ÇAĞDAŞ SOYKIRIMCILAR…

Kuvveti elinde bulunduranların kendilerini sürekli haklı görmesi, yaptıklarının yanlarına kâr kalması ve hiçbir zaman hesap vermemeleri, dünyanın en büyük meselesidir.

Üstadımız Mehmed Niyazi bey merhum, “1774 Küçük Kaynarca Anlaşmasıyla Osmanlı Cihan Devleti’nin “Süper güç” vasfını kaybettiğini ve o tarihten beri dünyada yalnız Müslümanların kanının aktığını” söylerdi.

Dünyanın adil ve Müslüman bir kuvvetten mahrum kalması, zalimlerin sürekli zulmetmesini kolaylaştırdı. Son iki buçuk asırdan bu yana dünya tarihi iyi incelendiğinde, en çok kan dökülen coğrafyanın Osmanlı’nın hâkim olduğu coğrafya olduğu anlaşılacaktır.

Yahudilerin tarihini iyi araştıranlar görecektir ki, bu millet tarih sahnesine çıktığı ilk zamandan beri yeryüzünün en zalim, en ahlaksız, en katil, en hilekâr, en sahtekâr, en çalışkan, en hırsız, en sinsi milletidir. İlimle meşgul olmalarının bile arkasında insanlığa hizmet değil, menfaat temini ve insanlığa tahakküm etmek fikri vardır.

Tâ Asurlular zamanında yeryüzüne dağıtıldıkları tarihten beri içlerine karıştıkları bütün diğer milletlerin düzenlerini, ahlaklarını bozmak hususunda ellerinden gelen her şeyi yapmışlardır. Dünya milletleri, belki “bunlar bir devlete sahip olurlarsa bizim başımıza bela olmaktan çıkar”, düşüncesiyle mi devlet olmalarına izin verdi, diye düşünmeden edemiyoruz. Yazık ki, devlet olmak için işgal ettikleri kadîm Müslüman topraklarında döktükleri kanın hesabını 75 yıldan beri kimse sormadı, soramadı. Yahudiler, son 120 günden beridir hemen her gün yüzlerce masum çocuğu, kadını, yaşlıyı öldürmeye devam ediyor ve kimse bunlara hesap soramıyor. Hemen bütün gelişmiş Batı ülkelerinin elindeki sermayenin büyük bir kısmının Yahudilerde olması, bu devletlerin elini kolunu bağlıyor.

Hristiyanlar ve Yahudiler, Kur’an-ı Kerim’in de ifadesiyle “birbirlerinin dostlarıdır” ve Müslümanlara karşı sürekli işbirliği yapagelmişlerdir.

İki milyara yakın nüfusa sahip olan Müslümanların, en fazla 30 milyonluk Yahudi milletine karşı aciz kalmalarının aslında mantıklı bir izahı yoktur.

Ancak, sayıları 50’den fazla olan halkları Müslüman devletlerin idarecilerinin ne kadar Müslüman olduğu her zaman tartışılır. Misal; Mısır’ın Müslüman ve seçilmiş cumhurbaşkanı Muhammed Mursi, askeri bir darbeyle devrildi ve hapse atılarak orada öldürüldü. Yerine gelen Sisi’nin Gazze’deki soykırım karşısında sadece seyirci olması, kendi sınırındaki Refah Kapısını açmamakta direnmesi acaba nedendir?

Diğer Arap ülkelerinin liderlerinin, soydaşları ve dindaşları Gazzeliler için hemen hiçbir şey yapmamalarının izahı var mıdır?

Bütün Arap toprakları 1517- 1918 arasında Osmanlı toprağı olduğu için, biz millet olarak o topraklarda vuku bulan bütün hadiselere karşı gayriihtiyari bir alaka gösteriyoruz. 1923’ten sonra o topraklarla alakamızı fiilen ve resmen kesmemiz için ne gerekiyorsa yapılmış olmasına rağmen milletimiz, mâşerî vicdanında o toprakları kendi vatanı kabul ediyor ve o topraklarda cereyan eden her hadiseye kulak kabartıyor.

Milletimizin içine gizlenmiş, adları Türk birtakım ırkçıların “Araplardan bize ne” demesi, milletimizin kâhir ekseriyeti tarafından nefretle karşılanıyor. Türk Milleti’nin fıtratında bulunan “mazluma sahip çıkma” duygusu, çok şükür ki bütün gayretlere rağmen tamamen yok edilemedi.

