“EĞİTİME YETERLİ BÜTÇE AYRILMALI”

VELİ-DER Denizli Şube Başkanı Elif Bekci, 2022-2023 Eğitim-Öğretim yılı 1.Dönem raporunu yayınladı.

“Kamusal eğitimi kaybettiğimiz her gün ortak geleceğimizi kaybediyoruz” başlığı adıyla yayınlanan raporda eğitime yeterli bütçe ayrılması gerektiği ifade edildi. VELİ-DER Denizli Şube Başkanı Elif Bekci, tüm okullarda ücretsiz yemek uygulaması başlatılması gerektiğini belirterek, “Derinleşen ekonomik krizle birlikte yüksek zamlar, açlık ve yoksulluk sınırı altında yaşam mücadelesi veren, alt gelir gruplarını ve yoksul ailelerin çocuklarını etkiledi. Yoksullaşmayla birlikte eğitimde eşitsizlik, Cumhuriyet tarihi boyunca görülmemiş bir boyuta ulaşıldı. Tutuklu bir ailenin 6 yaşında bir çocuğu, babaannesinin evinde, yetersiz beslenme nedeni ile kaybettiğimizi üzülerek basından öğrendik.Yaşadığımız acı gerçeğe rağmen ücretsiz okul yemeği talebi “maliyet hesabı” gerekçesiyle yok sayılmaktadır. Aylardır sürdürdüğümüz mücadele sonucunda, ücretsiz okul yemeğinin yalnızca okul öncesi eğitim ve taşımalı eğitimden yararlanan öğrencilerin devam ettiği pansiyonlu okullarda dağıtılacağı sınırı ile bir açıklama yapıldı. Yetersiz beslenme nedeniyle kız öğrencilerin yüzde 85’inde, erkek öğrencilerin yüzde 68’inde kansızlık, öğrenme güçlüğü, fiziksel gelişimlerinde yavaşlama veya durma, derslerde bayılma gibi sağlık sorunları yaşamaktadırlar. Zorunlu eğitimin her kademesinde tüm okullarda, üniversitelerde acilen ücretsiz bir öğün yemek uygulaması başlatılmalıdır. Okullarda, en az yetersiz ve dengesiz beslenme sorunu kadar önemli bir sorun olan sağlıklı içme suyuna erişimdir. Ülkemizde okulların yüzde 95’inin bahçelerinde öğrencilerin su ihtiyacını karşılayabilecekleri çeşmeler yoktur. Olanlarda da, su tesisatlarının eski olması nedeniyle şehir şebeke suyu temiz olsa bile, okula ulaştıktan sonra içilebilir olmaktan çıkmaktadır. Kantinlerde 500 ml’lik su 3-5 TL’dir. Okula harçlıksız gönderilen öğrencilerin kantinden su alması mümkün değildir. Öğrenciler genellikle 500 ml’lik pet şişelerle veya suluklarında getirdikleri suyu tüketmektedirler. Ancak getirdikleri su ve özellikle havaların ısındığı dönemlerde evden getirilen su yetmemekte, daha sonra su ihtiyaçlarını tuvalet çeşmelerinden karşılamaktadırlar. Bu durumda hijyenik olmayan koşullarda hastalığa davetiye çıkarmaktır. Yapılması gereken; eskiden olduğu gibi çeşmeler yapmak ve okulun su tesisatının sık sık bakımını yapmaktır. Bir an önce Çocuklarımızın sağlıklı içme suyuna erişim hakkı tüm okullarda bir an önce sağlanmalıdır” dedi.

 

KATKI DOĞRUDAN ÖĞRENCİLERE VEİLMELİDİR”

 

