PAULO COELHO - VERONİKA ÖLMEK İSTİYOR

Paulo Coelho’nun psikolojik dram türündeki bu romanı 1998 yılında yayınlanmıştır. Yazar bu eserinde varoluşsal kriz, delilik, özgürlük, yaşam ve ölüm, yaşama sevinci gibi modern insanın sorunlarını tartışır.
Eser yazarın akıl hastanelerinde geçen deneyimlerine dayanır. Evet, Paulo Coelho da hayatının bir evresinde birkaç defa akıl hastanesinde tedavi görmüştür.
Kahramanımız Veronika 24 yaşında Slovenyalı bir kadındır. Önce kendi geleceğinden ve sonra tüm insanlık adına gelecekten umutsuz olduğu, belki de gereksiz korku ve hezeyana kapıldığı için kolay yolu, intiharı seçer depresyondaki Veronika. Başarısız olan Veronika dönemin meşhur akıl hastanesi, daha çok hastaların istedikleri zaman girip çıktıkları tatil köyü görünümündeki Villette’de tedaviye alınır. Burada hayatına giren 3 farklı kişi yardımıyla, kaybedecek hiçbir şeyi olmadığını ve bu nedenle istediğini yapabileceğini, istediğini söyleyebileceğini ve başkalarının kendisi hakkında ne düşündüğü konusunda endişelenmeden istediği kişi olabileceğini fark eder. Bu yeni bulduğu özgürlük nedeniyle Veronika, nefret, aşk ve cinsellik de dahil olmak üzere, kendine asla deneyimlemesine izin vermediği her şeyi deneyimler. Sonuçta aşkı, sevgiyi ve yaşamın değerli yanlarını görür ve pişmanlık duyar. Yine işi çözen aşk olmuştur yani.
Olaylar 1990’larda başlayan Yugoslavya’nın dağılması sırasında geçmektedir. Yazar Bosna katliamı ve bölünme sancılarına kısaca değinmiştir. Bana göre bu kısa değinme be hikayeye zemin oluşturma çabaları çok eksik kalmış olup hikayenin yanında biraz eğreti durmaktadır.
Coelho’nun sade ama derinlikli anlatımı, okura hem duygusal hem de felsefi bir deneyim sunar. Kitapta sık sık içsel monologlar ve karakterlerin bilinç akışları yer alır. Alegorik ve esprili anlatımıyla hayatın anlamını arayanlara hitap etmeye çalışır.
Zedka‘nın, Mari’nin ve Eduard’ın hikayeleri aniden başlayıp birden son buluyor. Asıl kahramanın hikayesini bıçak gibi kesiyor bu antraklar.
Yazarın cameo rolü (yönetmenlerin kendi filminde kısacık görünmesi) ilginç bir girişim olmuş bence. “Paulo Coelho adlı Brezilyalı bir yazardı. Yazarla tanışmış olması, onu kendi yaşamının bir parçası saymasına yol açtığından…”
Yazar kısaca “toplu deliliğe akıl sağlığı denir" yada “normallik fikir birliğinden başka bir şey değildir” demektedir.
Esere puanım 7.
Akılda Kalanlar
Kadınlar kendilerini öldürdüklerinde çok daha romantik yöntemler seçerler.
Ölmenin nasıl bir şey olduğunu hayal etmeye çalıştı, herhangi bir sonuca varamadı.
Ah, bu dünyanın acıları hiçbir şeye benzemez, hemen anlaşılır.
Herkesin ne olursa olsun hayatta kalmak için savaşını verdiği bir dünyada, ölmeye karar verenleri anlamak kolay mı?
Sanatçı olmak istiyordu ki ailede herkes bunun toplum dışı yaşamaya ve yoksulluk içinde ölmeye götürecek tek yol olduğuna inanmaktaydı.
İnsan başkalarının başına gelen korkunç olaylardan sanki gerçekten üzgünmüş ve yardım etmek istiyorlarmış gibi söz ederlerdi, ama işin gerçeği başkalarının acılarından zevk aldıklarıydı; çünkü böylece kendilerinin mutlu ve şanslı olduklarına inanabiliyorlardı. (Tolstoy’un İvan İlyiç’in Ölümü adlı eserinde benzer bir yorum bulunur)
Kendilerini normal sanıyorlar, çünkü hepsi hep aynı şeyleri yapıyorlar.
İnsanlar hiçbir zaman kendilerine anlatılanlardan bir şey öğrenmezler, kendi çabalarıyla öğrenirler yalnızca.
Deli olmak, düşüncelerini iletmekten aciz olmak demek.
Veronika en çok yeniayı severdi, çünkü daha gelişecek, büyüyecek, kendi yüzeyini tümüyle ışığa boğacak zaman olurdu, kaçınılmaz yok oluşundan önce.
Sevişelecek yer, yatak odasıdır. Başka herhangi bir yerde sevişmek, kötü örnek olur, anarşinin yayılmasına yol açar.
Gezegenler kimseyle sohbet etmez, tabii kendine astrolog süsü verenler hariç.
Gerçeklik nedir? Çoğunluk ne diyorsa odur. İlle de en iyisidir ya da en mantıklısıdır anlamına gelmez.
Kimin doğruyu söylediği değil, kimin doğru yanıtı verdiği önemli.
Onur da neymiş? Herkesin seni iyi, terbiyeli, insan sevgisiyle dolu sanması isteği yalnızca.
Kimsede daha fazlası yok, şimdiki zaman ise her zaman kısadır.
Yasaların sorunları çözmek için değil, çelişkileri mümkün olduğunca uzatmak için yapıldığını çabuk kavramıştı. (Hukuk eleştirisi)
Hastaneye gitmek demek, hasta olduğunu kabullenmek demekti.
Yalnızca iki yasak vardır, biri insanların, öteki ise Tanrı'nın koyduğu yasaklardır.
Haklı olan kişi en güçlü olandır.
Tanrı her ânın, her buğday tanesinin, gökyüzünde bir görünüp bir sonraki saniye yok olan her bulut parçasının içinde bulunabilirdi.
İnsanların en büyük deliliği de bu, yani sevgi.
Taştan fışkıran bir pınar ol, suyu tutan bir sarnıç olma.
Serüven duygusu, tehlike korkusu bile yeter; yıllarca refah ve sıkıntı içinde yaşamaktan iyidir.
Yürü kalbinin gösterdiği yolda,
Gözünle gördüğünü tanı:
Ama bil ki bütün yaptıkların,
Yargısına uğrayacaktır Tanrı'nın.
Diğer Yazılar