasıl konuşsun? Hiç kimse konuşmayınca çocuklar, gençler neyi duyuyor, bunları duyuyor. Bu suskunluk nedeniyle bir de ayrıca araya da böyle 80-100 yıl girince şehrin hafızasından tamamen siliniyor"
İş insanları Ali Abalıoğlu, İsmet Abalıoğlu, Faruk İnceoğlu, Prof. Dr. Ercan Haytoğlu, Prof. Dr. Süleyman İnan, Demir Aslan Konyalıoğlu ve o vakaya şahit olanların yakınlarının katıldığı programda, araştırmacı Gökmen, kitapta koca bir şehir halkının alnına sürülen kara lekeyi ve atılan iftirayı konu edinn edindiğine işaret ederek, "Denizli halkı Kurtuluş Savaşının hemen öncesinde, vatanı savunmakta olan Kuvayi Milliye’ye isyan etmekle itham edilmiştir. Bu ise vatana ihanet demektir ve bu nedenle de bu halkın silah marifetiyle cezalandırılıp yola getirildiği söylenmiştir. Bu kitap, Denizli halkının buna kamuoyu önünde ilk itirazıdır, 100 yıl sonra da olsa, isyan iftirasını atanların ve bunu sürdürenlerin suratlarında patlayan bir tokattır" ifadelerini kullandı.