DENİZLİ DAĞLARINDA BİR SERVET YATIYOR

 

Denizli’nin ulusal ve uluslararası doğa sporları pastasından yeterli payı aldığını düşünmüyorum. Hatta şehrin sahip olduğu olağanüstü kaynak ve imkanları dikkate alınca, pay alamıyor demek biraz iyimser olur. Avrupalılar çok eskiden şöyle derlermiş, “bu sular böyle akar Türkler de öyle bakar”. Yani, bu ırmakların üzerine neden santraller kurmaz da kendi elektriğinizi üretmezsiniz, anlamında. Denizli için de, “bu güzeller güzeli dağlar, vadiler, çağlayanlar, yaylalar, yürüyüş rotaları ve daha nice ihtişamlar gözler önünde iken, niye öylece bakmakla yetinirsin?” demek yerinde olacaktır.

Şu orman meyveli leziz pastaya çok kısa bakalım mı?

Amerikan Ekonomik Araştırmalar Dairesi 2022 rakamlarına göre, doğa sporlarının toplam ulusal yıllık gelire katkısı %2 yani 563,7 MİLYAR DOLAR olarak gerçekleşmiştir. (kaynak: https://www.bea.gov/data/special-topics/outdoor-recreation)

Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı olan Muhittin Böcek, 2015 yılında verdiği bir demeçte Antalya’daki Geyik Bayırı bölgesini yılda 10 bin dağcı, kampçı ve yürüyüşçünün ziyaret ettiğini (ve böyle büyük bir kendiliğinden gelir sahasının doğal güzelliklerini yok etmenin akılsızlık olacağını) belirtmiştir. Korona salgını sonrasında baş gösteren doğada vakit geçirme salgınını da dikkate alırsak, bu rakamı şimdilerde en az üçle çarpmak mantıksız olmaz.

Zeki insanlar olmaları ile bilinen horozlara bu sektörde dönen paranın büyüklüğünü anlatmak için bu iki örnek yeter de artar. Fakat, konu sadece para değil, yazımızın sonunda dolaylı ama müthiş önemli bir dizi diğer faydanın da üzerinde duracağız.

Şimdi Denizli’nin doğa sporları kaynak ve imkanlarını biraz netleştirelim. 

Denizli üç tarafından Honaz, Ortanca, Karcı ve Babadağ yükseltileri ile çevrili bir şehir. Handiyse buseleşir denecek kadar iç içe bu canavarlarla. Belirli semtlerden en fazla yarım saatlik yürüyüşle buz gibi çağlayanlara, kaya tırmanışına uygun bölgelere, irtifalı zirve tırmanışlarına giden zorlu yamaçlara, görsel şiirler sunan kamp alanlarına ya da gökselliğe yakın huzurlarla dolu yaylalara çıkan keçi yollarına ulaşmak çocuk oyuncağı. Yani bu pastadan payını alabilmesi için tabiat ana gerekli kaynakları Denizli şehrine bahşetmiş (korumak, arsızca yapılaşmamak ve temiz tutmak kaydı ile).

Fakat doğa sporlarından amatör miktarlar değil, ciddi paralar kazanabilmek için sadece yukarıdaki kaynaklar yetmez. Antalya’nın mesela en büyük açığı budur. O şehir de Denizli gibi müthiş doğal kaynaklarla donanmıştır ama asla dağcıları, yürüyüşçüleri, kampçıları, yamaç paraşütçülerini, izcileri vb. doğa sporcularını “derhal” konuk edecek ve onlara para harcama olanakları sunacak barınma, eğlence ve alışveriş tesislerine sahip değildir. Bunun bir sebebi doğal alanların şehre Denizli’deki kadar yakın olmaması iken, diğer bir sebep olarak da güneş, kum, deniz turizminin getirdiği rahatlıktan/umursamazlıktan bahsedebiliriz.

Denizli’de ise Teleferik Bağbaşı tesisleri, Kınıklı Seyir Tepesi tesisleri ve Ornaz Vadisi tesisleri zaten kurulmuş. Her bir tesis doğa yürüyüşü, tırmanış, yamaç paraşütü gibi faaliyet alanlarının tam da yanı başında. Bu tam teşekküllü tesislerin her birinde konaklama ya da çadırlama alanları da vücuda getirilmiş. Yani Türkiye’nin ve dünyanın her yerinden gelecek dağcılar ve diğer doğa sporları tutkunları için konaklayabilecekleri ve temel ihtiyaçlarını “makul” ücretler ödeyerek karşılayabilecekleri müthiş tesisler bu şehirde hazırda bekliyor.

Onunla da kalmıyoruz, diyelim ki bu insanlar zorlu bir tırmanış ya da yürüyüş sonrasında şehre inip biraz eğlenmek, biraz neşeli vakit geçirmek ya da biraz kent kültürü hissetmek istediler. Çamlık, Yenişehir ya da Kervansaray semtlerinin her biri, dağcıları ve diğer sporcuları gülümsetmek hatta onlara kahkaha attırmak ya da sosyalleştirmek için gerekli tüm yeme içme ve eğlence/dinlence mekanlarına zaten sahipler.

