DENİZLİ’NİN BERLİN DUVARI

Selamlar;

Bugünkü yazımda sizlere biraz Denizli’nin sokaklarından bahsetmek istiyorum. En başında bir soruyla başlayayım. Denizli’nin en sevdiğiniz caddesi ya da sokağı neresi? Çamlık mı? Koşu Yolu mu? Yoksa Çınar mı?

Benim en sevdiğim cadde Çatalçeşme’den Lise ışıklarına kadar olan kısım. Belki çocukluğum geçti diye belki de farklı bir yaşanmışlığı temsil ettiği için bilemiyorum.

O caddede yürürken kafamı kaldırıp binalara baktığımda ufaktan da olsa bir estetik kaygısı güdüldüğünü seziyorum. Bu kaygı görece yeni sayılan Koşuyolu gibi caddelerde de var ama oradaki görüntüler nedense bana yapay geliyor.

Favorim olan Çatalçeşme bölgesinin az önce bahsettiğim ve görece daha üst düzey gelir grubuna hitap eden Koşuyolu, Çamlık gibi yerlerden neden geride kaldığını çok anlayamıyorum. Bu bir kesimin kendini izole etme çabası mı, yoksa tamamen şehrin büyümesiyle mi alakalı tam bilmiyorum.

Şehir tabii ki büyüyecek, yeni cazibe merkezleri yaratılacak ama bu büyümeyle beraber şehrin ruhunu taşıyan sokaklar sanki kaderine terk ediliyor gibi bir duyguya kapılıyorum.

Yeni cazibe merkezleri şehre aslında görünmez bir Berlin duvarı çekiyor. Sanki belirli bir kesime özelmiş gibi bir algı yaratıyor. Bunda oldukça kullanıcı algısını çok iyi kontrol edebilen yeni nesil kahve zincirlerinin payı da çok büyük.

Çınar, Lise gibi yerlerde kaliteli zaman geçirilemez algısının bir an önce yıkılması gerek.

Denizli’yi Denizli yapan ve bu yazıyı okuyan çoğu kişi dünyada yokken bile olan bu caddelerin hak ettiği ilgiyi bulamaması çok üzücü.

Denizli büyüyor, nüfusu artıyor. Tabii ki; yeni merkezler olacak ama şehrimizin ruhunu, hatıralarını, dokusunu geleceğe taşımak da yerel yönetimlerin görevi.

Diğer Yazılar