“BETON EKONOMİSİNİ BIRAKACAĞIZ”
Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu Denizli’de Sivil Toplum Kuruluşları (STK) temsilcileriyle biraraya geldi.
Ankara asfaltı üzerindeki Dedeman Otelde gerçekleştilen toplantıya, CHP Genel Başkan Yardımcısı Gülizar Biçer Karaca, CHP Denizli Milletvekilleri Kazım Arslan, Melike Basmacı, Denizli Sanayi Odası (DSO) Başkanı Müjdat Keçeci, Ticaret Borsası Başkanı İbrahim Tefenlili, Baro Başkanı Müjdat İlhan, Oda Başkanları, İşadamları ve partililer katıldı.
“DÖRT AŞAMALI STRATEJİ”
Saygı duruşu ve İstiklal Marşının ardından katılımcılara hitap eden Kılıçdaroğlu, İktidara geldiklerinde dört aşamalı bir stratejiyi hayata geçireceklerini söyledi. Kılıçdaroğlu, “Dört aşamalı bir stratejiyi hayata geçirmezsek bu ülkenin sorunlarını aşamayız. Birincisi şu; bir ülkede demokrasi yoksa, orada huzur, kalkınma, düşünceyi açıklama özgürlüğü, bağımsız medya olmaz. STK'lar rahatça düşüncelerini ifade edemezler. Türkiye demokratik hayatını süratle geliştirmek isteyen bir ülke. Atacağımız birinci adım, size sözüm söz, bu ülkeye çağdaş ülkelerdeki bütün demokratik standartları getirmektir. Almanya'nı, Japonya'nın, Finlandiya'nın, Avustralya'nın öngördüğü demokratik standartları ülkemize getirmektir. Kimseyi düşüncesinden ötürü suçlamamak, ötekileştirmemektir. İnsana saygı duyup, yaşadığı coğrafyada huzur içinde yaşamasını sağlamaktır. Bu bağlamda Sayın Muharrem İnce'nin Cumhurbaşkanı, Millet İttifakı'nın da parlamentoda çoğunlukta olduğu bir düzlemde, en geç 1 ay içinde OHAL uygulaması bitecektir. Yok böyle bir uygulama. Bütün dünyaya ilan edeceğiz, 'Bizim ülkemizde demokrasi, yargı, medya bağımsızlığı var' diyeceğiz. Bunu sağlayacağız. Ekonomiyle ilgili ciddi sıkıntılar var, bunu dile getirmesi gereken organlar konuşamıyorlar. Gönül isterdi ki, dolar değer kaybettiğinde TOBB çıkıp konuşabilsin, derdini anlatabilsin. Enflasyon çift haneli rakamlara taht kurdu yeniden. Bu çıkıp konuşulabilsin. Beton ekonomisinin ülkenin geleceğini ipotek altına aldığını konuşabilsin. Çiftçi içinde bulunduğu tabloyu anlatmaktan korkuyor, son çare kendini yakıyor. Demek ki, demokrasiden yana bir sorunumuz var. Birinci yapacağımız iş bu ülkeye gerçek anlamda demokrasiyi getirmektir. Bu ülke insanı üçüncü sınıf bir demokrasiye layık değildir. Önümüzde seçimler var. Gidip sandığa oyumuzu kullanacağız. Bu seçimler bir siyasal partinin seçimi olmaktan çıktı. Bir siyasi parti seçimi değil bu seçimler. Bu seçimlerde iki tercih kullanacağız. Bir, demokrasiden yana olanlar, iki tek adam rejiminden yana olanlar. Bu kadar açık. Tek adam rejiminden yana olanlar gider oylarını kullanırlar ama sonucuna da katlanırlar. Demokrasiden yana olanlar da gidip oylarını kullanacaklar ama onlar da rahat bir nefes alacaklar. 'Benim ülkemde demokrasi var, düşüncelerimi özgürce ifade ediyorum, telefonlarım dinlenmiyor, hakkımı bağımsız mahkemelerde arayabiliyorum, derdimi rahatlıkla medya dile getirebilir' diyecekler. Demokrasiden yana oy kullandığımızda çocuklarımıza şunu söyleyebileceğiz; 'Önümüze iki tercih geldi: Demokrasi mi, dikta mı? Ben senin geleceğin için demokrasiden yana oy kullandım'. İster çiftçi olalım, ister emekli, ister sanayici, ister tacir... Hayatın her alanında insanlar demokrasiden yana tercihlerini kullanmalılar. Çocuklarımıza bırakacağımız en güzel miras budur.
