EDEBİYATIMIZIN EN TALİHSİZ YAZARI: SABAHATTİN ALİ

Yeşil mürekkep Osman Balcıgil'in ikinci otobiyografik eseridir. Destek Yayınları'ndan 2017 yılında çıkan 408 sayfalık bu kitap, hem öğretici tarzda hem de roman tadındadır. Osman Balcıgil’in eserini kaleme alırken birçok kaynağı araştırdığı, ilk elden tanıkların söylediklerine ulaştığı ve bunları çeşitli kaynaklardan teyit ettiği anlaşılıyor. Çileli yazarımız hakkında okuyucuyu sıkmadan birçok bilgi verirken kitabın rahatça okunmasını da sağlayabilmiş yazar.

Sabahattin Ali'nin hayatını okurlara aktarırken dönemin entelektüel çevresi ile Türkiye’de ve dünyada yaşanmakta olan siyasi, ekonomik, toplumsal olayları da bize aktarabilmiş yazar ki bu şekilde Sabahattin Ali'nin yaptıklarını veya yapmadıklarını daha iyi anlayabiliyor okuyucu. Dönemi ve gündemi aktarırken bazen tekrarlara düşse ve gereksiz ayrıntılara girse de bu durumdan faydalanacak okuyucular mutlaka olacaktır.

Kuyucaklı Yusuf, İçimizdeki Şeytan ve Kürk Mantolu Madonna romanlarının yazarı olarak bilinen Sabahattin Ali'nin şairlik yanının da çok kuvvetli olduğunu ve yıllardır dinlediğimiz bazı şarkıların sözlerinin Sabahattin Ali'ye tarafından kaleme alındığını, okuyucu roman sayesinde öğrenecek veya hatırlayacaktır.

Yazar eserinde, arabesk tadında inişli çıkışlı bir hayatı fazla melankoliye kaçmadan, realist bir şekilde anlatabilmiş. Dönem dönem okuyucuyu hüzünlendiren, bazen de kızdıran anekdotlar ile dolu bir kitap ortaya çıkmış. Yazarın mektupları ile iç dünyasına derinlemesine bir giriş yapabiliyorken, yazarımıza gelen mektuplardan bahsedilmemiş olması bir eksiklik olarak görünüyor.

Roman Sabahattin Ali’nin Almanya macerası ile başlıyor. Burada öğrendiği Almanca sayesinde Alman ve Batı edebiyatına derinlemesine bir giriş yapıyor S. Ali. Batının gelişmişlik seviyesini hayretle izleyerek, genç cumhuriyeti için hayıflanmadan duramıyor.

Hayatı boyunca doğrularından şaşmayan ve muhalif söylemlerini her zeminde dile getirmekten çekinmeyen S. Ali, kendini kısa zamanda Almanya’dan attırmayı başarıyor. Ülkeye döndüğünde öğretmenlik yapmaya başlıyor ve Nazım Hikmet ile tanışması ve büyük ustanın onu roman yazmaya yöneltmesi hayatındaki önemli dönüm noktalarından biri oluyor.

Öğretmenlik yaptığı, köşe yazıları ve kitap yazdığı veya gazete çıkardığı ya da bakanlıkta çalıştığı dönemlerde muhalif kimliğinden ve sol görüşünden taviz vermiyor. Bu nedenle defalarca mahkemeye çıkıp, aylarca hapis yatıyor. Bu hapis yattığı dönemleri ise fırsata çevirmeyi biliyor. Çevresini ve insanları gözlemliyor, hikâyelerini dinliyor ve kendine bolca malzeme topluyor Sabahattin Ali.

Evlilik sonrası, özellikle çocuğunun doğumundan sonra sürekli zarar gördüğü muhalif tavırları terk etmeye niyetleniyor bahtsız yazar. Fakat Markopaşa ve diğer dergilerde yayınlanan yazıları ve Sırça Köşk gibi eleştirel hikâyeleri iktidar tarafından yakından takip ediliyor. Tekrar hapis yatmak istemeyen S. Ali, çareyi yurtdışına kaçmakta buluyor. Pasaport talebi reddedilince S. Ali için yolun sonu görünüyor. İllegal yollardan yurtdışına çıkmaya çalışan talihsiz yazar devletten çok devletçi olan, devleti vatandaşından koruduğuna inanan bir güruh tarafından hunharca katlediliyor.

Sabahattin Ali’nin yazım tekniğinden bahsedersek, romanlarının sade bir dille yazıldığını görürüz. Akıcı ve net ifadeler kullanır cümlelerinde.

Sabahattin Ali'nin eserlerinde ironi ve gözlem önemli bir rol oynar. Toplumun çeşitli yönlerini eleştirirken mizahi bir dil kullanır. Karakterlerin davranışları ve toplumsal olaylar üzerine keskin gözlemler yapar.

Sabahattin Ali, karakterlerinin psikolojik derinliklerine odaklanır. Onların iç dünyalarını ve duygusal durumlarını detaylı bir şekilde betimler. Bu doğrultuda karakterlerinin iç monologlarına sıkça yer verir.

Eserlerinde toplumsal sorunları ve adaletsizlikleri eleştirir. Sosyal sınıf farkları, ahlaki çöküntü, eşitsizlik gibi temaları işler ve okuyucuların düşünmesini sağlar. Kuyucaklı Yusuf kırsal bir romantik bir hikaye gibi görünse de aslında dönemin düzenine bir başkaldırı ve kahraman hikayesidir.

Çilekeş yazarın şiirleri de dillere destandır. Birçoğu bestelenmiş ve dillerde yer etmiştir:

  1. Geçmiyor Günler – Ahmet Kaya/Edip Akbayram

  2. Göklerde Kartal Gibiydim – Volkan Konak

  3. Aldırma Gönül – Edip Akbayram

  4. Dağlardır Dağlar - Sezen Aksu

  5. Eşkıya Dünyaya Hükümdar Olmaz - Edip Akbayram

  6. Melankoli - Nükhet Duru

  7. Çocuklar Gibi - Sezen Aksu

  8. Ben Yine Sana Vurgunum – Nükhet Duru

  9. Leylim Ley – Zülfü Livaneli


 

Denizli’mizde geçen Candarma Bekir isimli öyküyü ben de Yeşil Mürekkep sayesinde öğrendim. Okumanızı isterim.
 

Akılda Kalanlar:

“Merdivenlerden inerken, genç dostunun kapattığı kapının sesini duydu Sabahattin. Ürperdi. Kopmuştu işte geçmişle bağları.”

“Önümde yalvararak söylerken sevdiğimi, gözünde yüzüme inen bir tokat gördüm.”

“Pertev “Dostum…” dedi sırtını sıvazlayarak Sabahattin’in. “Bana kalırsa sen aşık olmayı seviyorsun.”

“Anadolu insanı beğendiğini söyler, beğenmediğini bir kenarda dinlenmeye alır.”

“Oysa aydın olmanın gereğiydi bu. Bir aydın, dünyayı ve ülkesini, her zaman iyi görmek isterdi. Yapılmakta olan yanlışları değiştirmeye gücü yetmiyorsa, bu görevini en azından eleştirel yaklaşarak gerçekleştirirdi.”

Diğer Yazılar