ÇİN ZULMÜNE TEPKİLER DİNMİYOR

Doğu Türkistan’da yaşanan Çin Zulmüne tepkiler dinmiyor.

Merkezefendi Ülkü Ocakları Başkanı Mehmet Karakurt, Doğu Türkistan meselesinde  Türk milletinin ortak bir tavrının zaruri hale geldiğini  Doğu Türkistan’da yaşanan Çin Zulmüne sessiz kalınmasına tepki gösteren karakurt,  “Kimi durumlarda bireysel tavırlar, kişisel fikirler yetersiz kalır; toplumsal tepkilere ve kitlelerin müdahalesine ihtiyaç duyulmaktadır. Günümüzde, tarihin vicdanını sızlatan Doğu Türkistan meselesinde de Türk milletinin ortak bir tavrı zaruri hale gelmiştir. Devam eden bu zulme sessiz kalmanın insanlığa sığan bir tarafı yoktur. Bireysel görüşlerden, siyasi kutuplardan ziyade katledilen Türk’ün öz kardeşidir. Mesele belli bir cemiyetin problemi, bir mefkurenin sorunu değil tüm insanlığın meselesidir.  Doğu Türkistan konusunda farklı devletlerin farklı tepkileri, akla gelmeyecek milletlerin zulme karşı sert tutumlarına rağmen Müslüman dünyasının sessizliğine anlam vermek mümkün değildir. Türlü olaylara gösterdiği duyarlılıklara rağmen bu olayda suspus kalınması bizi şaşırtmıştır. Dolayısıyla mesele yine Türk’ün vefasına, vicdanına kalmıştır. Türk milleti bir an evvel bu zulme karşı sert ve net bir tavır takınmalı, tepkisini ortaya koymalıdır” dedi. 

“AKAN TÜRK KANININ HESABI SORULACAK”

Doğu Türkistan meselesine milli bir tavırla yaklaşılması gerektiğini belirten Karakurt, “Farklı konularda, değişik alanlarda hızlı bir biçimde örgütlenen toplulukların sesi niçin duyulmamaktadır? Kendilerini insan sever olarak tanımlayan, hümanist elitler nereye kaybolmuştur? Dünyanın öteki ucundaki dramlar için ellerinden geleni yaparak yardım toplayanlar, mevzubahis Doğu Türkistan olunca nerelere saklanmaktadır? Reyting rekorları kıran ana haberlerde, saatler süren tartışma programlarında Doğu Türkistan niye gündeme getirilmez, halka anlatılmaz? Bu konuda sessiz kalmakta ısrarcı olmanın manası nedir? Oysa zulmün karşısında nasıl durulması gerektiğini Cemil Meriç şu sözle anlatmıştır: “Zulmün olduğu yerde, tarafsızlık namussuzluktur.”

Ülkücü-Milliyetçi hareket, gençlere ve halka bu konuyu anlatmakta, gençleri bilinçlendirmek için çalışmalarına devam etmektedir. Lakin en başta da söylediğimiz gibi bu meseleye milli bir tavırla yaklaşmak şarttır. Bugün bizim için Filistin’de olan neyse, Kerkük nasıl bir anlam ifade ediyorsa, Afrin’de ne işimiz varsa; Doğu Türkistan’a da aynı hassasiyet ve bilinç ile yaklaşmaktayız. Zulme uğrayan Türk kadınları, soğuktan donan Türk balaları; kanı akan, canı yanan Türk soydaşlarımızdır. İnsanlık görevi olarak vermemiz gereken tepki bir yana dursun, Türk kimliğine ve Türk tarihine vakıf olmamızın sorumluluğuna binaen hassasiyetimizin azami hudutlarda olması gerekmektedir. Tüm Türk milletinin siyasi görüş farklılıklarını bir kenara bırakarak, ortak paydada birleşmesi gayrı zaruri hale gelmiştir. Ülkücü-milliyetçi hareket olarak bu konuda üzerimize düşeni yapacak olduğumuzun bilinmesini isteriz. Konu üzerinde gücümüzün yettiği, elimizin yetiştiği kadarıyla mücadelemiz sürecektir. Biz gittiğimiz her yere medeniyet ve adalet götürerek tarihe adımızı yazdırdıysak, zulme sessiz kalmayıp zalimi karşımıza aldıysak bugün yapmamız gereken de aynı şeydir. Doğu Türkistan’da akan her damla yaş vicdanlarımızı sızlatmalı, gönül telimizi titretmelidir. Zulüm gördüğümüz her yerde “vefalı Türk” kimliğimizle bulunacağız ve and olsun ki Türk’ün gözünden akan yaşın hesabını soracağız” diye konuştu.

MESUT GÜLER