KEMAL ÇOK ÖNEMLİ VE ÇOK ÖZEL BİR İNSAN

Almanya’da Denizlili yazar Kemal Yalçın adına düzenlenen ‘Anadolu’nun Evlatları’ sempozyumuna katılan Denizlili Mimar Süleyman Boz, dünyaca ünlü bilim insanı ‘ Ordinaryüs Prof. Dr. Onur Güntürkün, ünlü yazar ile ilgili söylemlerini Lykos Vadisi Kültür Sanat Platformu’na taşıdı.

Kemal Yalçın’ın hayatlarını romanlaştırdığı Anadolu’nun Evlatları’ndan biri olan ünlü bilim insanı Bochum Ruhr Üniversitesi Biopsikoloji Kürsüsü Başkanı, Alman Milli Bilimler Akademisi Senatörü Ordinaryüs Prof. Dr. Onur Güntürkün’ün 2018 yılında Nobel Tıp ödülünü alması beklendiği belirtildi. Kemal Yalçın, Güntürkün’ün hayatını anlatan ‘Yaşama Gücü’ kitabını da yazdı. Denizlili Mimar Süleyman Boz, ünlü bilim insanı Güntürkün, söylemlerini sanat platformunda okuyucuları buluşturdu. Dünyaca ünlü İzmirli bilim insanı Ordinaryüs Prof. Dr. Onur Güntürkün, Denizlili yazar Kemal yalçın için şu görüşleri yer verdi.  “Burada sempozyum açılışında bana söz vermenizden ve açılış konuşmasının bir parçası olmaktan çok gurur duyuyorum. Çünkü ben Kemal’in arkadaşı olmaktan çok gurur duyuyorum. Çünkü Kemal çok önemli ve çok özel bir insan. Herhalde bugün burada yazar olarak özellikleri ve hünerleri konusunda çok sözler duyacağız. Fakat ben başka bir konuya değinmek istiyorum. Kemal’in başka özellikleri konusuna değineceğim. Hepimiz Kemal’in nasıl olağanüstü bir yazar olduğunu biliyoruz. Ama Kemal aynı zamanda tarihçi, hem de önemli bir tarihçi. Değinmek istediğim konu Kemal’in mikro tarihe katkısı. Mikro tarihin ne olduğunu sizlere kısaca açıklamak istiyorum. Bir küçük cam parçası düşünelim, mavi olsun. İçinde kırıklarından ötürü belli bir deseni olsun. O cam parçasını bir masanın üstüne koyun. O cam parçasına bakınca hem onun desenini göreceksiniz hem mavi rengini göreceksiniz hem de masanın görüntüsünü göreceksiniz. Bunları ayırt etmek imkânsızdır. Mavinin yanında sarı renkli başka bir cam parçası düşünün, yine bu cam parçasının desenini, cam parçasının sarı rengini ve masanın görüntüsünü göreceksiniz. İşte Kemal’in yaptığı bu. Cam parçaları birer insandır. Her insan bir bireydir. Hepimiz bu dünyada yaşıyoruz. Bu bireyler, bu insanlar bu dünyada yaşıyor. Bu dünyanın belli kuralları vardır. Bir geçmişi vardır. Bir politik unsuru vardır. Bu dünyanın fırtınaları vardır. Biz bu fırtınaları okuduğumuz tarih kitaplarında imparatorlar, padişahlar, krallar, savaşlar olarak öğreniyoruz. Savaşı okuduğumuz zaman savaşın içinde çarpışan o bireyin, o bir askerin düşüncesini, içinde bulunduğu durumu bilmiyoruz. O savaşın geçtiği köyde yaşayan bir kadının öyküsünü bilmiyoruz. Ama bu asıl tarihin önemli bir parçası. Bu bireyin yaşamı tarihin çok önemli bir unsurudur ve işte bu mikro tarihtir. Bugün tarih gittikçe mikro tarihe dönüşürken bizim Anadolu’nun 20. Yüzyıldaki mikro tarihi konusunda fazla bir bilgimiz yok. Acaba İstanbul’daki imparator Muş’ta bir dükkanda çalışan bir insanın durumunu biliyor muydu? Tabi ki bilmiyordu. Hiç oralı bile değildi. Ama işte Kemal’in kitaplarında bu insanlar birdenbire tekrar