“ÜRETİM EKONOMİSİNE GEÇECEĞİZ”
Türkiye'nin bölgesinde de dünyada da çok önemli bir yeri yakalaması gerektiğini belirten Kılıçdaroğlu, “Ekonomi var. Ekonomide ne yapacağız? Dikkat buyurdunuz mu bilmiyorum. Sayın Erdoğan her şeyden söz ediyor, ekonomiye gelince tek cümle yok, niçin? Niye ekonomiden söz etmiyor? 'Karar 25'inden sonra'. Niye 25'inden sonra? Zaten 25'inden sonra olmayacaksın ki, şimdi açıkla da millet öğrensin. Niçin şimdi açıklamıyor? Deniz bitti de ondan. Ne söyleyeceğini bilemiyor. 'İşsizliği, yoksulluğu azaltacağım' dese kendisi çoğalttı. 'Üretim ekonomisine geçeceğiz' dese bütün tasarrufları beton ekonomisine yönlendirdi. 'Çiftçiyi mutlu edeceğiz' dese, çiftçi kendisini yakıyor. Ne diyecek? Dikkatinizi çekiyorum, 16 yıldır ülkeyi yöneten kişi, ekonomiye, geleceğe yönelik tek kelime edemiyor. Bu kadar hazin bir tablo tarihimizde ilk kez karşılaştığımız tablodur. Beton ekonomisini bıracağız, üretim ekonomisine geçeceğiz. Türkiye ürettiği zaman güçlü olur. Üretim derken sadece sanayinin üretiminden bahsetmiyorum. Tarlada çiftçi, üniversite bilgi, sanatçı sanat eseri, sanayici sanayide üretecek. Hayatın her alanında üreteceğiz. Alın teri döken, üreten ülke dünyada güçlü olur. Denizli'nin bir özelliği var, yabancı sermaye değil, kendi iç dinamikleriyle büyümüştür. Çalışkan, yaratıcı bir insanı var. Kendi gücüyle büyümeye, kendi gücüyle Türkiye ve dünyada söz sahibi olmaya çalışan bir ilimizdir. Tekstil sektöründe ne kadar önemli başarılar sağladığını biliyoruz. Ama bugün geldik Türkiye'deki tıkanma gibi Denizli'de de tıkanma görüyoruz, sanayide yavaşlama görüyoruz. Yapacağımız iş sanayinin önünü açmaktır, üretim yapsın diye her türlü teşviği vermektir. Bu konuda bir projemiz var” diye konuştu.
“TARIMI TERKETTİK”
Göreve geldiklerinde İnsani Gelişme Stratejileri ve Bilgi Politikaları Kurumu kuracaklarını ifade eden Kılıçdaroğlu, “Karşılaştığımız sorunun temelinde ne yatıyor? Planlama denen bir kavram vardır. Her ailede, firmada vardır. Aile gelirine göre planlama yapar. Şirket de yapar bunu. Kaç işçi çalışacak, maaşlar, borçlar nasıl ödenecek. İhracat var, maliyet var. Bütün bunlar planlanır, yol haritası çizilir. Ülkelerin de vardır. Bizde 1960'larda Devlet Planlama Teşkilatı kuruldu, şimdi böyle bir kuruluş yok. Elin oğlu 50 yıl, 100 yıl sonrasını planlar, biz yarın sabah ne olacak onu konuşuyoruz. Geldiğimiz sorunların kaynağındaki unsurlardan biri de plansızlıktır. Sağlıklı bir planlama olsaydı, Türkiye üretim ekonomisini bırakıp beton ekonomisine yönelmezdi. Yatırımı ona göre yapar, kaynaklarını yönlendirirdi. Biz İnsani Gelişme Stratejileri ve Bilgi Politikaları Kurumu kurmak zorundayız. Güney Kore'de 2013'te tek bir firmanın elde ettiği patent sayısı, Türkiye Cumhuriyeti hükümetlerinin Cumhuriyet boyunca elde ettikleri patent sayısının 15 katı. Dünyadaki hızlı gelişime bakıyor musunuz? Sandığa giderken neleri düşünmemiz gerekiyor görüyor musunuz? Nasıl ve kimin için oy kullanacağız? Nasıl bir gelecek düşünüyoruz ve onun için nasıl oy kullanacağız? Hepimizin sorumluluğu var.