Eğitime yeterli bütçe ayrılmasını isteyen Bekci, “MEB’in açıkladığı son örgün eğitim istatistiklerinde ise 5-17 yaş grubunda 1milyon 200 bin 892 çocuk örgün eğitim dışında. Devamsızlar ve okul kaydı olup gitmeyenler bu sayıya dahil değil. Sağlık sorunu vb. istisnai durumlar üzerinden tarif edilen ancak yirmi yıllık eğitim politikaları sonucunda olağanlaştırılan açık öğretimde kayıtlı öğrenci sayısı ise 1 milyon 738 bin 198’e ulaşmıştır. Mesleki Eğitim Merkezlerinde kağıt üzerinde haftada bir gün okula dört gün işyerine, gerçekte ise Cumartesi günleri ve bazen de Pazar günü işyerlerinde çalıştırılan çocuk sayısı son 1 yılda 159 binden 1 milyon 300 bine ulaşmıştır.Mesleki Eğitim Merkezlerinde İşveren devlet katkısı, 9.10.11. sınıflarda olan çocuklara verilen asgari ücretin %30’u, 12.sınıflardaki çocuklara verilen asgari ücretin %50’si ve Ustalık Telafi Programı’na katılan yetişkinlere verilen asgari ücretin %50’si olan rakamlar İşsizlik fonundan karşılanmaktadır. Mesleki Eğitim Merkezlerindeki “İşveren Devlet Katkısı” işverene değil, bu merkezlerde mesleki eğitim alan öğrencilere karşılıksız eğitim desteği/bursu olarak verilmelidir. Özel meslek liselerinin sahiplerine ise teşvik adı altında her yıl milyonlarca lira aktarılmaktadır. Özel meslek liselerine verilen teşvike son verilmeli bugüne kadar özel meslek lisesi sahiplerine verilen ücretler geri alınmalı bu rakamlar açlık ve yoksulluk sınırı altında yaşayan ailelerin çocuklarına eğitim desteği/bursu olarak verilmeli, çocukların okullarına geri dönüşü sağlanmalıdır.1998’de eğitim yatırımlarına ayrılan bütçe %30,03 dü. Eğitim yatırımlarına 2002’de MEB bütçesinden yüzde 17,18 pay ayrılmış iken 2023 yılı için eğitim yatırımlarına ayrılan pay 9,18’dir. 2022’de MEB bütçesinin merkezi yönetim bütçesine oranı %10,79 iken, 2023 bütçesi mali bütçe kanun teklifi ile bu oran %9,64’e geriledi. Bütçedeki bu rakamlar ne olanakların daralması ne de seçeneksizliktir, bir tercihtir. Ve bu tercih, çocuklarımızın kamusal eğitim hakkından yana değildir. Acilen ek bütçe açıklaması yapılmalı eğitime yeterli bütçe ayrılmalıdır” diye konuştu.

 

YIKIM KARARI UYGULANMALIDIR”

 

Deprem riski nedeniyle yıkım kararı verilen okullarda güçlendime değil, yıkım kararının uygulanmasını isteyen Bekci, “ MEB verilerine göre deprem yönetmeliğinden önce inşa edilmiş okul sayısı 31 bin 307 ‘dir. Son on yılda yalnızca 5000’e yakın okula depreme dayanıklılık testi uygulanmış, bunların 1500’e yakın okul depreme dayanıklı olmadığı için yıkılmış, 2000’e yakın okul ise güçlendirilmiştir. Deprem gerçeğimiz son derece açıkken son yıllarda ülkemizin birçok yerinde art arda depremler yaşanıyorken bu gerçek yokmuş gibi davranılmasını kabul etmiyoruz. Söz konusu olan milyonlarca yaşamdır. Okullar biz velilerin vergileri ile ayakta. Vergilerimizin bize ait olan kamu kaynaklarının güvenli eğitim hakkı, yaşam hakkı için kullanılmasını istiyoruz. Ülkemizde milyonlarca kız çocuğu örgün eğitim dışına çıkmıştır. Kız çocukları şiddet, istismar riski altında yaşamakta, çocuk yaşta evliliğe maruz bırakılmaktadır. 6 yaşında çocuklara gelinlik giydiren bir karanlığı yaşadığımız günlerde milyonu aşkın kız çocuğunun örgün eğitim dışına çıktığı bir gerçekliği yaşıyoruz.

Laik, kamusal okul öncesi eğitim tüm çocuklarımızın hakkıdır. Zorunlu imam hatipleştirme, müfredat değişimi, okullaşma politikası, sınav sistemi değişiklikleri, tarikatlarla eğitimde yapılan protokol, iş birlikleri ile laik eğitim tamamen ortadan kaldırılmıştır. Son Milli Eğitim Şurası sonrası alınan kararla ise bu uygulamaların daha da ötesine geçilmiş, okul öncesi dini eğitim 4-6 yaş Kuran kurslarının yaygınlaştırılmasıyla 4 yaşa düşürülmüştür.Aslolan çocuklarımızın üstün yararıdır. 4-6 yaş arası çocuklarımız bilişsel, psikolojik gelişimi açısından soyut bilgiyi öğrenme döneminde olmadığı koşullarda bu sürecin uygulanması yaşamlarında telafisi olmayan sonuçlara yol açacaktır. Okul öncesi dini eğitim uygulamasına son verilmeli, okul öncesi eğitim tüm çocuklarımıza ücretsiz, kamusal, bilimsel, eşit sağlanmalıdır. Her yıl olduğu gibi ortaokullarda ve liselerde seçmeli ders tercihlerinin yapılacağı bir süreçte günlerdir öğretmenler, biz veliler çocuklarımızın “seçmeli dersleri” seçme hakkı için mücadele ediyoruz. İl, ilçe milli eğitim müdürlükleri sadece din derslerinin olduğu paylaşımları resmi sayfalarından açıklıyor, okullara yalnızca din derslerinin seçtirilmesi için yazılar, mesajlar gönderiliyor. Diyanet İşleri Başkanlığı camilerde velilerin çocuklarını din derslerine yönlendirilmesi için açıklamalar yayınlıyor, müftülükler, dini yapılar, vakıflar eliyle faaliyetler yürütülüyor. Çocuklarımızın tercihleri dışında ders seçmeye mecbur bırakıldığı durumda tüm velileri Öğrenci Veli Derneği’mize, şubelerimize ulaşmaya çağırıyoruz” şeklinde konuştu.

