İSMAİL KADARE - ÖLÜ ORDUNUN GENERALİ
Arnavut edebiyatının en popüler ve en tanınmış yazarı olan İsmail Kadare 28 Ocak 1936’da Ergiri’de dünyaya gelmiştir. Edebiyat hayatına şiir ile başlayıp yazdığı hikaye ve romanlar ile ünlenmiştir.
Ölü Ordunun Generali isimli romanı 1963 yılında yayınlanmış ve ses getirmiştir. Roman, İkinci Dünya Savaşı’ndan yaklaşık 20 yıl sonra, savaşta ölen ülke vatandaşlarının kalıntılarını bulmak ve İtalya’ya geri götürmek için Arnavutluk’a gönderilen bir generalin hikâyesini anlatır. Kitapta açıkça düşman ülke ismi telaffuz edilmemiş olmakla birlikte Arnavutluk’un 2. Dünya Savaşı’nda faşistlerce işgal edildiğini bildiğinizden ve yine aynı amaçla araştırmalar yapan Alman korgeneralinin bulunması nedeniyle Generalin İtalyan olduğu sonucuna varır okuyucu. Yazar burada naif bir şekilde Adriyatik komşusu İtalya’yı açıkça düşman olarak nitelemekten kaçınmıştır.
Asker mezarlarını arama faaliyetlerini trajikomik bir şekilde anlatır yazar. Savaş, askerlik, onur, şehitlik gibi kavramlar üzerinden sorgulamalar sürer. Özellikle ülkesinde bir kahraman ve ailesi tarafından büyük bir kayıp olarak nitelendirilen Albay Z.’nin gerçekte haysiyetsiz ve acımasız biri olduğunun anlaşılması, Generalin askerlik ve kahramanlık ile ilgili düşüncelerini yerle bir eder ki yazar bu durumu absürt ve çarpıcı bir şekilde anlatmıştır.
Bu komik ve ironik hikayelerden birisi de bir fahişe ile ilgili olandır. Evladını kötülüklerden korumaya çalışan bir baba tarafından öldürülen fahişenin askeri tören ile gömülmesi ve mezarına vatanı için öldüğünün yazılmış olması çok çarpıcı bir gelişmedir. Çünkü birçok kahraman asker mezarsız bir şekilde yatmaktadır gurbette.
General, mensubu olduğu ordunun 2. Dünya Savaşı esnasındaki kayıplarını ararken inançlarını sorgular ve ikilemleri artar. Çünkü savaşın etkileri umulmadık bir şekilde uzun süreler devam etmektedir. Yine yerel halkın savaş sırasındaki yaşadığı acıları ile savaşın üzerinden yıllar geçmesine rağmen çekmekte oldukları ıstırabı canlı ve doğru bir şekilde okuyucuya aktarabilmiştir yazar.
Yazarın dil becerisi ve görsel anlatımı, romanı zenginleştirir ve atmosferi derinleştirir. Kadare, tarihsel olayları ve insan psikolojisini ustaca entegre eder. Romanın en güçlü yanlarından biri, karakterlerin karmaşıklığıdır. General'in içsel çatışmaları ve çözülmeyen sırları, okuyucuyu hikayenin derinliklerine çeker. Eserdeki karakterlerin derinlemesine işlenmemiş olması ise bir eksiklik olarak görülebilir.
Savaşın gereksizliğini, getirdiği acı ve yıkımları ile istenmeyen etkilerin uzun yıllar sürdüğünü göstermesi nedeniyle harika bir roman olduğunu düşündüğümüz eser, uzun ve tekrara düşen monologları ile bazen sıkıcı olsa da kesinlikle okunması gereken bir yapıttır. Puanımız 7,5.
Akılda Kalanlar
Arnavutlar vahşi ve geri kalmış bir toplumdur. Daha bebekken kundaklarına silah koyuyorlar ve o silah da onların hayatlarının ayrılmaz bir parçası oluyor.
Arnavutların her zaman öldürmek ve öldürülmek istekleri olmuştur. Savaşacak kimseyi bulmadıklarında birbirlerini öldürmüşler
Eski bir asker için eski düşmanlarını mezardan çıkarmaktan başka bir ödül var mı ki? Bu aslında savaşın bir çeşit devamı.
Bir yerleri kazıp onların topraklarına rahatlıkla girebiliyorsun ama yüreklerine asla giremiyorsun.
Düne kadar sanki Orta Çağ'daymış gibi yaşayan dağdaki insanlar her daim omuzlarında en modern silahları taşıdılar.
“Bir insan başka bir yerde ne kadar yabancı olabilir ki?" diye düşünüyordu. Yol kenarlarında biten küçük çalılıklardan daha yabancı olabilirsin mesela.
Eskilerin dediği gibi anne oldum, kambur oldum.
Yağmuru ve ölüyü her yerde bulursun!
Diğer Yazılar