SİZİ ‘DENİZLİ HANIM’ İLE TANIŞTIRAYIM

Bildiğiniz üzere son zamanlarda yapay zeka oldukça adından söz ettirmeye başladı. Genel olarak inisiyatif almaktan çekinen bir topluluğuz ama her hangi bir zekaya bu kadar muhtaç olduğumuza inanın ben de çok şaşırdım.

Neyse..

Yapay zekanın 1001 türlü çeşidi var.  Video yapanı, yazı yazanı, müzik yapanı, düzenleme yapanı ve fotoğraf yapanı. Ben de çok bilinen bir yapay zeka resim oluşturucusuna sardım son zamanlarda. Daha sonra aklıma ‘Denizli bir kadın olsaydı nasıl görünürdü?’ sorusu geldi.

Anında bu yapay arkadaşa söyledim tabi bunu. Birkaç deneme sonucunda (sanırım arka planda analizler yaptı) bana aşağıdaki resmi verdi.

 

SİZİ ‘DENİZLİ HANIM’ İLE TANIŞTIRAYIM

Yukardaki resmi inceledim ama ilk önce çok da yorumlayamadım. Sonra biraz gözlerimi ve zihnimi dinlendirdikten sonra tekrar analiz etmeye başladım ve aslında gerçekten Denizli’nin kadın haline baktığımı fark ettim.

Hepinizin en dikkat ettiği oldukça açık giyinen ama başı kapalı olan Denizli Hanım’ın bu tarzına en son değineceğim.

Öncelikle bu tablonun arkasına yoğunlaşalım. Denizli’nin ne olursa olsun en büyük gücünün tarım olduğu hepimiz tarafından aşikar. Ve uzaklara bakınca şehrimizde çok yaygın bir söylem olan ‘Etrafı dağlarla çevrili’ söylemi ile karşılaşıyoruz. Denizli Hanım’ı da dağlar çevrelemiş belli.

Oldukça yırtıcı bakışlara sahip olan bu kadın oldukça iri gözlü ve kemikli bir burna sahip. Yırtıcı bakışların sebebi bence bu şehrin en eski ve dünyaca ünlü yerleri olan Laodikya ve Hierapolis’in o şehri kuran kralların eşlerinin adı olması olabilir. Eşlerini kral yapan bu sebeple kraliçe olan sert kadınların ismi bunlar.

Ayrıca kadını biraz daha Orta Doğulu bir figür olarak tarif etmemiz çok da yanlış olmaz. Bunun sebebi ise Denizli’de ilk yerleşimin Milattan Önce 250’li yıllarda Seleukos İmparatorluğu tarafından yapılması.  Ve bu imparatorluğun geldiği yer Mezopotamya yani Orta Doğu.

Yani biz Ege bölgesindeki en yoğun Orta Doğulu nüfusuz. “İzmir, Aydın, Manisa ne o zaman?” diyenleriniz olacak ama onların yerleşik hayatları milattan önce 1000’li yıllarda başlıyor. Onlar haritanın solundan gelip başlamış biz sağından gelip başlamışız. Bizim dedelerimiz Milattan Önce 250’lerde buralara Mezopotamya’dan gelip yerleşmişler. İlgi çekici değil mi?

Zaten İzmir ve çevresini kadın olarak çizmesini istediğimde gerçekten çok farklı görsellerle karşılaştım. Bu da beni özel hissettirmedi değil.

Neyse gelelim ana konu bu kadar açık giyinen ama kapalı kadına. Bunu hem tarihi hem de sosyolojik olarak yorumlayacağım.

İlk olarak Denizli çok fazla engebeli arazi içinde olduğu için burada basınç farkları nispeten fazla. O yüzden dağlardan gelen tozlar başka yerlere taşınıyor. Yani horozu, tozu, kızı tanımı anlayacağınız. Ve dediğim dönemlere giderseniz çoğu kişinin bu tarz örtüleri bu coğrafyada kullandığını göreceksiniz. Ayrıca başın örtüldüğü kumaşta da imparatorlukla alakalı dokular göreceksiniz.

Bu dokularla alakasız olan alt beyaz kısım ise tek bir şeyi belirtiyor. O da Pamukkale.

Ama benim yorumum daha farklı. Ülkenin batısında ve sosyolojik olarak en çok gelişen 3 bölgenin 2 bölgesinde de toprağı olan şehrimiz hiçbir zaman ne tam anlamıyla bir Ege şehri ne de tam anlamıyla İç Anadolu şehri oldu. Sosyolojik ve ekonomik olarak çok gelişse de hep bir tık muhafazakarlık bu şehrin dinamiklerinde bulundu. Ben bu zıtlığı buna bağlıyorum.

Haa bu arada Denizli Horozunun tarihi de bu Seleukos İmparatorluğuna bağlanıyor ama bu ayrı bir yazının konusu.

Saygılar…

Diğer Yazılar