“GAYRİ MİLLİ ANLAYIŞ”

Türk Eğitim Sen (TES) Denizli Şube Başkanı Emre Erdoğan,”Milliyetçiliği cahiliye olarak niteleyen ümmetçi zihniyetin emperyalizme uşaklık eden gayrı milli bir anlayıştır” dedi.

 Türk milletinin dünün mandacıları olan bu zihniyeti gayet iyi tanıdığını belirten Erdoğan, “Bu siyasi ümmetçi zihniyet, bu milletin içinden devşirilmiş,aklını ve kalbini başka milletlerin emrine tahsis etmiş bir harekettir. Ümmete sahip çıkmak adına, Türk vatanına, Türk olmayanları hissedar yapma gayretleri dün olduğu gibi bugün de Türk milliyetçileri tarafından akamete uğratılacak,  hevesleri kursaklarında bırakılacaktır” dedi. 

“BAYRAM ÖNCESİ ÖDENSİN”

TES Şube Başkanı Erdoğan,  yaklaşan Kurban Bayramı öncesinde Hükümetin kamu çalışanlarına bayram ikramiyesi vermesini istedi. 12 milyon işçi ve memur emeklisine ödenen bayram ikramiyesinin 3 milyon civarındaki kamu çalışanına da ödenmesini talep eden Erdoğan,  devletimizin bunu yapabilecek ekonomik güçte olduğunu söyledi. Hükümetin bu konuda 1 Ağustos tarihinden önce müjde vermesini isteyen Erdoğan, “Devletimizin; fedakârca görevini ifa eden, devlet müessesesinin yapı harcı olan kamu çalışanlarına çifte bayram yaşatmasını temenni ediyoruz” dedi. Erdoğan, ayrıca kamu çalışanlarının maaşlarını her ayın 15’inde aldığını da hatırlatarak, memurların bayram hazırlıklarını daha rahat yapabilmesi, kurbanlık alabilmesi için maaşların bayramdan önce ödenmesini talep etti.  Erdoğan, “Kurban Bayramı’nı 11-14 Ağustos tarihlerinde eda edeceğiz. Hükümet, memurlarımızın bayram süresini sıkıntısız geçirebilmeleri için maaşların bayram öncesi ödenmesi için adım atmalıdır. Ayrıca 12 milyon işçi ve memur emeklisine ödenen bayram ikramiyesi, görevi başındaki memurlarımıza da ödenmelidir. Devletimiz bunu yapabilecek ekonomik güce sahiptir” diye konuştu.

“ADİL BİR GELİR DAĞILIMI İSTİYORUZ”

1 Ağustos’ta başlayacak olan toplu sözleşme görüşmelerine de değinen Erdoğan, “Kamu görevlilerinin ve emeklilerinin 2020-2021 yıllarında alacakları maaş zamlarının, sosyal ve özlük haklarının belirleneceği 5. Dönem Toplu Sözleşme Görüşmeleri 1 Ağustos Perşembe günü başlayacaktır. Türkiye Kamu-Sen, 2020 ve 2021 yıllarını kapsayan Toplu Sözleşme süreciyle ilgili olarak çalışmalarını tamamlamıştır. Her şeyden önce, belirtmek isterim ki, memurlarımız yaklaşık 800 bin kilometrekarelik alana sahip vatanımızın en ücra köşelerine kadar hizmet götüren yegâne çalışanlardır ve ülkemizin her noktası, büyük şehirler kadar gelişmiş imkânlara sahip değildir. Birçok kamu kurum ve kuruluşunun özellikle taşra teşkilatlarında, elverişsiz çalışma ortamlarında, yetersiz araç gereç ve kısıtlı kaynaklarla, görevini en iyi şekilde yerine getirmek için canını dişine takıp çalışan memurlar adeta unutulmuş durumdadır. Bu durumdaki birçok memurumuzun sorunu ekonomik olmanın da ötesinde, insanlık dramı boyutuna ulaşmıştır. Yerel yönetimlerde bırakın maaş zammını aylardır maaşını alamayan, sigorta primleri yatmayan kamu görevlilerimiz bulunmaktadır. Toplu sözleşme görüşmeleri, kamu görevlilerinin ve emeklilerinin bir kangrene dönüşmüş bulunan sorunlarının çözülebileceği tek yerdir. Ancak 4688 sayılı Kanunun eksik ve yanlış hükümleri; toplu sözleşme görüşmelerini yalnızca mali ve sosyal haklarla sınırlayarak memurlarımızın yer değiştirme, atama, yükselme, disiplin, unvan değişikliği gibi sorunlarını yok saymakta; memur meselelerini adeta masadan kaçırmaktadır. Kanundaki bu sınırlama yetmiyormuş gibi, idareciler tarafından yetkilendirilmiş çakma sendikaların, iktidara payanda olma gayretleri sonucunda memurlar, toplu sözleşme masasında gerçek anlamıyla temsil edilememekte, sesleri yeterince duyulmamaktadır. Bu sorun ilk olarak 2012 yılında sözde yetkili sendika tarafından Kamu Görevlileri Hakem Heyeti’ne gönderilen akademisyenin Hükümetin maaş artış teklifini kabul etmesiyle kendini göstermiş, 2013 yılında ise kâğıt üstünde yetkili konfederasyonun iki gün içinde imzaladığı ve hükümetin ilk teklifinin bile altında kalan anlaşma ile başka bir boyut kazanmıştır” diye konuştu. 

