ŞİİRSİZ NESİLLER…

Geçen haftaki yazımızda, tahsil çağındaki gençlerimizin ve öğretmenlerimizin okuması gerektiğine inandığımız romancıların isimlerini vermiştik.

Bu hafta da şiirin hayatımızdaki yeri ve önemiyle, okunması gereken şairlerimizin isimlerini vermeyi düşündük.

Şiir, bizim bin yıllık medeniyetimizin ifade vasıtasıdır. Çünkü şiir, sadece şairlerin duygularını, düşüncelerini, aşklarını, ıstıraplarını, kederlerini, saadetlerini, dâüssılalarını anlatan bir edebî tür değildir. Şiir, milletimizin ortak duygularını, hayat tarzını, inancını, imanını, aşkını, ıstırabını, zaferlerini, hezimetlerini, göçlerini, öçlerini anlatan bir büyük edebiyattır.

Şiir, dilimizin çağlar boyunca geldiği büyük seviyeyi, kültürel ve medeniyet birikimini en güzel şekilde ortaya koyan bir sanattır.

Şiir, aşk gibi ulvi bir duygunun zirvesinde gönlün dile gelmiş halidir.

Her âşık şair değildir ama her şair âşıktır. Bu arada, “şiir” kelimesinin Arapça’da hissetmek, mânâsına geldiğini, şairin de “hisseden/ hissedici” demek olduğunu hatırlatalım. Yani ki, şair en derinden hisseden ve hislerini kelimelere en güzel şekilde dökmesini bilen kişi demektir.

Şairler, her ne kadar kendi iç âlemlerinin sesini aksettirmiş gibi görünseler de bütün bir milletin sesi, hayatının, imanının, aşkının mümessilidir.

Tarih kitapları, ekseriyetle savaşlarımızı, zafer ve hezimetlerimizi, devletlerarasındaki münasebetlerimizi anlatan, kuru, zevksiz eserlerdir. Şiir kitapları ise, insanı manen yücelten, fikir ve bilgi dünyasını, duygu ve düşünce âlemini zenginleştiren eserlerdir.

Şiir okumayan insanların ekseriyetle hayatın inceliklerinden, ruhun güzelliklerinden, tabiattaki ilahi sanatın yüceliğinden nasip alamadığını üzülerek müşahede ediyoruz.

Yazık ki eğitim sistemimizde artık şiirin yeri neredeyse hiç kalmamış. Bizim nesil, Nihad Sami Banarlı gibi bir dev yazarın lise edebiyat kitaplarını okuyarak mezun oldu ve edebî bir zevk sahibi olmayı başardı. Liselerden aruz vezni ve divan edebiyatı denilen klasik edebiyatımızın nâdîde eserlerinin eğitim ve öğretimi kaldırıldığı için, lise mezunu gençlerimiz hemen hiçbir Osmanlı dönemi şairini ve şiirlerini bilmeden, bir beyit bile ezberlemeden üniversitelere geçiyorlar.

1990’lı yıllarda merhum Ahmet Kabaklı hocamızın bir panelde söylediği, “bugünkü gençlerin sevgilileriyle neler konuştuklarını merak ediyorum, çünkü şiir zevkinden mahrumlar” mealinde sözünü hatırlıyoruz.

Lise edebiyat kitabında, İngiliz filozof Bacon’un bir sözünü okuduğumuzu da unutmadık. “Şiir, insanı nükteci kılar” sözü, şairlerin hazırcevap ve zeki insanlar olduklarının da ifadesidir. Şiir okuyanlar ve ezberleyenler, pratik veya kıvrak zekâlı insanlardır. Hazırcevaptırlar ve fikir münakaşalarında ekseriyetle muhataplarını alt etmeyi iyi bilirler.

Milletimiz, padişahından eşkıyasına, sağcısından solcusuna şair bir millettir. En azından eskiden öyleydi. Tarihimiz boyunca, doğumda, düğünde, seferde, zaferde, ölümde, gurbette hep şiirler söyleyen, şiirle ağlayan, şiirle sevinen bir millet olduk.

Kaşgarlı Mahmud’un meşhur Divan-ı Lugat’it Türk adlı eserinde yer alan ve Türk şiirinin ilk örneği kabul edilen “Alp Er Tunga Sagusu” bir ağıttır. Sagu, zaten eski Türkçemizde ağıt demektir.

Şiirimiz tarih boyunca Aruz ve Hece vezniyle iki nehir gibi akmaya devam etti.

