GAZZE’YE BOMBA GÖNDERENLER…
Bütün dünya, 7 Ekim’den bu yana İsrail’in Gazze halkının üstüne attığı bombalar neticesinde şehid olan bebekleri, çocukları, kadınları ve yaşlıları sadece seyrediyor.
Dünyanın zalim ve büyük güçlerini arkasına alan bir avuç zalim Siyonist Yahudi, duyarlı, merhametli ve vicdanlı insanların hiçbir eylemine, tepkisine kulak asmadan katliama devam ediyor.
Bu çağda yaşadığımız ve bu katliamı elimizle durdurmaya gücümüz yetmediği için, derin bir üzüntü duymaktan başka bir şey yapamıyoruz. Milletimizin vicdanlı insanları, ülkemizin ve dünyanın iktisadî hayatını ahtapot gibi saran Yahudi mallarını almama, tüketmeme hususunda bir kampanya başlattı. Zira, Yahudi için para, hayatın daima merkezindedir ve paraya hükmettiği ölçüde dünyaya hükmedeceğine inanır.
Milyonlarca vicdanlı insanımız ve dünyanın dört bir yanındaki vicdanlı insanlar, Siyonist, katil İsrail’in katliamına son vermesi için, fiilî eylemlerin yanında, Yahudi mallarını protesto etmek suretiyle, insanlıklarını gösteriyor.
Ne yazık ki, milliyeti ve inancı Yahudilikle hiç alakası olmadığı halde, bilerek bilmeyerek, şuurluca veya ihanetle Siyonist İsrail’in Gazze’deki katliamına destek veren insanların sayısı da az değil.
İsrail’in Gazze’de devam ettirdiği katliamı desteklediğini açıkça ilan eden markaların mallarına, ürünlerine veya işletmelerine giderek, mallarından satın alarak, ödedikleri paralarla Gazze’ye atılmak üzere Siyonistlere bomba gönderen çok fazla insanımız var.
Bu kadar insanın, şuursuzca veya kasıtlı olarak Siyonist İsrail’e destek vermesinin ve bunu da göstere göstere yapmasının nasıl bir psikolojiyle ilgisi olabilir.
Gazze’deki çocuk, kadın ve yaşlı katliamına karşı çıkmak için sadece insan olmak yeterli iken, bunca insanın katliamına destek veren Yahudi kurum ve kuruluşlarına, markalarına sahip çıkmasının sebebi nedir?
Biz biliyoruz ki insanların şahsiyetlerinin teşekkülü, büyük ölçüde aldıkları eğitimle gerçekleşir.
Milletimiz, binlerce yıllık tarihi boyunca, hiçbir zaman zalimden yana olmadı. Daima mazlumlara sahip çıktı ve onları korumak uğruna gerekirse canını vermekten çekinmedi. Peki ne oldu da son yüzyıl içinde, zalimlerin zulmüne, katillerin katliamına ses çıkarmayan, hatta alenî olarak destek veren insanlarımız ortaya çıktı.
Biz yine biliyoruz ki tarih boyunca “Türk, beklenendir.” Bir şehre veya bir ülkeye Türk girdiği zaman, o şehirdeki veya ülkedeki insanlar bilirler ki Türk, adaleti, vicdanı ve insanlığıyla gelmiştir. Türk’ün girdiği bir şehirde veya ülkede asla kimseye zulmedilmez, haksızlığa uğramaz, malı ve canı emniyettedir.
Binlerce yıllık tarihimiz bu hakikatlerin iftiharla yaşandığı bir tarihtir.
Nasıl oldu da son asırda milletimizin içinden azımsanmayacak bir çoğunluk, zalimlerin zulmüne, katillerin katliamına doğrudan veya dolaylı olarak destek verir, aldırmaz ve umursamaz hale geldi.
Biz nerede hata yapıyoruz ki, içimizde satın aldığı ürüne verdiği paraya, girip oturup çay veya kahve içtiği kuruma ödediği parayla Gazze’ye bomba gönderen insanlarımız çıkıyor.
Biz ki, İngilizlerin İrlandalıları açlığa mahkum etmesi üzerine yıllar boyunca İngiliz ablukasını kırıp İrlanda’ya gemilerle buğday gönderen bir devletin ve milletin varisleriyiz. Üstelik, İrlandalılar ne Türk’tü ne de müslümandı. Sadece insan idiler…
Hal böyle iken, nerede hata yapıyoruz da, içimizde bizden olduklarını söyleyen, isimleri Türk ve Müslüman insanlar, İsrail’in Gazze’deki katliamına destek veriyor.
Ülkemizin bütün medyasını, sinemasını, tiyatrosunu, müziğini, resim sanatını, diğer görsel sanatlarını elinde bulunduran ve milletimizin sırtından milyonlar kazanan, adına sanatçı denilen insanlar bu katliam karşısında neden sessizdir? 2013’de İstanbul’daki Gezi Parkı’nda birkaç ağacın sökülmesi gündeme gelince, İstanbul’u ve ülkeyi birbirine katan, ülkemizin iktisadî hayatına milyarlarca dolar zarara uğratan eylemler yapan insanların, Siyonist İsrail’in çocuk, kadın, yaşlı demeden devam eden katliamına karşı sesleri neden çıkmaz. Bu insanlar, hangi eğitim sisteminin eseridir?
Demek ki biz millet ve devlet olarak bir yerlerde büyük hatalar yapıyoruz. İnsanımıza, insanlığın asgarî ölçülerini bile öğretemeden yıllar boyu okul sıralarında, üniversite kampüslerinde oyalıyoruz. Onlara insan olmayı, insan olmanın ne demek olduğunu, insanın insana nasıl sahip çıkması gerektiğini öğretemeden mezun ediyoruz. Sadece kendi menfaatini düşünen, “diğerkamlık” nedir öğrenmeden hayata atılan insan müsveddeleri yetiştiriyoruz.
İnsanda Allah’ın yarattığı vicdanın ne işe yaradığını öğretmeden, vicdansız insanları hayata salıyoruz ve sonra da onlardan, Siyonist İsrail’in katliamı karşısında bir tepki göstermelerini bekliyoruz.
Mesele yine dönüp dolaşıp eğitim sistemine geliyor… Herhangi bir hoca, okula giden çocuğumuzun kulağını hafifçe çekse veya sesini hafifçe yükseltip bir hususta ikaz etse ortalığı aya kaldıran insanların, Gazze’de şehit edilen beş binden fazla çocuk karşısında hiç seslerinin çıkmamasının bir izah var mıdır?
Gazze’de Siyonist İsrail’in devam ettirdiği katliam karşısında tepki göstermek için sadece insan olmak yeterli iken, insan olduğunu söyleyenlerin insanlığını göstermemesinin hakiki sebebi, bu insanlarda vicdan teşekkül ettirecek bir eğitim sistemimizin olmamasıdır.
Devletimizin, başını iki eli arasına alarak düşünmesi lazım: Biz nasıl bu kadar vicdansız nesiller yetiştirdik ki, insanlığın yok edildiği bir zamanda hiç sesleri çıkmıyor. Nasıl sanatçılar yetiştirdik ki, birkaç ağaç için dünyayı ayağa kaldıranlar, binlerce masumun katledilmesi karşısında suskunluğa bürünüyorlar.
Biz inanıyoruz ki, içimizde bu kadar insanlıktan habersiz insan olmasa, devletimiz İsrail’in Gazze’de devam ettiği katliamı durdurmak için daha somut adımlar atacaktır. Milletimizin ve bütün müslümanların birliği tam olsaydı, İsrail zaten böyle bir katliama asla girişemezdi.