YERALTINDAN NOTLAR – DOSTOYEVSKİ Yeraltı Adamının Hezeyanları

Birçok batılı düşünürü varoluşçu anlamda etkileyen bu kısa roman 1864 yılında yayınlanmıştır. Romanın ilk ve asıl önemli bölümü "Yeraltı Adamı" olarak tanınan karakterin itirafları, serzenişleri, hakaretleri, hayıflanmaları kısaca iç dünyası üzerine bir monologdur.

Dostoyevski'nin bu eserini Çernişevski'nin "Nasıl Yapmalı" adlı ütopik sosyalist eserine bir nevi cevap olarak yazdığı kabul edilir. Fyodor Dostoyevski, bu eserinde Çernişevski'nin fikirlerini tartışmış; bir nevi romanın faydacılığı, ütopyacılığı ve idealleştirme çabaları ile alay etmiştir. “Hayat hayattır, karekökü almak değil.” İnsan duygularının ve davranışlarının doğanın bir parçası olarak hesaplanabileceği türündeki görüşünü haklı olarak yerden yere vurur: insan bir piyano tuşu yada cetvel değildir. “Zaten galiba insanların bütün işi, bir cıvata değil de insan olduklarını her an kendi kendilerine ispat etmektir!” der Dostoyevski. Özellikle, Çernişevski'nin “Kristal Saray” idealleştirmesini eleştirir. “Yağmur yağarken saray yerine bir tavuk kümesi görsem, ıslanmamak için belki kümese girerim. Fakat kümes beni yağmurdan korudu diye, şükran borcumu ödemek için kümese saray gözüyle bakamam. Bana gülecek, hatta böyle bir durumda sarayla kümes arasında fark olmadığını söyleyeceksiniz. Evet, hayatta tek gayemiz ıslanmamak olsaydı, dediğiniz doğruydu diye cevap veririm ben de.”

Yeraltından Notlar’da Suç ve Ceza adlı başyapıtının ayak izleri görülür. Derinlemesine karakter analizleri ve psikolojik tahliller için bir nevi ilk basamaktır. Fakat henüz Gogol etkisinden tam anlamıyla kurtulamadığından, kahramanın şakacılığı, eserin alaycılığı okuyucuya Gogol tadı verir.

“Ben hasta bir adamım...” cümlesi ile başlayan eser daha ilk satırda derin sorgulamalara hazırlar okuru. Kahramanımız 40 yaşında kaba, huysuz, inatçı, eğitim görmüş bir devlet görevlisidir. Kendine “sıfatsız” sıfatını uygun gören “Yeraltı Adamı” zeki ama silik bir “böcek” olduğunu iddia eder.

“Aydınlanan insanın gerçek çıkarına göre hareket edip kötülükten uzak duracağını; hiç kimse de kendi çıkarına aykırı davranmayacağı için hep iyilik yapmak zorunda kalacağını” iddia edenlere karşı kahramanımızın davranışlarını örnek gösterir Dostoyevski. Sürekli mantıksız ve tutarsız davranışları karşısında bir süre sonra pişman olmakta; yerin dibine batmaktadır yeraltı adamı. Duyduğu pişmanlık ve karşılaştığı olumsuz durumlar, bu saçma davranışlarını yenilemesine engel olmamaktadır. Diğer bir örnek de gelinen medeniyet seviyesine rağmen savaşların, cinayetlerin ve zulümlerin devam ediyor olmasıdır. Sonuç olarak her ne kadar insanın vicdanı, mantığı ve çıkarları olsa da bunların karşısında kişinin hür iradesi bulunmaktadır.

 

Akılda Kalanlar

Yemin ederim ki her şeyi fazlasıyla anlamak bir hastalıktır.

"Dünya mı yıkılsın yoksa bir bardak çay mı içersin?" deseler... "Ben çayımı içtikten sonra dünyanın canı cehenneme" derdim. : ))))

"Duvarı yıkacak gücüm yoksa, onu yıkmak için kendimi paralayacak halim yok tabii ki, fakat önümde duvar var diye ona boyun eğecek de değilim."

“Hangisi daha iyidir,kolay elde edilmiş bir mutluluk mu,yoksa insanı yücelten acılar mı?”

Alçağın biri alçak olduğunu gerçekten hissediyorsa, alçaklığından avunma payı çıkarmaya hakkı vardır.

Diş ağrısının da kendine göre zevki vardır.

Anlayışlı bir adam kendisine saygı duyabilir mi hiç?

Şuurun meşru mahsulü atalet, yani gönüllü avareliktir.

Cinayetlerde en ince ustalıklar gösterenler çoğu zaman en medeni adamlardır.

Arzu, aklı da, başka çeşit özentileri de içine alan bütün hayatın, yani bir insan hayatının en kudretli ifadesidir.

Hayat hayattır, karekökü almak değil.

Zaten galiba insanların bütün işi, bir cıvata değil de insan olduklarını her an kendi kendilerine ispat etmektir!

Tembellik bütün kusurların anasıdır.

                          

Diğer Yazılar