İHANET MERKEZLERİ…

Bu ülkede maalesef, devletin ve milletin lehine olan her işe karşı çıkan ve aleyhine olan her işi de destekleyen, sayısı milyonları bulan bir nüfus var.

Dünyanın hiçbir ülkesinde, kendi milleti ve devleti aleyhindeki her işi destekleyen ve kendi milletinin lehine olan her işe karşı çıkan insanların olduğunu zannetmiyoruz.

Büyük devletler, kendi ülkelerinin hudutları içinde, devlete karşı gelen fikirlerle ortaya çıkan insanlara hayat hakkı tanımazlar. Çünkü hiçbir devlet, kendi çatısı altında bir hainin yaşamasına izin veremez, vermemelidir. Hem bir devletin sunduğu bütün imkânlardan yararlanıp, hem de o devlete düşmanlık etmek, aklın, mantığın kabul edeceği bir husus değildir.

Yanlış hatırlamıyorsak, geçen sene ABD’de Başkan Joe Biden’ı tehdit eden bir yaşlı adamı, ülkenin iç istihbarat servisi (FBI) aynı gün evinde öldürmüştü.

Geçen aylarda Rusya’da Devlet Başkanı Vladimir Putin’e isyan eden ülkenin özel güvenlik güçlerinin başındaki adam, ihanetinin bedelini iki ay sonra bindiği uçak düşürülmek suretiyle ödemişti.

Osmanlı Cihan Devleti’nin başındaki Hâkânlar, milletin birbirini kırmaması ve devletin zayıf düşmemesi için kendi kardeşlerini siyaset etme yoluna gitmeye mecbur kaldılar. Zira tarih boyunca kurulan Türk devletlerinin hayatlarının kısa sürmesinin temelinde, devletin kurucusu Hâkân’ın ölümünün ardından, çocukları arasında çıkan taht kavgalarının büyük payı olduğunu çok iyi tesbit etmişlerdi.

Tamamen tarihteki Türk Töre’sine dayalı olarak kurulan Türk devletlerinin  başındaki Hâkânların çocuklarının, Töre’den kaynaklanan devletin başına geçme hakkı ve mücadelesi, devletlerin kısa zamanda zayıf düşüp parçalanmasına sebep oluyordu.

Osmanlı Cihan Devleti, devlet içinde Töre’den kaynaklanan iki başlılığa yol açmamaları için kendi evlatlarını feda ederek, milletin kanının dökülmesine mânî oldu.

Tarihimizde ilk defa Türkiye Cumhuriyeti, Töre’den bağımsız olarak bir Batılı devlet anlayışına yakın kuruldu. Devletin kuruluşundan sonra ilk 27 sene boyunca demokratik seçimler yapılmadan devlet idare edildi ve çok sert uygulamalara gidilerek, devletin millet tarafından kabullenilmesine çalışıldı.

1950 yılında yapılan ilk demokratik seçimlerle beraber, devletin kurucu kadroları iktidardan uzaklaşmaya mecbur kaldılar ancak, kurdukları devletin bütün kurumlarına hakim oldukları için, resmen iktidardan uzaklaşmış olsalar bile fiilen devlete hakim olmayı sürdürdüler. İktidarların icraatlarını kendi aleyhlerine gördükleri zaman, darbe yaparak yeniden istedikleri noktaya getirme yoluna gittiler. Bu ülkede, Osmanlı Devleti’nin suçlarını sabit görerek idam ettirdiği sadrazamlar elbette oldu. Ancak 27 Mayıs 1960 darbesinden sonra idam edilen başbakan Menderes ve iki bakanın, kanunların suç saydığı hiçbir eylemleri yoktu. Bu yüzden millet, darbecileri lanetlerken, idam edilen Menderes ve iki bakanı daima hayırla anmaya ve arkalarından duaya devam etti.

Türk Cumhuriyet Devleti’nin, milletin arzu ettiği istikamette ilerlemeye başlaması üzerine, devletimizi zayıf düşürmek ve parçalamak maksadıyla ihanet merkezleri olan terör örgütleri kurularak devreye sokuldu. Milletimiz ve devletimiz 40 yıldan beri terör örgütleriyle mücadele ederek varlığını sürdürüyor.

Fakat devletimizin anayasası ve kanunlarına uygun olarak kurulan bazı siyasi partilerin ve sivil toplum kuruluşlarının, devlete ve millete ihanet içinde bulunduklarını görmek gerçekten çok can yakıcı bir gerçektir.

Resmi olarak varlığını sürdüren bir partinin milletvekilinin, meclis kürsüsüne çıkıp “Kürt meselesi devam ettikçe ve Abdullah Öcalan serbest bırakılmadıkça Tekirdağlı da Trabzonlu da huzur bulmayacak” sözlerini sarf edebilmesi, bu millete ve devlete ihanet değil de nedir?

Bu sözlerin sarf edilmesinin üzerinden bir gün geçmeden, 12 askerimizin şehid edilmesi bu ihanetin acı bir neticesi değil midir?

Büyük devlet, bu durumda ne yapmalıdır? Dünyadaki büyük devletler ne yapıyorsa derhal onu yapmalıdır.

Dünyaya devletin ne olduğunu öğreten bir millet olarak, kendi devletimizin ihanete uğramasına göz yummak veya görmezden gelmek, devletimiz için çok büyük zaaf olacaktır. Bütün büyük devletlerin kanunlarında, devlete ihanetin cezası çok ağırdır.

Devletimiz, ihanet içindeki siyasi oluşumları, sivil toplum kuruluşlarını, başına buyruk hareket eden hainleri en ağır şekilde cezalandırmalıdır ki, bir daha kimse ihaneti hayal bile edemesin. Zira iktidara muhalif olmak başka şey, devlete ihanet etmek başka şeydir. Akıllı insan, iktidarın hatalarını söyler ve nasıl düzeltilmesi gerektiğini de hatırlatır. Bu aklı başında her insanın yapması gereken çok mühim bir vazifedir. Ancak iktidara düşmanlık edeyim derken devlete ihanet etmek, çok ağır bir cezayı gerektirir.

7 Ekim’den bu yana Siyonist İsrail’in Gazze’de devam ettirdiği soykırıma sesini çıkarmadığı gibi sevinen, verdiğimiz şehidlerimize karşı katil PKK aleyhine tepki göstermeyen hainlerin, bu devletin çatısı altında rahat yaşamalarına ve meclis kürsüsünden ihanetlerini haykırmalarına izin vermek, devletimiz için gerçekten çok acıdır.

Devletinin bekâsı için dua ve gayret eden sade bir vatandaş, bir yazar ve gazeteci olarak, bu kadar hainin içimizde yaşamasına nasıl izin verildiğini anlamakta zorlanıyoruz…

Ümidimiz odur ki, devletimiz de büyük devletlere yakışan bir şekilde, içimizde tek bir hainin yaşamasına izin vermeyecektir.

Diğer Yazılar