“SEÇİM BİTTİ GEÇİM DERDİ DEVAM EDİYOR”
Eğitim Sen Denizli Şube Başkanı Mehmet Dede, Seçimler sona erdiğini belirterek, “Ancak kamu emekçilerinin, işçilerin, emeklilerin geçim derdi sürmektedir” dedi.
Hayat pahalılığının artmaya devam ettiği belirten Dede, “Türkiye, 31 Mart’ta ekonomik krizin etkilerinin artmaya devam ettiği bir süreçte sandığa gitmiş, önümüzdeki beş yıl görev yapacak olan belediye başkanlarını, il-ilçe belediye meclisi üyelerini, muhtarlarını seçmiştir.Artan hayat pahalığı ile gelirleri eriyen, 24 Haziran seçimleri öncesinde 3.600 ek gösterge sözü verilip dokuz aydır oyalanan kamu emekçileri, mağduriyetleri görmezden gelinerek ‘çift dikiş’ yapmakla, ‘fırsatçılıkla’ itham edilen Emeklilikte Yaşa Takılanlar (EYT), yaşanan gerçek enflasyonun yüzde 40’ları aştığı koşullarda %4+%4 ücret artışı ile yetinmeleri beklenen eski taşeron işçileri başta olmak üzere milyonlarca işçi, emekçi seçimde yaptıkları tercih ile insanca yaşam taleplerinin arkasında olduklarının mesajını net bir şekilde vermiştir. Seçimler sona ermiştir. Ancak kamu emekçilerinin, işçilerin, emeklilerin geçim derdi sürmektedir. Nitekim Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından bugün açıklanan resmi veriler hayat pahalılığının artmaya devam ettiğini dolayısıyla ücretli kesimlerin reel gelirlerinde yaşanan erimenin de sürdüğünü göstermektedir. Söz konusu verilere göre kamu emekçilerinin ve emeklilerinin de içinde bulunduğu dar gelirli kesimlerin enflasyonu olarak bilinen Gıda Enflasyonu yıllık yüzde 29.77 seviyesine çıkmıştır. Yıllık enflasyon (TÜFE) yüzde 19.71 olarak gerçekleşirken, üretici enflasyonu ise yıllık yüzde 29.64 seviyesine çıkmıştır.Mart ayında ana harcama grupları itibarıyla en yüksek artış sağlık grubunda yaşanmıştır. Hatırlanacağı üzere ilaç fiyatlarına 19 Şubat’ta yüzde 26.4 oranında fahiş bir zam yapılmıştır. Söz konusu zammın da etkisi ile Mart ayı sağlık grubu enflasyonu bir önceki aya göre yüzde 3.48 artmıştır. Tanzim Satış Mağazaları ile düşüşe geçtiği iddia edilen Gıda enflasyonu bir önceki aya göre yüzde 2.44 artarken, eğitim grubunda aylık artış yüzde 1.45, ulaştırmada ise yüzde 0,75 olmuştur” dedi.
“GERÇEĞİ YANSITMIYOR”
TÜİK verilerinin gerçek enflasyonu yansıtmaktan uzak olduğunu kaydeden Dede, “Buna göre kamu emekçilerinin maaşlarında yapılacak enflasyon farkının netleşeceği geçtiğimiz yılın son aylarında hesap oyunları ile düşük gösterilen, Şubat ayında yüzde 19.67 ye indiği açıklanan yıllık enflasyon 19.71’e çıkmıştır. Tanzim Satış Mağazalarının etkisi ile Şubat ayında yüzde 29.25’e indiği açıklanan yıllık Gıda Enflasyonu ise yüzde 29.77’ye yükselmiştir. Gıda enflasyonunu yüzde 27,94 ile çeşitli mal ve hizmetler, yüzde 26,98 ile ev eşyası gruplarının enflasyonu izlemiştir.Öte yandan sürekli altını çizdiğimiz üzere TÜİK verileri halkın pazarda, mutfakta yaşadığı gerçek enflasyonu yansıtmanın çok uzağındadır. İğneden ipliğe zam furyasının sürdüğü koşullarda yaşanan gerçek enflasyon ile TÜİK’in açıkladığı resmi enflasyon arasındaki uçurum gittikçe büyümektedir.Dolayısıyla tüm ücretli kesimler gibi maaşları hiçbir zaman tutmayan enflasyon hedeflerine göre belirlenerek ileriye dönük maaş artışı talepleri daha baştan kısıtlanan kamu emekçilerinin de reel geliri erimeye devam etmektedir.Kamu emekçilerinin maaşlarında yaşanan erime yandaş konfederasyon yönetiminin altına imza attığı ‘toplu sözleşmeler’ ve her yıl tarifesi daha da adaletsiz hale getirilen vergi dilimleri ile katmerli bir hal almıştır.Toplu sözleşme” adı altında dört dönemdir yandaş konfederasyon yönetimi ile varılan mutabakatlarda da üç milyon kamu emekçisinin ve iki milyon kamu emekçisi emeklisinin; gelir vergisi adaletsizliğine son verilmesi, temel ücretlerin insanca yaşamaya yetecek bir seviyeye çekilmesi, ek ödemelerin emekli aylığına yansıtılması, ek gösterge sisteminin adil hale getirilmesi, her türlü güvencesiz istihdama son verilmesi, sözleşmelilerin kadroya alınması temel talepleri hep görmezden gelinmiştir” diye konuştu.
