KÜN-SEZGİN KAYMAZ

İletişim Yayınları tarafından Temmuz 2023 tarihinde okuyucuya sunulan Sezgin Kaymaz’ın 479 sayfalık son romanı daha henüz giriş bölümünü okurken kendindeki farklılığı hissettiriyor. Arapça “Ol”, eski Türkçede “Gün” anlamına gelen Kün adının neden seçildiğini giriş bölümündeki edebi hezeyan sonrası anlıyor okuyucu.

Deneme benzeri giriş sonrasında yazar, bambaşka bir konuyla devam ederek okuyucuyu şaşırtmaya devam ediyor. Tabii ki bu bölümlerin romanın konusuyla nasıl bağlantılı olduğunu ilerleyen bölümlerde anlıyoruz.

Benim açımdan bu iki bölümü biraz sıkılarak biraz merak ederek okuduktan sonra hikâye tam gaz akmaya başladı. Hikâye büyük çoğunlukla Konya’da geçiyor. Sanırım bunda yazarın beş yaşından on sekiz yaşına kadar Konya’da yaşamış olmasının payı büyük. Konyalı okurlar eski Konya’ya ait mekanları okudukça fazladan mutlu olacaklardır.

Başrol oyuncuları itilmiş/kakılmış bir çocuk (Ömer), sevimli dev Hüdai Ağa ve sevimli dev köpeği Çeto, kosmer Menderes, açgözlü zalim dalavereci katil Hacı Naci Kalaycı ile şefkat dolu Muzaffer Hoca. Bu arada Konyalı olan karakterlerin Konya ağzı ile konuşmalarını okumak çok hoş bir deneyimdi.

Hikaye iyilik ve kötülük arasındaki mücadeleyi anlatırken insanlık tarihi kadar eski bu çatışmanın kazananı kitabın sonuna kadar belli olmuyor. Kah iyilik öne geçiyor, kah kötülük. Bu esnada kader ve kaza ile tanrı ve iman kavramları birçok kere sorgulanıyor ve tartışılıyor. Kah ateistler öne geçiyor, kah dindarlar. Toplamda kitap hüzünlü, komik, mutlu eden ve düşündüren birçok ögeyi içinde barındırıyor.

Fantastik kurgu veya bilim kurgu türündeki eser, barındırdığı doğaüstü öğeler ile büyülü gerçeklik tarzında kaleme alınan Gabriel Garcia Marquez’in Yüzyıllık Yalnızlık romanını anımsatıyor. Bunun yanında esprili kurgusu ve Ferrari hızında akan cümleleri ile Murat Menteş’e de selam çakıyor. Eserde dil bilimi, ses bilimi ve söz bilimi konularına sıklıkla değiniliyor. Yerel ağız ve lehçe kullanımı ile okuyucuyu yakalayıp, romanın kurgusuna dahil ediyor. Bu haliyle eser, mutlaka okunması gereken kitaplar listesine ilk sıralardan girmeyi hak ediyor. Umarım ileride senaryolaştırılır.

Akılda Kalanlar

Değil mi ki kendini Allah’ın cennetinden sürdürmeyi başaran âdemoğlu, yine de kıyamayıp ona cennet kadar güzel bir dünya hediye eden Allah’a bir kere daha sırtını dönmüş ve yeryüzünü cehenneme çevirmiştir.

Varlık kadındır. Dişidir yaratım süreci. Tarlayı kaldır at, sabanı nerene sokacaksın bakalım.

Neyi kaybettiğini bilmemekten daha büyük bir cehennem ateşi olabilir miydi?

Sen kapları, testileri hele bir kır, sular nasıl olsa bir yol tutar gider. (Mevlana)
 

Onlara doğumdan evvelini hatırlama izni yoktu, bize ölümden evvelini. Doğarken de bir nevi ölüyordu demek insan.

Arasına telgraf direği dikmişler gibi, göz kapaklarının biri yere bakıyordu biri göğe.

Peki, aşığın akılla fikirle işi olmaz, bunu da biliyor musun?

Mukayese aklın işiydi, gönlün değil. Gönül ir seferde verirdi hükmünü…

Helva kime nasipse o yiyordu, parmağı uzun olan değil.

Suya kavuş diye susatmıyordu Allah seni, su sana kavuşsun diye susatıyordu belki de. Kahır, sen hayra er diye değil, hayır sana ersin diye kahırdı demek.
 

melek gibiydi yüzü,

kahverengiydi gözü,

şiir gibiydi sözü,

elimizden ansızın, uçtu gitti Ayşegül.

Konya Musalla Mezarlığındaki bir mezar taşı…*

 

* Romanı okuyanlar hüzünlendiler bile.

Diğer Yazılar