NE KADAR TOPRAĞA İHTİYACIMIZ VAR?

Ünlü Rus yazar Tolstoy’un ‘’İnsan ne ile yaşar?’’ adlı kitabını okudunuz mu?
Eğer okumadıysanız okumanızı tavsiye ederim.
Kitap, bir arkadaşımın ofisinde raftaki kitapları karıştırırken elime tesadüfen geçti. Sayfaları çevirdikçe yazılanlar ilgimi çekmeye başladı. Daha sonra internet ortamında da araştırınca çok önemli bir eser olduğunu gördüm. Bu kitabı mutlaka okuyanlarınız vardır. Kitapta dört öykü yer alıyor. Öykülerin arasında en fazla ilgimi çeken, benim de yaşam felsefeme çok uyan hikayeyi özet olarak sizlerle paylaşmak istiyorum.
Hayatını çiftçilik yaparak yaşayan Pahom, sürekli olarak daha zengin daha varlıklı daha rahat bir hayatın hayalini kuruyor. Bir gün, bir yerlerde cömert bir kralın karşılıksız toprak verdiğini duyunca, daha çok toprak sahibi olabilmek ve daha varlıklı bir hayata kavuşmak hevesiyle krala gidip kendisinin de toprak sahibi olmak isteğini söylüyor.
Kral Pahom’a, sabah güneşin doğuşundan batışına kadar yürüyerek yol aldığı bütün yerlerin kendisinin olacağını, ancak güneş batmadan önce yürüyüşe başladığı yere dönmüş olması gerektiğini, aksi taktirde bütün hakkını kaybedeceğini söyler. Pahom, kendinden emin bir şekilde teklifi kabul eder.
Pahom, güneşin doğuşuyla birlikte hızla yürümeye başlar. Tarlalar, bağlar, bahçeler geçer epeyce bir yol almıştır. Tam geri dönecekken gözüne yeşillikler içerisinde çok güzel bir arazi ilişir ve oraları da almak ister. Şu bağ senin, bu bahçe benim derken bir de bakar ki; güneşin batmasına çok az kalmış.
Arazilere sahip olabilmesi için yürümeye başladığı yere güneş batmadan geri dönmesi gerekmektedir. O telaşla hızla koşmaya başlar. Koşar, koşar, ama çok yorulmuş ve halsiz düşmüştür. Güçsüz ve dermansız bir vaziyette zorla yürümeye devam ederken, birdenbire Pahom’un ağızından, burnundan kanlar damlamaya başlar. Tam yürümeye başladığı noktaya çok yaklaşmıştır ki, aniden yere yığılır ve bir daha kalkamaz.
Pahom, hep daha fazlası olsun, hep daha fazlası olsun derken hırsına yenik düşmüştür
Kral, bütün olan biteni izlemektedir. Defalarca şahit olduğu olay yeniden yaşanmıştır. Adamlarına bir mezar kazdırır ve Pahom’u bu mezara gömerler. Kral, Pahom’un mezarının başında durur ve şöyle der:
“Bir insana işte bu kadar toprak yeter!”
Kıssadan hisse, insanoğlu ne zaman anlayacak bilemiyorum ama hiç durmadan daha fazla şeyler istiyoruz. Hep daha fazla, hep daha fazla. Arzularımız ihtiyaçlarımızdan kat kat daha büyük. Oysa ihtiraslarımız, bitip tükenmeyen isteklerimiz, hırsımız ve arzularımızın sonunda, çok az bir toprağa ihtiyacımız var.
Tahminen 2 metrekare…
Elbette tartışılmaya açık bir konu…
Elbette her görüşe saygım var…
Hayatta ve ayakta kalabilmek, ihtiyaçlarımızı karşılayabilmek için tabi ki çalışacağız, tabi ki birtakım birikimler edineceğiz, fakat Albayrak meydanında KATIM, hipodromda ATIM, Bodrum Marinada YATIM olsun diye sağlığımızı hiçe sayarak gece gündüz mantıksızca ve anlamsızca koşturmanın hiç kimseye bir yararı olmayacağını düşünenlerdenim.
Değerli okurlar, kendinize çok iyi bakın, ihtiraslarınıza, hırslarınıza yenik düşmeyin.
Bir sonraki yazıda buluşuncaya kadar sağlıkla ve sevgiyle kalın…
Diğer Yazılar