Bize telkinde bulunuyorlar, 'Türkiye tarımdan çıksın, ekmesin'. Batının egemen güçleri kendi aralarında yarışıyorlar. 81 milyonluk Türkiye'yi kim besleyecek? Almanya mı, Hollanda mı, Fransa mı, Amerika mı, Kanada mı? Bunun mücadelesi veriliyor. Biz tarımı terk etmek gibi bir sürecin içine sokulduk. Çiftçi ekemiyor, ekse karşılığını alamıyor. Nohut, mercimek, et, canlı hayvan, saman dışarıdan. Niye böyle oluyor? Hangi gerekçeyle böyle oluyor? Planlamanın ne kadar önemli olduğunu vurgulamak için bu örnekleri anlatıyorum. Sanayicinin, hizmet sektörünün ne kadar önemli olduğunu anlatmak için söylüyorum.Hangi organize sanayi bölgesine gitsem, 'Nitelikli ara elemana ihtiyacımız var' deniyor. Bütün organize sanayi bölgelerinde teknoloji liseleri kuracağız. Yönetimi o organize sanayi bölgesi ile Milli Eğitim Bakanlığı ortak yapacak. 6 yıl olacak, yatılı olacak. 3 yılın sonunda o sanayi bölgesinde gidip staj yapacak. Öğrenci çalıştığı sürece sosyal güvenlik primlerini Milli Eğitim Bakanlığı yatıracak, mezun olunca da orada çalışacak. Üniversiteye gitmek isterse, iz düşümü olan fakültede ek puan verilecek. Böylece ihtiyaç duyduğumuz alanı hayata geçirme şansımız olacak.
Tarımla teknolojinin buluşması lazım. Yoksa sağlıkıl verim elde edemezsiniz. Tarım teknoloji liseleri kuracağız. Bütün bu söylemlerim önümüzdeki 50-100 yılı nasıl yakalayacağız, bölgemizde ve dünyada saygın, üreten, güçlü bir Türkiye olacağımızı düşünerek söylüyorum. Bizim dışımızda bunu düşünen ve açıklıkla ortaya koyan bir parti yok. Bunu da büyük bir özgüvenle söylüyorum. Dijital devrimi kaçıramayız. Osmanlı sanayi devrimini kaçırdı ve battı. Cumhuriyet kurulduğunda toplu iğne üretecek fabrika yoktu. Sanayi devrimini yakalamak isteyen Cumhuriyet devrimidir. Her alanda fabrikaların kurulmasıdır. Şimdi dijital çağdayız. Zaman çok daha hızlı ilerliyor ve bunu yakalamak zorundayız. Hepinizin sorumluluğu var. Gün bir siyasi parti olmanın çok ötesine taşmıştır” şeklinde konuştu.
“OBİT’İ KURACAĞIZ”
CHP lideri Kılıçdaroğlu iktidara geldiklerinde Ortadoğu Barış ve İşbirliği Teşkilatı’nı (OBİT) hayata geçireceklerini belirterek şöyle konuştu: Bir şey daha yapıyoruz. Dış politikada da önemli projelerimiz var. Bunu tarihimizde yapan ilk partiyiz. Dış politika konusunda proje üreten ilk partiyiz. Ortadoğu onca yıllardır kan akan, terör üreten bir bölgedir. Bu bölgeyi bir barış havzasına döndürmek inşallah bize nasip olacak. Kısa adı OBİT olan Ortadoğu Barış ve İşbirliği Teşkilatı kuracağız. Kurucuları İran, Suriye, Türkiye ve Irak. 4 ülke bir araya gelecek. Sayın Muharrem İnce, 4 ülkenin başkanını ziyaret edecek. Ortadoğu'da niye kan akıyor, kavga oluyor? Suriye'nin alt yapısı, kablosu nereden gidecek? Niye Amerika'dan, Kanada'dan gidiyor, niye Denizli'den gitmiyor? Bizim sanayicimiz ürettiklerini niye o bölgeye satamıyor, ambargolar var? Niye biz Mısır'la kavga ediyoruz, 5 ülkede neden büyükelçimiz yok? Bunları kaldıracağız. 4 ülkenin başkanı bir araya gelecek, 'Biz kendi bölgemizde barış istiyoruz, terörü sonlandıracağız. Kan akmayacak, egemen güçlerin de istedikleri gibi at oynatmasına izin vermeyeceğiz' diyecekler.