“ÇALIŞANLARIMIZIN HAKLARINI KORUYACAĞIZ”

Toplu sözleşme görüşmelerinde kamu çalışanlarının haklarını tüm güçleriyle koruyacaklarını kaydeden Erdoğan, “2015 yılında %1,8’lik enflasyon farkının gasp edilmesi, 2017 toplu sözleşmelerinin kamu görevlilerinin ekonomik olarak iflas belgesi haline gelmesi, bütün memur ve emeklilerimizin hafızalarındadır. Şimdi ise artan enflasyonu, düşen alım gücünü, eriyen maaşları bir kenara bırakıp masaya tek başına oturmayı talep ederek pazarlıkları sulandırma gayretine düşmüşlerdir. Kamu görevlilerinin ve emeklilerin eriyen maaşları için bir şeyler yapmaya cesaret bulamayanlar, dayanışma aidatı talebini toplu sözleşmenin odağına oturtarak yalnızca kendi kasalarını doldurma peşinde koştuklarını da bir anlamda itiraf etmektedirler.   Hatırlarsanız, Türkiye Kamu-Sen’in yetkili olduğu dönemde biz, diğer konfederasyonları masadan kaldırmaya çalışmak yerine tüm sendika ve konfederasyonları kucaklayıp, bütün talepleri ortaklaştırmıştık. Bu sayede de yıllık ortalama enflasyonun %13,5 olduğu bu süreçte, her yıl ortalama %31,4 maaş zammı almayı başarmıştık. Üstelik bu dönemde toplu sözleşme hakkı yoktu ve mutabakat metinleri de bağlayıcı değildi.  Malum konfederasyonun yetkili olduğu dönemde ise yıllık enflasyon ortalama %14 oldu ama memur maaşları bütün ödemeler dahil ortalama %17,4 arttı. Düşünün aynı enflasyonun gerçekleştiği dönemlerde toplu görüşmeyi bir memur şölenine döndüren Türkiye Kamu-Sen’in maaşlara %31,4 ortalama katkısı diğer tarafta ise kendisini yalnızlaştırıp, pazarlıkları değersizleştiren ve enflasyon oranında zam almayı tarihi başarı olarak gören bir anlayış var. İşte biz sesimizi kısma, memurlarımızın geniş anlamda temsil edilmesini engelleme arzusunda olanlara rağmen üzerimize düşen görevi yerine getirecek ve kamu görevlilerinin haklarını bütün imkânlarıyla korumaya ve geliştirmeye çalışacağız. 

Türkiye Kamu-Sen olarak, bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da en önemli talebimiz, kamu görevlilerinin hakkı olan toplu sözleşmenin, grev ve siyasete katılma ile birlikte kullanılabilmesi ve uluslararası ölçekte bir toplu sözleşme sistemine geçilmesi yönündedir. Bunun sağlanabilmesi için de genel toplu sözleşme görüşmeleri ile hizmet kolu toplu sözleşmeleri birbirinden ayrılmalı, farklı zaman ve zeminlerde gerçekleştirilmeli, bu yolla sendikaların gerçekleştirdiği hizmet kolu toplu sözleşmeleri daha etkin hale getirilmelidir” ifadelerini kullandı.  

“HER YIL ERİDİ”

