ZEYTİNCİLİKTE HER BİR AĞACIN ÖNEMİ VAR

Bugünlerde zeytin ve zeytinyağı yine gündemde. Bir yandan Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde kabul edilen torba yasa ile zeytin katliamının önü açılırken diğer yandan Fransa’da raflardan toplatılan zeytin prinası yağı üzerinden Türk zeytinyağının itibarı zedeleniyor. Bu iki önemli gelişmeye yakından bakalım.
Geçen hafta sosyal medyada “Türk markalı zeytinyağı acilen raflardan toplatılıyor”, “Fransa’da satışa sunulan Türk menşeili zeytinyağı yüksek dozda toksik madde içerdiği gerekçesiyle toplatıldı”, “ Fransa’da Türk zeytinyağı kanserojen madde nedeniyle geri çağrıldı” benzeri yüzlerce başlıkla haberler yayınlandı.
Türkiye’nin, pestisit kalıntısı ve aflatoksin nedeniyle ihracattan dönen ürünleri çok olunca bu haberi okuyan birçok kişi ‘bu sefer de zeytinyağında kanserojen madde bulunmuş’ diye düşündü. Haberlerde adı geçen marka Türk olsa da ambalajdaki zeytinyağı Türkiye’den değildi.
Fransa’da toplatılan yağ, Türkiye’den ihraç edilmedi
Haberlerle ilgili ilk açıklamayı Ege Zeytin ve Zeytinyağı İhracatçıları Birliği yaptı. Birlik’in açıklamasında özetle şu bilgilere yer verildi:
“28 Temmuz 2025 tarihinde çeşitli haber sitelerinde ve dijital mecralarda yayımlanan, “Türk Markalı Zeytinyağı Acilen Raflardan Toplatılıyor” başlıklı haberde, Avrupa Birliği tarafından yayımlanan bir geri çağırma bildirimi gerekçe gösterilerek, Türkiye’den ihraç edilen veya Türkiye menşeli bir zeytinyağının toplatıldığı izlenimi oluşturulmuştur.
Ancak haberde bahsi geçen ürün, her ne kadar ismi itibarıyla Türk markası izlenimi verse de, Türkiye’den ihraç edilmemiştir. Haberde yer verilen GTIN (barkod) numarası üzerinden yapılan sorgulamada, ürünün İtalya merkezli bir firma tarafından üretilerek Avrupa pazarına sunulduğu açıkça ortaya çıkmaktadır.
Dolayısıyla söz konusu ürün, Türkiye’de üretilmemiş ve Türkiye’den gönderilmemiştir. Bu bağlamda, haberde kullanılan ifadeler kamuoyunu yanıltıcı nitelikte olup, Türk zeytinyağı sektörünü haksız şekilde zan altında bırakmaktadır.
Türkiye’nin zeytinyağı üretim ve ihracatında kalite ve gıda güvenliği en üst düzeyde gözetilmekte; ihraç edilen tüm ürünler, yetkili kurumların denetiminden geçerek uluslararası pazarlara sunulmaktadır.”
Bakanlığa göre; kanserojen denilen yağ İtalya’ya ait
Bir gün sonra Tarım ve Orman Bakanlığı Gıda ve Kontrol Genel Müdürlüğü daha kapsamlı bir duyuru ile raflardan toplanan zeytinyağının Türkiye ile ilgisinin olmadığını kanıtlarıyla anlattı. Gıda ve Kontrol Genel Müdürlüğü tarafından paylaşılan “Kamuoyu Duyurusu” şöyle:
“Son günlerde bazı basın yayın organları ve sosyal medya hesaplarında, “Türkiye’den Fransa’ya ihraç edilen KAVAK markalı zeytinyağında yasal sınırın 6 katı kanserojen madde bulunduğu ve ürünün raflardan toplatıldığı” yönünde kamuoyunu yanıltıcı nitelikte haberler yer almıştır. Bakanlığımızca konu ivedilikle ve detaylı biçimde incelenmiş olup, aşağıdaki hususlar önemle kamuoyunun bilgisine sunulmaktadır:
– Fransa yetkili makamları veya Avrupa Birliği Hızlı Alarm Sistemi (RASFF) üzerinden Türkiye’ye herhangi bir resmi bildirim yapılmamıştır.
– Geri çağırma duyurusunda ürünün Türkiye menşeli olduğuna dair hiçbir ifade veya belge yer almamaktadır.
– Ürünün GTIN (barkod) numarası 8011845300554 olup, 801 ile başlayan barkodlar İtalya’ya aittir. Türkiye menşeli ürünler 869 ile başlamaktadır.
– Bakanlığımız kayıtları incelendiğinde, KAVAK markalı zeytin pirinası yağına herhangi bir ihracat sağlık sertifikası düzenlenmediği tespit edilmiştir. Ayrıca,hem Avrupa Birliği hem de Türkiye mevzuatında polisiklik aromatik hidrokarbon (PAH) limiti 10 mg/kg olarak belirlenmiştir. Ülkemizde üretilen zeytinyağı ve bitkisel yağlarda yapılan resmi kontrollerde, bu limitin üzerinde hiçbir bulguya rastlanmamıştır.
Tarım ve Orman Bakanlığı olarak, tüketicilerimizin güvenilir gıdaya erişimi için denetimlerimizi aralıksız sürdürüyoruz. Kamuoyuna saygıyla duyurulur.”
