BEYOĞLU RAPSODİSİ

Beyoğlu Rapsodisi, Ahmet Ümit’in güzel romanlarından biri. Çok rahat okunuyor. Okurken hiç sıkılmadım diyebilirim. Birçok kitabı, iki üç sayfa okuyup bıraktığım, çok olmuştur. Bu roman benim için, âdeta bir okuma şöleni gibiydi. Bitirdiğimde “Oh be! “ demeden duramadım.

Üç yüz seksen beş sayfalık kitabı, bir haftada bitirdim. Yazarın başka romanlarını da okumuştum. Onlarda da okurken aynı tadı aldım. Bundan önce okuduğum Patasana ve Kukla adlı romanları da benzer özelliklere sahipti; insanı derinliğine kavrayan bir anlatım var onlarda da. Ülkemizde yaşanan can yakıcı olaylar, çarpıcı bir şekilde anlatılmıştı. Bu romanlarda okuyanı sarsan, silkeleyen bir biçim görülüyor. Ülkemizde yaşanan olayları, bütünlüğüne kavrayan bir anlayışla, ele alınmış olup bitenler. Yaşananlar tüm çirkinlikleriyle ortaya konmuştu. 

POLİSİYENİN TARTIŞMASIZ ÖNCÜSÜ

Ülkemizde polisiye roman seyrek olarak yazılıyor. Yazılanlarda pek başarılı örnekler görülmüyordu. Ahmet Ümit’in yazarlığıyla polisiye edebiyatın başarılı örnekleri verildi. Ahmet Ümit, günümüzde polisiyenin tartışmasız öncü yazarlarından. Yazar, zengin kültür birikimiyle bu alanda güzel eserler vermeye devam ediyor. Yazacağı eserler de, okuyucular tarafından sabırsızlıkla bekleniyor.  Bu durum pek az yazar için söylenebilir.

SÖZCÜKLER KANATLANIYOR

Yazarın dili ve anlatımı okumayı kolaylaştıracak niteliklere sahip. Okurken işte Türkçe böyle kullanılmalı, diyorsunuz. Türkçe’yi çok yetkin bir şekilde kullanıyor. Okumaya başladığınızda, bunu kolayca anlayabiliyorsunuz. Okurken sözcükler âdeta kanatlanıyor.  Beyoğlu Rapsodisi de, yazdığı başarılı polisiyelerden biri. Olaylar Beyoğlu’nda geçiyor. Çocukluktan beri arkadaş olan üç kişinin etrafında gelişiyor olaylar. Bu üç arkadaştan biri kıt kanaat geçinip, arkadaşlarının desteğiyle ayakta durmaya çalışıyor. Diğer iki arkadaşın özel işletmeleri var. Biri, uluslararası işletmelerle iş birliği yapabilecek kadar büyük bir işyerine sahip, zengin bir yaşam sürdürüyor. Arkadaşlar arasındaki bu güzel dostluk, aralarından birinin fotoğraf sergisi açma isteğiyle son buluyor. Arka arkaya cinayetler işleniyor; cinayetleri işleyenin araştırmalar sonunda, arkadaşlardan biri olduğu anlaşılıyor. Bu durumun anlaşılması, okuyanda şok etkisi uyandırıyor.

Kitabı okurken, arkadaşlar arasındaki dostluğun devam etmesini istiyorsunuz. Cinayet ortaya çıkınca romandaki kahramanlara olan, içinizde oluşan güzel duygular, param parça oluyor. İçinizde kuşku oluşuyor, insanlara olan güveniniz azalıyor. İster istemez, arkadaşlıklarda seçici olmak gerektiğini düşünüyorsunuz.

ÇIKARSIZ, KARŞILIKSIZ DOSTLUK

Bu dostlukların çıkara dayandığı, ince bir üslûpla anlatılmış. Çıkarlar örtüştüğü sürece, arkadaşlık dostluk sürüyor. Çıkar çatışması başladığı zaman, şiddet ortaya çıkıyor. Şiddetle yaşamanın insanı kendi kendine yabancılaştırdığını fark ediyorsunuz. “Şiddetsiz, çatışmasız başka bir yaşam olabilir ve olmalı “ demeden edemiyorsunuz.

Roman bittiğinde çıkarsız, karşılıklı dostluğa dayalı bir ilişki düşlüyorsunuz, hayal dünyanız zenginleşiyor. Okuyan, düşünen, soran, soruşturan; bir şeyin nedenini, niçinini merak edenlerin çok şey öğreneceği bir kitap, Beyoğlu Rapsodisi...

Diğer Yazılar