Peki ihtimal; doğa sporcularının kendi yanlarında getirdikleri bazı malzemeleri bitti ya da yürüyüş ayakkabıları parçalandı, çantalar perte çıktı veyahut sağlık hizmetleri gerekli oldu… Denizli’de doğa sporlarında aniden ortaya çıkan bu kritik ihtiyaçları giderecek ve karşılayacak özel ticari işletmeler ve resmi/özel sağlık kurumları yok mu? Hepsi var.

Denizli’ye Türkiye’nin herhangi bir yerinden ya da dünyanın herhangi bir noktasından ulaşım için tüm imkanların bulunduğunu da vurgulamaya bilmem gerek var mı?  

Bu kısmın son bir göz kırpması olarak; bilhassa dağcılar eğitimli ve ekinli (kültürlü) insanlar olduklarından, tırmanış  faaliyetleri sırasında ya da sonrasında bulundukları yerin kendine has dokusunu incelemeyi, görmeyi, öğrenmeyi çok severler. Yani, bir dağcı gelip de 3 gün boyunca Karcı’ya tırmandıktan sonra, şehirden ayrılmadan mutlaka Denizli’nin geleneksel mimarisini, yemeklerini, ürünlerini ve insanlarını tanımak ister. Bunun kendisine katacaklarını bilir. O halde, Bayramyeri ve Kaleiçi esnafları hem para kazanmaya ve hem de renkli insanlarla tanışmaya hazır mısınız? Sizlerin Ahi Sinan’dan bu yana devam eden dürüstlük, içtenlik, ticaretin ilkelerine sadakat gibi melekeleriniz dağcıları daha da güçlendirecektir.  Onlar zaten Türkçe hemen biraz öğrenirler, sizler de biraz yabancı dil öğrenmeye ne dersiniz?   

Yazımızın en kritik son iki kısmına geçmeye hazırız artık. Denizli’nin ulusal ve uluslararası bir doğa sporları merkezi (destinasyonu) olmasının dolaylı/ikincil faydalarını en sonda irdeleyeceğiz. Ondan bir önceki kısım ise:

Peki Eksiklik Ne, Neden Şimdiye Kadar Denizli Bu Pastadan Yeterince Pay Alamadı?

Öyle ya, madem dağlar tüm güzellikleri ile buradalar ve madem tesisler de devlet eliyle hazır ve madem bu güçlü şehrin ticari imkanları yeterin de ötesinde, Denizli neden bu büyük pastadan kocaman bir dilimi tabağına koyamıyor?

Sebebi çok basit; tanıtım ve çağrı yok. Şu saate kadar sadece bu şehrin kendi doğa sporcuları ve konuya çok meraklı az sayıda farklı şehirler insanları bu güzelliklerden faydalandılar.

Peki belediyeler, valilik, kaymakamlıklar, üniversite, dağcılık federasyonu ve kentin dağcılık /yürüyüş dernekleri ya da avcılık/doğa sporları malzemeleri satan ticari işletmeler… Bu saydıklarım Denizli’nin  doğa sporları cenneti olabilme imkanlarını yurt içinde ve dışında tanıtmaya dönük hiçbir çalışma yapmışlar mı? 

Ben birçok turizm kentinde yaşadım sayın Denizlililer ve şunu görüp saptadım: o ya da bu turizm faaliyetinden para kazanmak isteniyorsa, ısrarlı bir tanıtım faaliyeti (en azından gemi yüzmeye başlayana kadar) gerekli. Bu tanıtım faaliyetleri arasında, ulusal ve uluslararası “ilgili” turizm fuarlarında yer alıp bilfiil sunumlar yapmak, konuya dönük yazılı basın mecralarında reklam ya da yazılar yayınlatmak, yurttaşları konu ile ilgili olarak bilinçlendirip internet üzerinden viral bir tanıtım ağı oluşturmak gibi çok çeşitli girişimler bulunmakta. Resmi mercilere düşen büyük görevler olduğu gibi, sektör olgunlaşınca  bu işten para kazanacak şirketler de bu reklam tanıtım faaliyetlerinden birinci derecede sorumlu olmak gerekler.

Şu fikre ne dersiniz? Denizli Büyükşehir Belediyesi’nde neden bir “Doğa Sporları ve Doğa Turizmi Daire Başkanlığı” kurulmasın?  Nasıl, bu sektörden devasa paralar kazanılacaksa, bu fikir de fişek gibi bir fikir değil mi? Bu birim tüm tanıtım ve reklam faaliyetlerini gerçekleştireceği gibi, şehri doğa sporları için ziyarete gelen sporcuların istek, öneri, şikayetlerini dikkate alacak, ve bu faaliyetlerin daha verimli, güvenli, disiplinli olabilmesi için çalışacak. Fakat dikkat, bu birim oluşturulurken şehirde varlığını sürdüren doğa sporları dernekleri ile çok yakın bir çalışma içinde olunmalı. Yoksa birimi kurup sonra da personelini iki adım yürümekten korkan ve hayatında doğa sporlarının yanından geçmemiş insanlardan seçerseniz, pek bir işe yaramaz.