Torba yasa ile zeytin katliamının önü açıldı
Fransa’daki olaydan daha önemli gelişme ise zeytinlikleri korumasız bırakacak zeytin katliamına neden olacak torba yasanın kabul edilmesidir.
Türkiye, 1939 yılında çıkarılan “Zeytinciliğin Islahı ve Yabanilerinin Aşılattırılması Hakkında Kanun” kısacası Zeytincilik Yasası ile zeytinliklerini koruyor. Zeytincilik Yasası’na göre; “zeytinlik sahaları içinde ve bu sahalara en az 3 kilometre mesafede, zeytinliklerin bitkisel gelişimini ve çoğalmalarını engelleyecek kimyasal atık oluşturacak tesis yapılamaz ve işletilemez.”
Zeytincilik Yasası’nın bu maddesini değiştirerek zeytin sahalarının madenciliğe açılmasını öngören torba yasa, zeytin üreticisi köylülerin, sivil toplum örgütlerinin ve muhalefet partilerinin yoğun tepkilerine rağmen 18 Temmuz 2025 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde 199’a karşı 255 oyla kabul edildi.
Adalet ve Kalkınma Partisi ile Milliyetçi Hareket Partisi milletvekillerinin oyları ile kabul edilen yasa 21 maddeden oluşuyor.
Hükümet, son 23 yılda tam 11 kez zeytin sahalarının imara, sanayiye, madenciliğe açılması girişiminde bulundu. Kimi zaman torba yasa ile kimi zaman yönetmelik değişikliği ve benzeri ikincil mevzuatla yapılmak istenen bu düzenlemelerin birçoğu yargı kararı ile iptal edildi veya toplum baskısı ile geri çekildi. Fakat bu kez, “Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun” başlıklı torba yasa ne yazık ki Meclis’ten geçerek yasalaştı.
Yasa ile zeytinlikler kesilecek veya taşınacak
Bu düzenlemenin özü şu; zeytinlik alanlar maden sahaları ile aynı yere denk geliyorsa madencilik faaliyetinin devam edebilmesi için zeytinlikler feda edilecek. Zeytin ağaçları kesilecek veya taşınacak.
Madencilik faaliyetinin yürütülmesi için bu alandaki zeytin ağaçlarının taşınması öngörülüyor. Nereye taşınacak? Öncelikle bulunduğu il veya ilçe sınırları içerisinde bir yere taşınacak. Bu uygun değilse başka bir yere de taşınabilecek. Ağaçlar taşınamıyorsa, maden çıkarma işlemi yapılacak. Bu alandaki zeytinler kesilecek. Düzenlemede “kesilecek” sözcüğü kullanılmasa da kesileceği tarif ediliyor.
Bu düzenleme ne için yapıldı? Madenciliğin teşvik edilmesi, desteklenmesi, enerji üretiminin artırılması. Kısacası maden şirketlerine, kömür çıkaran şirketlere rant sağlanması denilebilir. Üstelik bu “kamu yararı” söylemi ile yapıldı. Binlerce yıllık zeytincilikten vazgeçip fosil yakıttan enerji üretmek “kamu yararı” olarak sunuldu. Hükümetin 2003 yılından beri tam 11 kez gündeme getirdiği zeytin sahaları ile ilgili düzenlemelerin kamu yararına olmadığı yargı kararları ile defalarca kanıtlandı.
Zeytincilikte Avrupa başarısı
Bütün bu gelişmeler yaşanırken Türkiye’nin dünyanın sayılı zeytin ve zeytinyağı üreticisi ülkelerden birisi olduğu unutulmamalı. Son 15 yılda doğru bir kararla zeytin ağacı varlığı 90 milyondan 205 milyona çıkarıldı. Deniliyor ki hükümet ağaç sayısını ikiye katladı, birkaç ağaç kesilse ne olur?
Bu hükümet zamanında üreticilerin ve sivil toplum kuruluşlarının çabası ile zeytin ağacı sayısının 90 milyondan 205 milyona çıkarıldığı doğrudur. Bu, zeytin ağaçlarının kesilmesi, zeytin katliamı yapılmasına gerekçe yapılamaz. Tam tersine her bir ağacın önemi çok büyük. Türkiye zeytincilikte elde ettiği avantaj ile 2024 yılında 3,6 milyon ton zeytin üretimi ile tarihi bir rekora imza attı.
Türkiye’nin Avrupa Birliği’nden aldığı coğrafi işaretli zeytin ve zeytinyağı ürün sayısı 8’e yükseldi. Son olarak Mut zeytinyağı, Avrupa Birliği’nden coğrafi işaret tescili aldı.
Avrupa Birliği’nden coğrafi işaret tescili alan zeytin ve zeytinyağı çeşitleri: Milas zeytinyağı, Gemlik zeytini, Edremit zeytinyağı, Milas yağlı zeytini, Edremit körfezi yeşil çizik zeytini, Aydın memecik zeytinyağı, Aydın memecik zeytini, Mut zeytinyağı.
Özetle, böylesine büyük bir potansiyel madenciliğe feda edilemez. Türkiye, zeytincilikte kaliteyi, markayı, içerde tüketimi nasıl artıracağını konuşmalı.
Diğer Yazılar