İsrail’in devam eden soykırımına açıktan destek veren bütün ülkeler çağdaş soykırımcıdır. Devam eden vahim manzara gösteriyor ki, batı hiçbir zaman adil ve vicdanlı olmamıştır. Hiçbir zaman medenî olmamıştır. Batı, sadece kendine medenîdir ve dünyada bir başka milletin zulme uğramasından sadist bir zevk duymaya devam etmektedir.

O halde yapılması gereken, Osmanlı’nın asırlarca yapageldiği gibi yeniden süper güç olmak ve dünyadaki bütün mazlumlara sahip çıkmak için çok çalışmak, Müslümanları şuurlandırmak ve aralarında birliği sağlamaktır.

Bunu başarmak o kadar zor hale getirildi ki, bütün Müslümanlar, milliyetçilik, mezhepçilik, ırkçılık, tarikat ve cemaatçilik gibi saçma sapan fikirlerle bölündü. Bunları yapanlar da aslında aramıza sokulan ajanlar, münafıklar ve gizli Yahudilerdi.

Çağdaş soykırımcılar, Gazze’de başlattıkları soykırımla, hakiki Müslümanların sadece makberde olmadığını da anlamamıza ve görmemize vesile oldular. Gazzeli Müslümanlar, insanlığın ve Müslümanlığın hakikatte ne kadar mükemmel olduğunu bütün vicdanlı insanlara gösterdiler. Batılıların yüz yıldan beri bütün gayretlerine rağmen, bu insanların kalblerini ve zihinlerini işgal edemedikleri anlaşıldı.

Tabii Müslüman ülkelerin içindeki gizli ajanlarının, taraftarlarının ve dindaşlarının da ortaya çıkmasına vesile oldular.

Türkiye gibi, yıllardan beri nüfusunun yüzde 99’unun Müslüman olduğu iddia edilen bir ülkede, gerçeğin hiç de öyle olmadığı ortaya çıktı.

Yazık ki milletimizin içinde, çağdaş soykırımcıların katliamına açıkça destek veren ve bunu güya “Filistin bizim değil, Arapların meselesi. Araplardan bize ne” gibi insanlık dışı ve vicdansız bir fikrin arkasına sığınarak yapıyorlar.

Bütün Müslümanların, Hazreti Nuh’un duasıyla Yaradan’a yalvarma zamanıdır. “Ya Rabbi yeryüzünde bir tek kâfir bırakma.” Zira artık bizim gibi sade vatandaşların ve Müslümanların elinden, Yahudi mallarını boykot, soykırım yapanları lanetleme ve duadan başka bir şey gelmiyor.

Umulur ki Rabbimiz, dua edenlerin arasından samimi kullarının dualarını kabul buyurur da çağdaş soykırımcıları yerle yeksân eder.

KUDÜS’E ŞİİR

Ey Allah Rasülünün payine yüz sürerek

Miraca yükselirken seyreden kutsi şehir

Ey cümle zamanları bir tek anda dürerek

Ezel ebed arası uzanan nurlu nehir
 

Göklerle dostluğuna miracı tac eyledin

Cebrail’in elleri şifa oldu taşına

Ve Kubbe’t üssahra’yı bize sirac eyledin

Hayrandır beşeriyet Yakub’un gözyaşına
 

Dinlesek toprağından sayar mı Nebileri

Geçtiler mi sinenden sana selam vererek

Niçin şehit eder hep, Yahudi sabileri

Peygamber izlerine güller gibi sererek
 

Süleyman’ın rüzgârı eser mi yine sende

Orduların nefesi duyulur mu her seher

Der misin “ey Süleyman bir gün bana gelsen de

Durdursan akan kanı ve gülse bir lahza yer”
 

Süleyman’ın mührünü zulme bayrak yapanlar

Senin Hak katındaki kadrini biliyor mu?

Niçin sana gelmiyor, nerde Hakk’a tapanlar

Gelip de bir kerecik yaşını siliyor mu?

 

Silahların gölgesi serinlik vermez sana

Sen ki bad-ı sabanın nefesiyle mest idin

Güllerin diyarından kimse gül dermez sana

Der misin zalimlere inşallah nâra gidin
 

Ömer ki sana gelip yüz sürdü toprağına

O muhteşem levhayı sunmadın zalimlere

Onlar ki asla bakmaz tarihin yaprağına

Seni bizler bıraktık kan kokan iklimlere

 

Firavun hicret etmiş Mısır’dan her dağına

Çocukları öldüren nesille kardeş olmuş

Müminler hasret kalmış Al-i Osman çağına

O çağ ki kubbelerde batmaz bir güneş olmuş

Diğer Yazılar