Daralma / Boğulmamak İçin (Coming Up for Air) - George Orwell

Orta direk bir adamın orta yaş krizini anlatan bir roman gibi başlamasına rağmen George Orwell'ın yaşam hikayesini düşününce kitabın aslında daha derin konulara değineceğini daha ilk sayfalarda tahmin edebiliyoruz. Orwell polis, asker, savaş ve militarizm ekseninde yazılar yazmış birisi olarak, savaşın getirdiği acıları ve totalitarizme kayan sonuçlarını yakından gözlemlemiştir. Bu başarılı gözlemlerini meşhur komünizm eleştirisi Hayvan Çiftliği ve distopik ütopya tarzının en iyilerinden biri olan 1984 romanı ile taçlandırmıştır.

Boer savaşı ile başlayıp I. Dünya Savaşı ile devam eden savaş tedirginliği, II. Dünya Savaşı'nın belirtilerini anlattığı takip eden sayfalara da yansıyor. Yazar II. Dünya Savaşı'nın çok yakında olduğunu çeşitli vesilelerle dile getirirken içinde yaşadığı toplumun bunun getireceği muhtemel totaliter sonuçlarından bihaber olduğunu; önceki savaşlara benzer sadece acı ve yıkımla bitecek bir felaket olmadığını görüyor ve bu tehlikeyi okuyucuya anlatmaya çalışıyor.

Başyapıtı 1984 romanının ayak izleri olan asker botları, polis copları, yemek kuyrukları ve emir veren hoparlör gibi bazı tanımlamaları da bu kitapta bulabiliyoruz. Ticarileşmeye kapitalizme ve  emperyalizme karşı olduğunu esprili bir şekilde çocukluğunun kasabasına yaptığı ziyaret üzerinden anlatıyor. Bu ziyaret esnasında mutlu çocukluk günlerine geri gidip o günleri tekrar zihninde canlandırırken aynı zamanda bir hesaplaşma yaşıyor

Sosyalist görüşü benimseyen Orwell, totalitarizm karşıtı olduğu kadar Sovyet Rusya’da uygulanan komünizm sistemini de eleştiriyor. Bunu romanda sol görüşlü gençlerin anlamsız ve demagojik tartışmasıyla okuyucuya yansıtıyor

Alegorik anlatım tarzını seven yazar, yaşlı entelektüel Porteous üzerinden aydınları eleştiriyor. Toplumda aydın olarak görünen kişilerin yakın geleceği ve sonuçları görmekte ne kadar aciz kaldıklarını, sürekli geçmişte yaşayıp pratikte değer ifade etmeyen düşünceleri tekrarladıklarını belirtiyor. Bu noktada Elias Canetti’nin Körleşme adlı romanını ve romanda fildişi kulesinde aymaz bir şekilde toplumun sorunlarına uzak yaşayan entelektüel kahramanını hatırlıyoruz. Yayınlandığı dönemde büyük ses getiren bu romanı Orwell okumuş olmalı.

İnsanoğlunun her döneminde sürekli savaşların yaşandığı ve yeni bir savaşın çok yakında olduğunu, kasabaya düşen bomba ile şok edici bir şekilde okurlara anlatıyor George Orwell.

 

Harika benzetmelere sahip kitaptan akılda kalanlar:

En güzel hatıralar hep yaza dairdir.

Savaştan önce, özellikle de Boer Savaşı’ndan önce, bütün bir yıl yaz olurdu.

Her hayvan size kendi özel yöntemi le saldırırdı. Atlar çifte atar, yarasalar saçlara dalar, kulağakaçanlar kulağa kaçar, kuğular bir kanat darbesiyle bacak kırar, boğalar süser ve yılanlar da sokardı.

Okumaya 10-11 yaşlarında başlamış olmalıyım. O yaşta bu, insana yeni bir dünya keşfetmek gibi gelir.

Savaş sizi eğer öldürmüyorsa düşündürmeye başlaması kaçınılmazdı.

Biri bir kadını temizlediyse ilk şüpheli daima kocadır.

Gelecek! Sizin, benim gibi insanların gelecekle ne işi olur? İşimizi kaybetmemek. İşte bizim geleceğimiz.

Araba rölantideyken ona arkadan baktığımızda Hawaii’li kızların Hula Hula dansı izler gibi oluyorsunuz. Kaputu kaldırıp motora baktığınızda insana eski Avusturya İmparatorluğu’nu hatırlatıyor: Her şey küçük tellerle birbirine eğreti bağlanmış ama bir şekilde hala gidiyor.

Üzerindeki üniforma bile bir çift tavşan yürütmüş de içinde onları taşıyormuş gibi dururdu.

Diğer Yazılar