EĞİTİMDEN MAKSAT…

Konuya iki acı misal vererek başlayalım. Birkaç ay önce meşhur marketlerden birinde yeri geldi, kasada çalışan bir kızımıza,” İmam-ı Azam’ı biliyor musun?” diye sorduk. Kız, hiç duymadım, dedi. “Kızım sen ne mezunusun?” Diye sorduk. “Çocuk Gelişimi mezunuyum” dedi. Bu kızımız 14 sene boyunca okula gitmiş ve İmam-ı Azam’ın adını bile duymamış.

Birkaç gün önce de yine meşhur bir markette, kasada hesap öderken, latife olsun diye, “millet fakru zaruret içinde harab ve bitâb düştü” dedik. Kasadaki kızımız, “Sözünüzden hiçbir şey anlamadım” dedi. “Bu sözü hiç duymadın mı?” diye sorduk. “Duymadım” dedi. “Bu söz kimin peki?” diye sorduk. “Bilmiyorum”  dedi. “Ne mezunusun?” diye sorduk. “Mimarlık mezunuyum” dedi

Bu kızımız da 14 sene tahsil görmüş ve Atatürk’ün Gençliğe Hitabesi’nde geçen bu sözü hiç duymamış.

Bu misalleri çoğaltmamız maalesef hiç de zor değil. Peki bizim eğitimiz sistemimiz, ilkokul, ortaokul ve lisede 12 sene boyunca ne öğretiyor. Üniversitede ne öğretiyor. İnsanların okula gitmesinden, eğitim sisteminin çarkları arasından geçmesinden maksat nedir? Milyonlarca gencimiz okusun, millete, devlete, vatana faydalı insanlar olsun diye milyarlarca lira para harcıyoruz. Yüzbinlerce derslikli okullar yaptık. Bir milyona yakın öğretmen istihdam ediyoruz. En düşük öğretmen maaşı 22 bin lira oldu. Çocuklarımızın ders kitaplarını bedava veriyoruz. Bilgisayar ve tablet veriyoruz. Veriyoruz da veriyoruz. Netice nedir peki? Bunca emeğe, bunca paraya rağmen, mezhep imamını ve devletin kurucusunun sözünü bile bilmeyen nesiller yetiştirmek mi?

Vay efendim, siz de en uç örnekleri bulmuşsunuz demeyin lütfen. Türk gençliğinin son yıllardaki hali çok perişandır. Sosyal medyada ömür tüketen, kitap okuma alışkanlığı kazandıramadığımız milyonlarca gencimiz, diplomalı cahiller ordusu olarak mezun ediliyor. Öğrencilerimiz böyle de öğretmenlerimiz çok mu mükemmel… Birkaç sene önce köyde Cuma namazı çıkışında birkaç gençle karşılaştık. O zamanlar bizim köyün okulu açıktı ve öğretmenler vardı. Cami çıkışında karşılaştığımız gençlere ne iş yaptıklarını sorduk. Meğer hepsi öğretmenmiş. “Ne güzel muallimsiniz” dedik. İçlerinden biri “Hayır öğretmeniz, muallim ne demek? Diye sordu. “Muallimin ne demek olduğunu duymadın mı? Diye sorduk. “Duymadım” dedi.  Düşününüz ki, meslek hayatına atılmış bir muallimimiz, daha bu kelimeyi hiç duymamış, Bizim eğitim sisteminin maksadı nedir? Hedeflediği insan tipi nasıl bir insan tipidir? Mezun ettiği milyonlarca gencimiz neden devlete kapağı atmak için KPSS’ye hazırlanır da başka bir sahada iş yapmayı düşünmez. Memur olmak ve devlete sırtını yaslayarak rahat yaşamaktan başka maksadı olmayan insanlar yetiştirmek marifet midir?

Rahat yaşamak ve bol para kazanmaktan başka bir maksat taşımayan insanların bu millete ve devlete faydası olabilir mi? Birkaç sene önce bir gencimize hangi mesleği seçmek istediğini sorduk. “Beden eğitimi öğretmeni olmak istiyorum” dedi. “Neden bunu istiyorsun?” dedik. “Çünkü en kolay öğretmenlik beden eğitimi öğretmenliği, vurup kafayı yatmak istiyorum” dedi.

22 seneden beri iktidarda olan bir partinin kültür ve eğitimde hâlâ sadra şifa işler yapmamasının izahı var mıdır? Gençlerimiz kabiliyetlerine göre yetiştirilse, millî ve manevî değerlerimizle donanmış olarak mezun olsalar bu milletin istikbali için daha çok ümitvar olmaz mıyız?

Milletimizin nüfusunun artması elbette sevindiricidir. Nüfus elbette stratejik olarak çok kıymetlidir. Ancak, sayı arttıkça kalite düştüğü zaman, nüfusun artmış olması ne mânâ ifade eder? Kendi ülkesinin yazarlarını, ilim, fikir, sanat ve kültür adamlarını tanımayan, sanatları hakkında en ufak bir fikri olmayan insanlar, nasıl bir hayat yaşar ve ülkeye ne kazandırır?

Sayın ve çok kıymetli milli eğitim bakanımız bu yazımızı okur mu bilmiyoruz. Ancak ciddi devlet adamları, bütün medyayı her gün taratır kendisini alakadar eden bütün yazıları toplatarak masasına getirtip okur. Gereken dersi alır ve yapması icap eden neyse de yapar. Yüz seneden beri en büyük meselemiz eğitim ve kültürdür. Bir milletin ekonomik açıdan ne kadar zengin olduğunun elbette bir önemi vardır ama dünya kültürüne, dünya ilim hayatına ve dünya sanatına yeni hiçbir şey kazandırmayan milletler, gelişmiş ve bunları başaran milletlerin gizli açık tahakkümü altına girmekten kendilerini kurtaramazlar. Millî kültürünü, dinini, tarihini, medeniyetini bilmeden ve yaşamadan da dünyaya hiçbir katkıda bulunma imkânı yoktur.

14 sene okuttuğumuz gençlerimizin markette kasiyer olması ayrı bir dert. Bu gençlerimizin millî ve manevî değerlerimizden tamamen habersiz yetiştirilmeleri ayrı bir derttir. Öğretmenlerimizin öğrenmeye açık olup olmadıkları, müfredat dışında bir şeyler okuyup okumadıkları, evlerinde kütüphanelerinin olup olmadığı ise bambaşka bir meseledir.

Eğitim sistemiyle bir yere varamayacağımız gün gibi ortadadır. Yazık ki iktidarda eğitim sistemini millî ve manevî değerlerimizden beslenerek çağın şartlarına göre yeniden kurgulamak ve tatbik etmek iradesi mevcut değil. Bu hal, geleceğimizi çok büyük bir tehlikeye atıyor. Şehir merkezlerinde gezip dolaşan gençlerimizin bilhassa yaz aylarındaki hallerini gördükçe, şehirlerden kaçmanın ne kadar güzel bir karar olduğunu bir kere daha kabul ediyoruz.

Eğitimden maksadın ne olduğunu milli eğitim bakanımız çıkıp da bir açıklasa ve biz de öğrensek ne kadar güzel olurdu.

Diğer Yazılar