yaşamaya başlıyor ve bence Kemal Yalçın Arşivi’nin en önemli unsurlarında birisi de bu. Ve eminim, yüzde yüz eminim ki, bizden yüzlerce yıl sonraki insanlar tekrar tekrar bu arşive döneceklerdir. Tekrar tekrar Kemal’in kitaplarını okuyacaklardır. Ve bu kitaplarla Anadolu insanlarının mikro tarihlerini ortaya çıkaracaklardır. Acı tarafları, korkunç tarafları, gaddar tarafları, ama aynı zamanda güzel tarafları. Öğreneceğiz ki gaddar bir ulus yoktur. Ermeni olmak, Türk olmak, Kürt olmak sizi ne kahraman yapar, ne iyi bir insan yapar, ne de kötü bir insan yapar. Bireyler kötüdür veya iyidir, korkaktır veya cesurdur. Ve işte bu bireyler teker teker karşımıza çıkıyorlar. Karşımıza çıktıkları anda o insanların yaşadığı zamanın fırtınalarını, politik hayatını, çarpışmalarını, acılarını anlıyoruz. İşte mikro tarihin konusu, katkısı bu oluyor.Benim özellikle değinmek istediğim beni öyküleyen Yaşama Gücü adlı kitap değildir. Benim değinmek istediğim, o kitabın yazım sürecinde öğrendiğim Kemal’in çalışma tarzıdır, ne kadar dikkatli çalıştığıdır. Geliyor saatlerce sizi dinliyor, not alıyor, sorular soruyor, konuşmaları teybe kaydediyor. Konuşma bitince bir oh çekiyorsunuz. Kemal gidince “Hayatımı hiç bu kadar başka bir kimseye anlatmamıştım,” diyorsunuz. Kemal bu iş bittikten sonra konuşmaları yazıya döküyor. Bir otele kapanıyor, günlerce, haftalarca sanki bir manastırda kalıyormuş gibi, bu çözdüğü notlarla, konuşmalarla bir kitap yaratıyor. Yazdıklarını size yoluyor, “Anlattıklarınızı anlamış mıyım?” diye soruyor. Böyle gidip gele gidip gele kitaplar oluşuyor. İnanılmaz bir dikkatle çalışıyor. Bu dikkatli çalışmayı Haymatlos kitabında ve diğer kitaplarında da gördüm. Mesela Haymatlos kitabında Ordinaryüs Prof. Dr. Ernst Eduard Hirsch’in peşine takıldığınız zaman İstanbul’un ortasında bir Alman kitapçısının olduğunu bilmiyorduk, ama tahmin edebilirdik. Ama Çorum’da, o kadar meşhur olmayan Almanların enterne edildikleri, kamp hayatı gibi bir ortamda yaşadıklarını, ama aynı zamanda şefkatle karşılaştıklarını bilemezdik. Ve Çorum halkının değişik geleneklerini yüzde yüz unutmuştuk. Biliyor muydunuz Çorum halkının o zamanlarda kokusu nereye kadar giderse oraya kadar yemeklerini dağıtıklarını? Biliyor muydunuz? Ben bilmiyordum. Bunu yüz sene sonra kimse bilmeyecek. Ama işte Kemal Yalçın Arşivi’nde bunlar vardır. Bu yüzden Kemal’in sırf hünerli yazar olduğundan değil, tarihçi yönüne de değinmek istiyorum. Duisburg- Essen Üniversitesi Türkistik Bölümü’nün Kemal Yalçın Arşivi kurma kararı bu yüzden çok doğru bir karar. Bu Arşivi kurarak Duisburg-Essen Üniversitesi sırf şimdi için değil, yüzlerce yıl sonra bile mikro tarih araştırmacılarının önemli bir odak noktası haline gelmiş olacaktır. Kemal Yalçın Arşivi kurma kararı veren ve kuran Duisburg-Essen Üniversitesi Türkistik Bölümü Başkanı Sayın Prof. Dr. Kader Konuk’u kutluyorum. Ve özellikle Kemalciğim sana teşekkür ediyorum. Bizim için, bireyler için ve Anadolu insanlarının 20. Yüz yıldaki tarihlerini ve yaşamalarını ortaya çıkardığın için sana çok teşekkür ediyorum”.