BABAM KIRLAR'IN İSMAİL…
Babam, aramızdan ayrıldığında karlı bir kış günüydü. O zaman Muş'ta öğretmendim, bir ay sonra haberim oldu. Kaza belâ olmasın diye haberi geciktirmiş olabilirler. O, büyüklüğü, dürüstlüğü, bildiği yoldan şaşmayan adamın fizikî varlığı sona ermişti. Yok oluşunu öğrendiğim zaman yaşadığım duyguları anlatmak çok zor.
Nereye gidersek gidelim, dönüp dolaşıp yanına geldiğimiz bir insandı o. Hepimizin gözünde erişilemez bir dağ zirvesiydi. Çevresinde olan hiç kimse ona olan sevgisini ve saygısını eksik etmezdi. Bizim hısım ve akrabaların dertleştikleri, konuşmaktan mutlu oldukları İsmail Dayı'sıydı. Dost ve akrabalar ona saygıda hiç kusur etmezdi. Öldüğünde doğan çocuklar şimdi 36 yaşında.
ÖMRÜ BOYUNCA KENDİ İŞİYLE UĞRAŞTI
Babam, yaşadığı sürece kendi işiyle uğraştı. Hiç el işine gitmedim, derdi. Köyden çoğu insan, onun yaşıtları Aydın Ovası'na çalışmaya gidermiş. Hiçbir işte de acele etmez, olduğu kadar derdi. İnsanlarla olan ilişkilerine hep dikkat ederdi; kötülüğün hep uzağında durmaya özen gösterirdi. Tabiî kötülük, belâ üstüne gelirse anında karşılık vermekte gecikmezdi. Bu konuda bazı gençlik hikâyelerini anlatırdı. Babam konuşmaya başladı mı, sessizce dinlerdik. Dinlenildiği anlaşılınca yaşam deneyimlerini daha bir keyif duyarak anlatırdı.
BEY DAĞI HİKAYELERİ
Askerlik anılarının yanında Bey Dağı hikâyeleri de var babamın. Araçsız, eşekle çiriş kazmaya Bey Dağı'na giderlermiş. Halil Efendi dayıyla (dayısı Hacı Rasih dayının oğlu) da Bey Dağı'na gittiklerini söylerdi. Buralardan basmaya benzer giysi malzemeleri alırlar yörüklere satarlarmış. Karşılığında bazan para, bazan keçi alırlar, gelirlermiş. Güney'den (Burdur, Yeşilova'ya bağlı köy) hep yaya, eşekle gidilir, bu yolculuk günler sürermiş. Bunlar babamın bildikleri, keyifle anlattıklarıdır.
KENDİ HALİNDE BİR YAŞAM SÜRDÜ
Sigaraya askerde başlamış, ömrünün sonuna kadar içti. Bir muhtar çakmağı vardı, 50-60 yıl kullandı. Birkaç candan arkadaşı olurdu; onlarla konuşur, söyleşirdi. Kendi hâlinde bir yaşam sürdürdü. Okuyanlara, eğitimli insanlara da saygısı büyüktü. Akrabalarımızdan yargıç Mehmet Balay, İzmir İslâm Enstitüsü öğretim görevlisi Sadettin Balay, Denizli Lisesi resim öğretmeni Nurullah Balay kardeşleri gördüğünde sevinirdi. Bir de halamın oğlu öğretmen Nihat Balay yılda bir köye geldiğinde Mustafa dayı ve Hanım halalara misafirliğe gidilirdi. Babam, köyün saygı duyulan, sözü dinlenir insanlarındandı.
Babam İsmail Pekdüz'ü aramızdan ayrılışının 36. yılında sevgi ve saygıyla anıyoruz.
Babamın anısına Aziz Nesin'den bir güzel şiirle yazıma son veriyorum.

BABAM
Dünyaların en iyi babası benim babamdır.
Düşmandır düşüncelerimiz,
dosttur ellerimiz.
Dünyada tek elini öptüğüm,
babamdır.
Kırkını geçtin adam olmadın der,
başım önümde dinlerim,
önünde tek baş eğdiğim babamdır.
Sabahlara dek Kur'an okur
Anamın ruhuna,
inanır ona kavuşacağına.
Bana gâvur der
diş bilemeden
Dünyada tek bağışladığı ben,
tek bağışladığım odur.
Başım derde girdikçe bakar
çocuklarıma,
bir türlü ölemiyorum der senin
yüzünden,
çocuklar ortada kalacak.
Ölemez kahrımdan benim.
Yaşamak zorunda benim
yüzümden.
Gözlerindeki ateş bakışlarında
söner,
tuttuğun altın olsun der.
Çocukluğumu tek anlayan odur.
Dünyaların en iyi babası benim
babamdır.
Aziz NESİN
Diğer Yazılar