Müslüman kanı akıyor, silahlar Amerika ve Rusya'dan geliyor. Niye böyle oluyor? Üstelik bu bölgeyle bizim tarihsel, kültürel köklerimiz, inanç benzerliğimiz ve akrabalarımız var. Niye kavga ediyoruz? Egemen güçlerinin oyununa geliyor. İlk kez CHP, OBİT denen Ortadoğu Barış ve İşbirliği Teşkilatı kurmaya karar verdik. Kararlıyız. Yetkiyi vereceksiniz bunu kurmak için. O bölge terörden tamamen temizlenecek. Türkiye'ye dolar yağdıracağız. Göreceksiniz. Bunların hepsini yapmak mümkün. O nedenle oy kullanırken düşüneceksiniz. Şimdi ön yargıyla değil, geleceği düşünerek sandığa gitme zamanı. Esnaf kardeşlerim için de şunu söyleyeyim; bir kira stopajı belası var. Bunu kaldıracağız. Niye, hangi gerekçeyle getirdiler? Çiftçinin faiz borçlarını tamamen sileceğiz. 'Para yok' diyorlar, para var. Bütün mesele parayı kim için ve nerede kullanacaksın. Örnek vereyim. Gerçekten rakamları toplumun önüne koyunca neyin ne olduğu çok net ortaya çıkıyor. 1923-2002 arasında 79 yılda bütün Cumhuriyet hükümetlerinin harcadığı para, 713 milyar dolar. Keban, Atatürk, Karakaya barajları, Marmara depremi, Kıbrıs çıkarması, Amerikan ambargosu, 3 tane darbe, bütün bunların hepsi oldu. 713 milyar dolar harcandı ve Türkiye bir noktaya getirildi. 2003-2017 arasındaki son 14 yılda harcanan para 2 trilyon 94 milyar dolar. Ne oldu? Karakaya, Keban, Atatürk gibi baraj mı yaptılar? Telekom gibi şirket mi kurdular? Ne yaptılar Allah aşkına. Köprü yaptılar, yol yaptılar. Eyvallah, hiç itiraz etmedik. Sadece şunu sorduk, 'Bu köprüyü kaça yaptın sen?' Bunu sorunca 'Bak gördün mü bu CHP'liler köprüye, yola karşı'. Niye karşı olalım, köprü, yol yapmayan iktidar mı var? Sorun harcadığın her kuruşun hesabını millete vereceksin, bu milletin parasıdır. Demokrasilerde her kuruşun hesabını vermek siyaset adamının namusudur.Göreceksiniz Türkiye en geç 4 yılda bütün sorunlarını aşar. Efendim, 'Enkaz devralacaksınız'. Biz enkaz edebiyatı asla yapmayacağız. Biz ülkenin sorunlarını çözmeye geliyoruz. Büyük değişimi ve dönüşümü yapmak istiyoruz. Türkiye'yi çağdaş uygarlığa ulaştırmak, eğitim sistemini tepeden tırnağa değiştirmek istiyoruz. Eğitim sistemi deyince hemen atlıyorlar, 'Vay efendim siz imam hatipleri kapatacaksınız'. Niye kapatalım? İlahiyat fakültelerini, imam hatipleri açan biziz. Yok öyle bir şey. Her mahallede kreş olacak. Okul öncesi eğitimden başlayacağız. On binlerce çocuk sabah kahvaltısı yapmadan aç karnına okula gidiyor. Sabah kahvaltılarını okulda, öğretmen ve öğrenci arkadaşlarıyla yapacak. Öğretim tam zamanlı olacak. En nitelikli okullar. Nitelikli-niteliksiz ayrımı. Atama bekleyen 180 bin öğretmeni 1 yıl içinde atayacağız. Taşımalı eğitime de son vereceğiz. Eğitimine önem vermeyen bir ülkenin geleceği yoktur. Eğitim sistemimiz bozuldu. Anne çocuğunu hangi okula göndereceğini bilmiyor. Hangi sınavlara gireceğini çocuklar bilmiyor. Bu sınav rezaletinden de çocukları kurtaracağız. Bırakın çocuklar çocukluklarını yaşasınlar. Bırakın çocukları düşünsünler, soru sormayı öğrensinler. Öğretmenler için özel bir düzenleme yapacağız. Öğretmenlik Meslek Kanunu çıkarıp, öğretmenleri Devlet Memurları Kanunu'ndan çıkaracağız. Hiçbir öğretmen yoksulluk sınırının altında ücret almayacak. Ücretli ücretsizine son vereceğiz, bütün öğretmenler kadrolu olacak. Öğretmenler Günü'nde bir maaş ikramiyesi olacak. Neden ayrı kanun? Hakimler için ayrı kanun var, devlet memurları için ayrı kanun var. Bir de öğretmenler için kanun yapacağız, onları toplumun en saygın kişileri haline getireceğiz. Türkiye'nin geleceğini belirleyen kişiler öğretmenler. Ay başını nasıl getireceğim diye düşünün öğretmen, çocuğunuzu iyi yetiştiremez."
Kılıçdaroğlu, toplantının ardından ilimizde bazı tekstil fabrikalarını ziyaret etti.
MESUT GÜLER