 

EN AZ 100 BİN ÖĞRETMEN ATAMASI YAPILMALIDIR”

 

En az 100 bin öğretmen atanmasını isteyen Bekci, şunları söyledi: “Öğrenci Veli Derneği olarak tüm uyarılarımıza, eylemlerimize rağmen Öğretmenlik Meslek Kanunu 3 Şubat 2022’de yasalaştı ve sonrasında kariyer basamakları sınavı gerçekleştirildi. Öğretmenlerimiz ücretli, sözleşmeli ve kadrolu olarak ayrıştırılmışken sorun daha da büyütülerek aday, uzman, başöğretmen olarak derinleştirilmiştir. Öğretmenlik Meslek Kanunu, kariyer basamakları uygulaması iptal edilmelidir. Tüm öğretmenler için yoksulluk sınırının üstünde eşit işe eşit ücret, eşit haklar, kadrolu, güvenceli istihdam sağlanmalıdır. 2022 verilerine göre norm açığının 120 bine ve ücretli öğretmen sayısının 86 bine yaklaşması,20 bine yakın köy okulunun kapatılması ile öğretmen ihtiyacı her dönemden daha fazla artmasına rağmen yeterli öğretmen ataması yapılmadı. Çocuklarımız okulsuz, öğretmensiz, ataması yapılmayan öğretmenler ise özel okullarda asgari ücretin dahi altında veya başka işlerde açlık sınırı altında çalışma koşulları ile baş başa bırakıldı. Geleceğine dair umudu kalmayan onlarca öğretmen yaşamına son verdi. Eğitim kamusal bir hizmet ve toplumsal fayda üretmesi gerekiyor. Çocuklarımızın geleceğini, ortak geleceğimizi etkiliyor. Bu yüzden MEB’in sürekli olarak “bütçe olanaklarını, yetersizliğini” gerekçe göstermesini kabul etmiyoruz. Çocuklarımızın öğretmen ihtiyacına rağmen bütçede %1-1,5 oranında bir artış dahi en az 170 bin öğretmen ataması için yeterli olabilecekken tercih bir kez daha çocuklarımızın kamusal eğitim hakkından yana kullanılmadı. Bir an önce en az 100 bin öğretmen ataması yapılmalıdır. Özel okulların olanakları ile kamu okullarının olanaklarının eşitsizliği ise eğitimde yaşanılan eşitsizliği her geçen gün daha da artırmaktadır. Özel okul sahiplerinin talebi doğrultusunda özel okul ücretlerine %65 zam yapıldı. Yapılan zam özel okulların önemli bir bölümünde yalnızca okul ücreti ile sınırlı kalmadı. Yemek, ulaşım, kırtasiye vb kalemlere de yansıtıldı. Okul sayısı yetersizliği, öğrencilerin istediği okul türüne yerleşememesi, eğitimin demokratik, laik, bilimsel niteliğinin ortadan kaldırılması gibi nedenlerle veliler özel okullara mecbur bırakıldı, gelirlerinin önemli bir bölümünü özel okullara vermek zorunda kaldı. Türkiye’de faaliyet yürüten özel okul sayısı rekor bir düzeye ulaşmıştır. Özel öğretim kurumlarında çalışan öğretmenler ise asgari ücret hatta sözleşmeleri gerekçe gösterilerek asgari ücretin dahi altında çalışma koşulları ile karşı karşıya. Özel okullar kamulaştırılmalı, tüm çocuklarımıza eşit, kamusal eğitim hakkı sağlanmalı, tüm öğretmenlere eşit haklara, eşit ücrete sahip koşullarda kadrolu, güvenceli çalışma koşulları sağlanmalıdır. Kamusal eğitimi kaybettiğimiz her gün ortak geleceğimizi kaybediyoruz.Biz veliler; Çocuklarımızın okullara aç gitmediği, yoksulluktan kaynaklı okullarını terk etmek zorunda bırakılmadığı, çocuk yaşta işçileştirilmediği, deprem riski nedeniyle yaşamlarına ilişkin kaygı taşımadığı, okulsuz - öğretmensiz kalmadığı, Bilimsel, Demokratik, Laik, Kamusal eğitim hakları için mücadele etmeye devam edeceğiz. “