Sayısız divanlar ve cönkler tertip edildi. Milletimiz asırlar boyunca şairleri el üstünde tuttu ve şiirlerini ezberledi. Duygularını türkülere, şarkılara yükledi ve gurbetten sılaya, sıladan gurbete yolladı.

Hep geçmişte kalan güzelliklerimizin bugün de devam etmesi ve şiir nehrinin sonsuzluğa akması gerekmiyor mu? Gerekiyor elbette ama bu muhteşem nehrin akmaya devam etmesi için kaynağının kurumaması ve sürekli beslenmesi de gerekiyor.

Eğitim sistemimiz, şiir nehrinin kuruması için elinden geleni yapıyor. Şiiri sevmeyen ve şiir zevkinden mahrum yetişen nesillerin şair olmasını beklemek elbette mümkün değildir.

Milletimizin evlatları genellikle yirmi yaşına kadar şiire ilgi duyar, bir kısmı kendince şiir yazmaya çalışır ama asıl şairlik otuz yaşından sonra da şiir yazabilenlere verilen şerefli bir unvandır.

Üstad Necip Fazıl Kısakürek, Çile isimli ünlü eserinin sonunda, şairliği peygamberlik mesleğinden sonraki en kıymetli meslek kabul eder. Şairlik, şiir ilmini bilmekle kazanılan bir sıfat değil, bizzat Allah’ın bazı kullarına ilahi bir lütfudur. Şiir ilmini bilmekle şair olunamayacağı gibi, şiir ilmini bilmeden de kabiliyet varsa bile şair olunamaz.

Şiirin onda biri kabiliyet ise onda dokuzu gayrettir. Bugün şiir yazdığını iddia eden çok sayıda insanımız, şiir ilmini bilmediği için, kelimeleri alt alta yazmakla şair olduklarını zannediyorlar.

Şiirin ne olduğunu bilen ve çok kıymetli şiirler bırakan büyük şairlerimizin ekseriyeti yazık ki artık yaşamıyor. Yaşayan şairler arasında çok azı gerçekten şiir ilmini biliyor ve şiir yazmaya devam ediyor.

Günümüzde maalesef şairden daha çok şairlik taslayanlar bulunuyor.

Gençlerimiz ve muallimlerimiz, büyük şairlerin eserlerini okuyup anladıkça ve zevk aldıkça, hakiki şiirin ne olduğunu zaten kendiliklerinden idrak edecekler, şairlik taslayanların yazdıklarının bir kıymeti olmadığını da fark edeceklerdir.

O halde okunması gereken şairlerimizi sıralamadan önce, her evde muhakkak bir büyük sözlük bulunması gerektiğini hatırlatalım. Ferit Devellioğlu’nun “Osmanlıca- Türkçe Lugat”ı başta olmak üzere, Kubbealtı Yayınlarından çıkan üç ciltlik lügat ile Ötüken Neşriyat’tan çıkan lügati tavsiye ederiz.

Şairlerimize gelince;

Yunus Emre, Mevlânâ, Şeyhî, Ahmedî, Hoca Dehhânî, Ahmet Paşa, Avnî (Fatih Sultan Mehmed), Selîmî (Yavuz Sultan Selim), Muhibbî (Kanuni Sultan Süleyman) Bâkî, Fuzûlî, Nev’î, Zâtî, Nef’î, Nedîm, Şeyh Gâlib, Yenişehirli Avnî, Rasîhî, Namık Kemal, Recaizade Mahmud Ekrem, Ziya Paşa, Mehmed Akif, Yahya Kemal, Necip Fazıl, Rıza Tevfik, Faruk Nafiz Çamlıbel, Cahit Sıtkı Tarancı,  Arif Nihat Asya, Yavuz Bülent Bakiler, Dilaver Cebeci, Abdürrahim Karakoç, Bahattin Karakoç, Sezai Karakoç, Mehmet Akif İnan, Erdem Beyazıt. Ahmet Arif, Memduh Cumhur, Nejat Sefercioğlu, Mustafa Miyasoğlu, Nurullah Genç, Kâfî (Ekrem Kaftan)…

Bütün milletimizin evlatlarının okuması gerektiğine inandığımız şairlerimizin hemen aklımıza geliveren isimleri bunlar…

Bu arada Gazze’de İsrail’in katliamı devam ediyor, unuttuk sanmayın. Elimizden bir şey gelmediği için sadece kalbimizden buğz ediyor ve katillere lanet okuyoruz vesselam…

Diğer Yazılar