GÜZEL BİR AÇI BUL TRAVERTENLERİN ÜZERİNDE BİRİNİ YÜRÜT ÜFFF!
Denizli halkının ağzına dolanan, genelde şehir dışındaki akrabaları geldiğinde yaptıkları trajikomik bir espri var. ‘Gerçek Denizlililer Pamukkale’ye gitmez’ derler. Evet, üzücü ama gerçek. Bu basit bir ‘Gerçek Denizlililer hayatlarında en az bir kere Pamukkale’yi Dünya’ya tanıtma hakkında fikir üretir’ yazısı değil merak etmeyin.
Açıkcası biraz hafızamı yokladım. Evet, Pamukkale’yi düğün, eğlence haricinde 3 kere ya da 4 kere ziyaret etmişim. Tabii ki, sonuçta ayda 1 gidilmek zorunda da demiyorum ama biz yanı başımızdaki tarihten neden bu kadar uzağız?
Giriş ücretlerinin çok fazla olduğunu söylüyorlar ama bu zaten bambaşka bir başlık. Yani giriş 50 lira olsa ne olacak? Her hafta Pamukkale’ye gidecek halimiz yok. Ama ben bugün size başka bir şey anlatacağım. Bu yazı standart bir "Pamukkale’yi neden pazarlayamıyoruz" yazısı değil.
Yurtdışında akrabalarını vakit buldukça ziyaret etmeye çalışan (otel parasından yırtmak için) biri sayılırım. Sık sık da bu fırsatı değerlendiriyorum. Bu sayede oldukça fazla yabancı arkadaşım oldu. Genelde ülkeler üzerine konuşurken doğal güzelliklerini sormayı severim. Hollandalı arkadaşım rüzgar gülleri ya da kanallar dedi, Fransız arkadaşım pireneler dedi , Hırvatistanlı arkadaşım sahil şeritleri dedi , Polonyalı bir arkadaşım da bataklıkları (şaşırtıcı) dedi.
Kimsenin değer verdiği doğal güzelliklerini küçük görecek değilim, fakat bana ‘Peki senin ülkenin?’ diye sorulduğunda aralıksız Pamukkale’yi gösteriyorum. Beğenmiyorlar… Hayran kalıyorlar. Karşımda bataklık diyen insan var, nasıl hayran kalmasın zaten. Hierapolis’ten antik havuza , travertenlerden Laodikya’ya kadar anlatıyorum. Tabi biraz da abartıyorum haliyle. O kadar da olsun.
Hepsi de diyor ki, burayı nasıl bilmiyoruz. Ben söyleyeyim nasıl bilemediklerini. Cazibe merkezi değil. Hikayesi yok. Yani sözde yok. Bana ne kardeşim mineraller akmış da beyaz olmuş da. Yok Hierapolis, işte eşinin adı Hiera’ymış da ona atfetmiş de. Biz anca bir kaç dindar Hristiyan gelsin de baksın diye bekliyoruz. Aaaa pardon, bi de yüzme bilmeyen Çinliler.
Sonra biraz araştırma yaptım Pamukkale tanıtımı için neler yapıldı diye. Anlatayım. Visit Pamukkale (Pamukkaleyi ziyaret et) , bir kadın travertenlerin üzerinde oldukça mutlu yürüyor. Başka reklam açıyorum, harika bir drone görüntüsü… Bir kadın ya da bir aile mutluluktan delicesine travertenlerde yürüyor. Ve yine aynı benzer şeyler PAMUKKALE’yi ZİYARET ET.
Ya neden edeyim ? Amsterdam’da yaşayan huzurdan kafayı yemek üzere olan bir Hollandalı olduğumu düşünüyorum. Bu reklamın önüme çıktığını düşünüyorum. Neden geleyim ya? Sadece Red Bull’un reklam çekimi ilgimi çekmişti. O reklam filmi de havuzda çekilmişti.
Pamukkale gibi müthiş bir tarih doğal olarak müthiş yaşanmışlıklarla dolu. Neden bunu pazarlamıyorlar. Örnek vereyim. Bundan binlerce sene önce bir şehir kuruluyor. Yanlarında beyaz bir oluşum , birazcık tepede , arkası orman , önde inanılmaz bir manzara , inanılmaz bir gün doğumu ve batımı… Bu adamlar orada yani hiç mi eğlence düzenlemedi, ne bileyim hiç mi parti yapmadılar? Bereketli topraktan yiyip içip uyudular mı yani? Ya da mutlu mutlu yürüdüler mi? Neden Pamukkale’yi bir cazibe merkezi olarak tanıtamıyoruz?
Kendinizi biraz yoklayın. Avrupa’nın, Amerika kıtasının ya da sosyokültürel olarak gelişmiş bir ülkenin doğal bir güzelliğinin tanıtımına elbet gelmişsinizdir. Yüzde 80’iniz de gitsek ne güzel olur diye iç geçirmiştir. Ben de geçirdim. Bu videoların hepsinin ortak özelliği, o güzelliği göstermek değil. Orada olursan çok huzurlu olursun, çok etkilenirsin , çok eğlenirsin hissi. Yani hepsi bir hikaye yazıp bunu videoya dökmüşler. Biz neden yıllardır traverten üzerinde birilerini yürütüp videolarını çekip bırakıyoruz.
Az önce bahsettim mesela eski insanlar burada hiç mi eğlenmedi? Mesela buna yönelinebilir. Pamukkale’ye Dünya’ca ünlü DJ’ler , Youtube kanalları neden davet edilip bu travertenlerin yanında etkinlik düzenlenmiyor. Adamlar zaten gelince hikaye atacaklar, çekim yapacaklar. Hatırlatanlarınız olacak ara ara konser veriliyor tiyatroda diye. Evet, ama kendimiz çalıp kendimiz oynuyoruz orada.
Benim demek istediğimin örneklerine BURADAN ulaşabilirsiniz. Adamlar Mısır’da tapınakta yapmışlar bunu. Ve bu serilerin en çok izlenen videosu bilin bakalım hangisi? BU VİDEO yani Kapadokya videosu 27 Milyon görüntülenme ve ben oradaydım. Emin olun 27 milyon kişinin önüne çıkarmasına göre inanılmaz uygun bir rakama mal oldu.
Hobi olarak müzikle oldukça içli dışlı biriyim. Bu tarz organizasyonların maliyeti maksimum o travertenlerde insan yürüttüğümüz pazarlama çalışması kadardır. Ya da daha fazla olsun önemli değil, ilk videoya bakın 3 Milyon’a yakın izlenmiş iki ayda. DJ’lerin oraya gelenlerin paylaştıkları hikaye görüntülenmelerini saymıyorum bile.
Yani Pamukkale hiç bir zaman cazibe merkezi olamamış. Çünkü turizmin hiç bir kanalında yoğunlaşamamış. Eğlence desen neredeyse yok, yeme içme desen çok sevsem de gözlemeden öteye gidememiş , fotoğraflık desen yani yukarda zaten sorunun anlamsız görüntüler olduğunu anlattım.
Deniz yok Çeşme , Bodrum olamaz. Ama hatırlatırım yukarıdaki iki örnekten biri çölün ortası , diğeri iki metrekarelik bir balon. Sevgili okurlar insanlar Hollanda’da IAMSTERDAM yazısının önünde fotoğraf çektirmek için sıraya giriyor ya…
Demek ki; GÜZEL BİR AÇI BUL , TRAVERTENLERİN ÜZERİNDE BİRİLERİNİ YÜRÜT ÜFFF! mantığı yıllardan beri hiçbir işe yaramamış.
Diğer Yazılar