TÜRKİYE’NİN KADINLARI…

Adam Muğla’da, üniversite öğrencisi henüz 27 yaşındaki gencecik bir kızı boğmaya çalışıyor. Yetmiyor, bir varil içerisine koyup üzerine yanıcı madde döküp yakıyor. Bu da yetmiyor, üzerine beton döküp vahşice öldürüyor. Mahkeme suçun sabit olduğu kanaatiyle bu vahşeti gerçekleştiren caniye ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası veriyor. Dava Yargıtay’a taşınıyor. Bundan sonra gelişen olaylar çok ilginç. Yargıtay, cinayet canavarca işlenmemiştir, ağır tahrik var gerekçesiyle verilen cezayı fazla bulup kararı bozuyor.
Merak ediyorum, bu adam genç bir kızı boğmuş, yakmış, üzerine beton dökmüş. Ağır ceza alması için daha başka neler yapması lazım?
İçişleri Bakanlığının verilerine göre geçtiğimiz ocak ayında 33 kadın katledilmiş.
Bugün yine haber bültenlerinden iki kadının öldürüldüğünü öğrendik…
Ortaya konan uluslararası verilere baktığımız zaman, OECD ülkeleri arasında en fazla şiddete maruz kalan kadınların Türkiye’de yaşayan kadınlar olduğu saptanmış. Hemen hemen her gün televizyon ekranlarında veya gazetelerin üçüncü sayfalarında kadınların şiddet gördüğü, öldürüldüğü haberlerine rastlıyoruz.
KIŞKIRTILAN ERKEKLIK, BASTIRILAN KADINLIK
Kadınların erkekler tarafından şiddet uygulanıp ölümlerine neden olmalarının toplumsal bir eğitim sorunu olduğu kanaatini taşıyorum. Özellikle Doğu Anadolu, Güneydoğu Anadolu'da ve kırsal kesimlerde yaşayan halklarda Erkek çocuğu sahibi olmanın ne kadar kıymetli, ne denli önemli olduğunu bilmeyenimiz yoktur. O yörelerin yaşam biçimlerinin anlatılmaya çalışıldığı filmlerde, dizilerde erkek evlat sahibi olmanın ne denli önemli olduğu vurgulanır, kadınlar adeta yok sayılır. Erkek tarafının üreyip çoğalması, soyunun devam etmesi doğacak erkek çocuğa bağlıdır.
Özellikle kırsal kesimde yaşayan erkekler, eşleri erkek çocuk doğurana kadar ellerinden gelen her şeyi yaparlar. Diyelim ki erkek çocuk olmadı, bu sefer ‘’KUMA’’ denilen çağ dışı bir sistem devreye girer. Yani çocuğun erkek olması için tüm imkanlar seferber edilir. Töreler, adetler, gelenek görenekler derken, erkek çocuk illa ki dünyaya gelir. Sırf çocuk erkek doğsun diye servet harcayan toprak ağalarını, aşiret liderlerini, mafya babalarını duymuşsunuzdur. İşte bu kadar önemlidir erkek çocuk.
ERKEK ÇOCUK EL ÜSTÜNDE TUTULUR
Hal böyle olunca maalesef kız çocuklarını hiçe sayan, onları değersiz ve görmezden gelen, yokmuş gibi davranılan aptalca bir zihniyet var. Madalyonun diğer yüzünde ise erkek çocuklarının rahatlığı hoyratlığı, kaba saba davranışı, kavgası gürültüsü, abuk sabuk yaşam tarzı başını dertten derde sokması hiç göze batmaz. Tam tersi, iyi bir halt ediyormuş gibi el üstünde tutulur.
Üstüne üstlük “Erkektir yapar, yakışır benim oğluma” diye gaz da verilir. Bu ayrımcılık sayesinde erkek çocuklar kendilerini istediği her şeyi yapma özgürlüğüne sahipmiş gibi görürler.
Bebek erkek doğdu. Baba, anne, dede, nine, amcalar, dayılar kısacası bütün sülale hısım akraba herkes çok mutlu. Amcalar, dayılar, cümbür cemaat bebeği görmek için sıraya girdiler.
Gel zaman git zaman bebek büyüdü sünnet vakti geldi. Sofralar kuruldu davullar zurnalar eşliğinde muhteşem hediyeler erkek çocuk çok mutlu. Etraflarındaki konum komşunun kızları var Baba soruyor, ’’Hangisini alayım oğlum sana?’’
Erkek çocuk aklının bir köşesine yazdı bu soruyu. Demek ki sorgusuz sualsiz istediğini alabileceğini düşündü.
Evde yemek vakti, sofrayı kız kardeşleri ve annesi hazırladı. Önce erkeklere yemek verildi. Yemekten sonra yine kız kardeşleri ve annesi topladı sofrayı. Erkekler yardım etmedi, bulaşıkları da kızlar yıkadı.
Erkek çocuk aklının bir köşesine bunu da yazdı, demek ki kadınlar erkeklere hizmet etmekle yükümlü diye düşündü.
Erkek çocuk büyüdü kız arkadaşı oldu. Bütün sülalenin ağzı kulaklarında. Annesi ve babası, “Oğlumdan daha iyisini mi bulacak” dediler.
Erkek çocuk aklının bir köşesine bunu da yazdı. Kızlara istediği her şeyi yapabileceğini düşündü.
Erkek çocuk büyüdü, arkadaşlarıyla dışarı çıktı gezdi, eğlendi, yedi içti, eve geç geldi, krallar gibi karşılandı. Kız kardeşleri ise eve geç geldikleri zaman bir araba azar işitti, dövüldü.
Erkek çocuk aklının bir köşesine bu olayı da yazdı. Demek ki bir sorun yok eve istediği saatte gelebileceğini düşündü.
Erkek çocuk, sokakta, okulda, kavga etti vurdu kırdı, Annesi, babası, “Koçum benim, helal olsun” dedi.
Erkek çocuk aklının bir köşesine bu söylenenleri de yazdı. Demek ki, kavga etmesinde, şiddete başvurmasında da bir sakınca olmadığını düşündü.
Erkek çocuk büyüdü, koca bir adam oldu, evlendi, çocukları oldu.
Böylesine erkek egemen toplum ve ailelerde büyüyen çocuk, ilerleyen yaşlarda karşı cinsleriyle en ufak bir anlaşmazlık yaşadığında bilinç altında sakladığı şiddete başvuruyor. Her şeyi şiddet uygulayarak çözebileceğini sanıyor. Bu da ne yazık ki istenmeyen durumların meydana gelmesine yol açıyor.
Çözüm ne mi?
Tabi ki eğitim şart.
Değerli okurlar sevgiyle kalın.
Diğer Yazılar