Kamu çalışanlarının maaşlarının her geçen yıl eridiğini ifade eden Erdoğan şunları söyledi: “4688 sayılı Kanunun 32. maddesi ile yerel yönetimlerde çalışanlar için getirilen sosyal denge sözleşmelerinin yerel yöneticilerin keyfiyetine bırakılması neticesinde bazı belediyeler sosyal denge sözleşmesi imzalarken bazıları imzalamamakta, farklı belediyelerde imzalanan sözleşmelerin tutarları da farklı olduğu için kamudaki ücret adaleti yok olmaktadır. Bu nedenle sosyal denge sözleşmelerinin zorunlu hale getirilmesi ve gerçekleştirilecek hizmet kolu toplu sözleşmeleri ile tüm memurların sosyal denge sözleşmesinden faydalanması sağlanmalıdır.   Mevcut düzende toplu sözleşmeyi imzalamaya veya Kamu Görevlileri Hakem Kurulu’na başvurmaya yetkili yegâne merci çalışanlar adına Kamu Görevlileri Sendikaları Heyet Başkanı olarak belirlenmiştir.  Bu hükmün, sendikal örgütlenme ve toplu pazarlık hakkına nasıl bir darbe vurduğu geçtiğimiz toplu sözleşmede ortaya çıkmış, memur ve emekliler bir tek kişinin keyfi kararı nedeniyle büyük zarara uğratılmıştır.  4688 sayılı Kanuna göre gerek genel gerekse hizmet kolu toplu sözleşmeleri, sendikalı sendikasız bütün kamu görevlilerini etkileyen bir hukuki metindir. Bu nedenle kamu görevlilerinin tamamını temsil etmeyen bir konfederasyona bütün kamu görevlileri ve emekliler adına bağlayıcı karar alma yetkisinin verilmesi, toplu pazarlık görüşmelerinin mantığına ve demokratik ilkelere aykırıdır. Kanuna göre, bir sendikaya üye olan kamu görevlileri hakkında toplu sözleşme yapma yetkisi, bir başka sendikaya devredilmektedir ki, böyle bir durum ne örgütlenme özgürlüğü ne de kişilerin tercih haklarına saygı sınırları içinde değerlendirilemez.  Kaldı ki, Kanun toplu sözleşmeyi bağıtlama hakkı elinden alınan sendika ve konfederasyonlara Kamu Görevlileri Hakem Kurulu’na başvuru hakkı da tanımamaktadır.  Böyle bir uygulamanın uluslararası sözleşmelere aykırı olduğu açıktır. Bu amaçla; masada bulunan her bir konfederasyonun Kamu Görevlileri Hakem Kurulu’na başvurabilmesini sağlayacak bir düzenleme yapılmalı, Kurul, Hükümetten bağımsız karar verebilecek bir şekilde yeniden düzenlenmelidir.

Demokrasilerde sivil toplum örgütleri hayati önem taşımaktadır.  Ülkemizde demokrasinin mümkün olan en geniş anlamıyla yerleşmesi için, toplumun karar alma sürecine dâhil edilmesi zorunludur. Sivil toplum örgütlerinin varlık nedeni budur. Daha fazla demokrasi için başta sendikalar olmak üzere tüm sivil toplum kuruluşlarının etkinliğinin artırılması, karar alma sürecine dâhil edilmesi ve yönetişim anlayışının geliştirilmesi için daha fazla gayret göstermelidir. Çalışanlara, masa başında hazırlanan enflasyon hedefi doğrultusunda ücret artışı yapıldıktan sonra çalışanların ve vatandaşların gerçek enflasyon karşısında kaderiyle baş başa bırakılması kabul edilemez.  Yıllardır, vatandaşlarımızın zorunlu olarak tükettiği mal ve hizmet fiyatlarındaki artışlar, memur maaşları için temel kabul edilen enflasyon oranının üzerinde gerçekleşmektedir.  Bu nedenle kamu çalışanlarının ücretleri mal ve hizmet fiyatlarında yaşanan artışlar karşısında her yıl erimektedir.  Geçtiğimiz dönem imzalanan toplu sözleşme gereği 2018 yılı için memurlara %4+3,5 zam yapılmıştı.  Enflasyon farkı da eklendiğinde memurlara geçen yıl toplam %14,8 zam yapıldı ama enflasyon %20,3 oldu.  Dolayısıyla resmi enflasyona göre bile 2018 yılında memur maaşları %5,5 eridi.  Sonradan ödenen enflasyon farkı ise erimeyi durdurmak yerine geçici bir çözüm olmaktadır.  Maaşların döviz kuru karşısındaki durumu ortadadır.  2013 yılında 1049 dolar olan ortalama memur maaşı 710 dolara düştü; memur maaşı aylık 339 dolar eridi.  2002 yılında ortalama memur maaşıyla 22,1 çeyrek altın alınabilirken bu rakam bugün 9,7’ye geriledi.  Sadece 2018 yılında 4 kişilik ailenin zorunlu harcamaları tam bin 32 lira artarken memur maaşındaki artış enflasyon farkı da dahil aylık ortalama 441 lirada kaldı.  Yani harcamalar bin 32 lira gelir ise 441 lira arttı; aile bütçesi 2018’de aylık 591 lira açık verdi.  Maaşlar %17,3 eridi.  Durum böyle iken, sermaye sahiplerine sürekli vergi indirimleri, aflar, teşvikler getiriliyor ama bütün yük adaletsiz vergiler yoluyla bizlerin üstüne yıkılıyor.   İşte bu yüzden ülkemizin kaynaklarını adilce paylaşalım diyoruz, adil bir gelir dağılımı istiyoruz. Amacımız kamu çalışanlarını ve emeklileri insanca yaşayabileceği bir ücrete kavuşturmaktır.  OECD ülkeleri içinde en zengin kesimle en yoksul kesim arasındaki uçurumun en büyük olduğu, gelir dağılımının en bozuk olduğu, yoksulluk oranının en yüksek olduğu ülke konumundan kurtulmak istiyoruz.”

MESUT GÜLER/ATA NAİL ALTINOLUK