Şunu unutmamalı: armut kendi kendine ne pişer ne de ağza düşer!

Bu yazıda şimdiye dek üzerinde durduğum her başlık aslında farklı onlarca yazı ve tartışmanın konusu. Fakat sonuçta ben kendi satırlarımın bir ilk kıvılcım olarak görev yapması amacını gütmekle, hem de gazete yazılarının okuru çok da meşgul etmeden bir fikri serice tanımlamakla görevli olmaları gereği, kısa kesiyorum ve çok önemli son başlığa geçiyorum.

Denizli’nin Bir Doğa Etkinlikleri Merkezi Olmasının Şehre Dönük Dolaylı/İkincil Faydaları

Aslına bakılırsa, tüm faydalar birbiri ile bağıntılıdır. Yani para ile alakalı görünmeyen bir fayda  şehir için bir gelir oluşturacağı gibi, salt gelir yaratır görünen bir sonuç aslında toplumsal  faydaların da yolunu açacaktır.

Örneğin, Denizli eğer bir doğa sporları merkezi olursa, şehre bir dolu eğitimli, meslek sahibi ve maddi gücü olan insan gelecektir. Bunların bir kısmı buraya yerleşmeyi bile tercih edebilir. Bu da, ilk etapta bırakın hemen parasal sonuçlar oluşturmayı, şehrin kendi insanlarının daha yüksek seviyeli konuşma ve tartışmalar içinde olmalarını sağlayacaktır. Horozlar ülkenin ve dünyanın her yerinden gelen haberdar insanlarla daha çok muhatap olacaklar ve konuları daha derinlikli tartışacak ve değerlendireceklerdir. Bu genel olarak şehrin kültür ve yaşanabilirlik seviyesinin yükselmesi ile sonuçlanacak; ve böylece sosyal çekiciliği arttıkça kentin ürettiği toplam gelir de artacaktır.

Bir örnek vermek gerekirse; kendim de son bir yıldır Denizli’deyim ve taşınmak için bu şehri seçmemin sebeplerinden biri de dağlar. Şimdi benim tarafımdan yazılan bu yazı eğer çok güzel ve verimli sonuçlar verirse, yukarıdaki paragrafta anlatmak istediğim süreç derhal kanıtlanmış olmamakta mıdır?

Ya da, Denizli dağlarındaki köylerde büyümüş birçok  genç insan o dağlara tırmanmak için gelen Türkiye’nin ve dünyanın her yerinden insanlara ücret karşılığında dağ rehberliği yapacaklardır. Böylece hem o insanlar Denizli kültürünü öğrenecekler, hem de Denizlili gençler farklı kültür ve bakış açılarını görüp tanıyacaklardır. Bu bakın büyük bir zenginlik ve ilerleme sağlayacaktır. Kişilerin davranış tercihleri kendilerinde o güne dek birikmiş bilgi ve kültüre göre şekillenir. Bir insan  ne kadar farklı yaklaşım ve davranış tarzı tanımışsa, kendi hayatını devam ettirirken en doğru seçenek ve tavırları (kıyaslama yaparak) belirlemesi de o denli mümkün olacaktır.

Denizli’nin kendi insanlarının ve çocuklarının doğa sporlarına merak salmalarının getireceği faydaları irdelemeye gerek var mı? Yani sağlıklı, güçlü, baskı altında doğru karar alabilen, sakinliğini korumayı bilen, hedefe ulaşmak için ter döken, doğal kaynakları korumanın hayati önemini anlamış ve dünyanın her yerinden eğitimli insanlarla iletişim içindeki nesillere sahip olmanın iyilik ve güzelliklerini uzun uzun anlatmaya gerçekten de gerek yok.  

Bu son bölümde de ne demek istediğimi anlatabildiğimi ve okurların benim burada bahsetmediğim diğer ikincil faydaları kendilerinin türevlendireceklerini varsayaraktan, yazımı sonlandırıyorum.

An itibari ile, yani yazımı yazarken, geçen kış buzlanmış halde iken iki kez tırmanabildiğim güzellikler sultanı Bayraktepe Zirvesi’ni Çamlık’ta bir mekandan izliyorum.  Bir bitiş cümlesi olarak, gazetecilik görevlerini doğru bir şekilde ifa ettikleri üzere, genel yayın yönetmenim Osman Bey ve kıdemli gazeteci Kadir Bey’e teşekkür etmekten de geri durmuyorum.

Denizli Horozları unutmayın:  

MONTANI SEMPER LIBERI

yani

DAĞCI HER ZAMAN ÖZGÜR ve GÜÇLÜDÜR

Saygılarımla, Esen kalın.

Murat Mutlu.