“KAYIP TELAFİ EDİLMELİ”
Kamu emekçilerinin kayıplarının telafi edilmesini isteyen Dede, “Tüm bunlara rağmen seçim sonrası yetkili ağızlardan çıkan açıklamaların yanı sıra medyaya yansıyan teşvik-reform paketleri siyasal iktidarın ülkeyi uçurumun eşiğine getiren neo liberal politikalardan vazgeçmeyeceğini aksine bu politikalara daha çok sarılacağını göstermektedir. Üretimde yapısal değişikliğe gitmek yerine dışarıya bağımlılığı artıran söz konusu neo liberal politikalara, Yeni Ekonomi Programı (YEP) ile temelleri atılan ‘IMF’siz IMF Programı’nda ısrar edilmesinin anlamı emekçilerin ellerinde kalan son haklara da göz konulması, emekçilerin taleplerine kulak tıkanmasıdır.Nitekim kamu emekçilerine 24 Haziran seçimleri öncesinde verilen 3.600 ek gösterge sözünün gereği aradan dokuz ay geçmesine rağmen yerine getirilmemiştir. Üstelik tüm kamu emekçilerini kapsayan adil bir ek gösterge talebimizin iş güvencesini tamamen ortadan kaldırarak güvencesiz-sözleşmeli istihdamı temel istihdam haline dönüştürmeyi hedefleyen ‘personel reformuna’ bağlanması hedeflenmektedir. Kısacası yıllardır hayata geçirilen ‘kaşıkla verip kepçe ile geri alma politikası’ sürdürülmek istenmektedir.Yandaş konfederasyon yönetimi ise kamu emekçilerinin, emeklilerinin artan sorunlarına çözüm üretmek yerine her toplu sözleşme sürecinde ısıtıp ıstıp servis ettiği ‘dayanışma aidatını’ gündeme getirerek kendi kesesini doldurmanın derdine düşmüştür.Tüm bu olumsuz tabloya rağmen, yaşanan ekonomik krizle birlikte sorunları çok daha artan kamu emekçilerinin temel talepleri için mücadele etmeye, dayanışmayı örmeye devam edeceğiz.Bunun için, 1 Mayıs Birlik, Mücadele ve Dayanışma Gününe giderken hangi sendikanın üyesi olursa olsun ya da herhangi bir sendika üyesi olmasın tüm kamu emekçilerini bir kez daha sadece bizim değil kendi talepleri olan;Maaşlarımızda yaşanan erimenin satın alma gücümüzdeki azalma ve ekonomik büyüme oranları dikkate alınarak telafi edilmesi,
Temel ücretlerin insanca yaşamaya yetecek bir seviyeye çekilmesi,Maaşlarımızı eriten gelir vergisi adaletsizliğine son verilmesi,Ek gösterge sisteminin adil hale getirilmesi, Ek ödemelerin emekli aylığına yansıtılması,İş güvencemizi ortadan kaldırmayı hedefleyen her türlü güvencesiz istihdam uygulamasına son verilerek, sözleşmelilerin (4/B) kadroya alınması Kamuya alımlarda eşitsizliği artıran, torpilin, kayırmanın, kadrolaşmanın önünü açan mülakat, sözlü sınav, güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması uygulamasına son verilmesi gerekmektedir” ifadelerini kullandı.
MESUT GÜLER