KURTULUŞUN VE AYDINLANMANIN ÖNDERİ: ATATÜRK
Bugün, Atatürk’ün sonsuzluğa uğurlanışının 86. yıldönümü. Bugün O’nu anlama ve değerlendirme günüdür. Onu anarken şekilcilikten kurtulmak önemlidir. Bunu Atatürk kendisi de ifade etmiştir: “Beni görmek demek, ille de yüzümü görmek değildir. Fikirlerimi anlayınız, yeter,” demiştir.
BİLİMSEL DÜŞÜNCEYİ TEMEL ALAN LİDER
O, hayatın bilimsel yorumlanmasından yana bir devlet adamıdır. Bilimi hayatın ekseni yapmış ve bu şekilde düşünmeyi değerli bulmuştur. Bunu şuradan anlıyoruz: Geometri kitabı yazmıştır, yurttaşlık kitabı yazmıştır, ulusal kurtuluş savaşının bilimsel değerlendirmesini “Söylev” adlı kitabıyla ortaya koymuştur. Kara tahtanın başına geçip yeni alfabe ile halka okuma yazma öğretmiştir. Bu eylemlerinden kültürel gelişmeye ne kadar önem verdiğini anlıyoruz. “Türkiye Cumhuriyeti’nin temeli kültürdür,” diyerek bu düşüncesini pekiştirmiştir.
TÜRKÇEYE VE DİL GELİŞİMİNE VERDİĞİ DEĞER
Tarihî bir bakış açısı geliştirerek bilimsel düşüncenin yolunu açmıştır. En başta Türkçenin iyi kullanılmasına önem vermiştir. Türk Dil Kurumu (TDK) bunun kanıtıdır. Osmanlıca birçok sözcüğün Türkçe karşılıklarını bularak bu alanda da öncülük etmiştir. Geometri terimlerini Türkçeleştirerek dersi daha anlaşılır hale getirmiştir. TDK’nın çalışmalarıyla dilimiz özleşerek daha anlaşılır ve akıcı bir hale gelmiştir. Dünyada 300 milyona yakın insan Türkçe konuşmaktadır; bunun en gelişkini Türkiye Türkçesidir. Ancak Cumhuriyet’ten sonra Türkçe gelişme olanağı bulabilmiştir. Bunlar, Atatürk’ün kültür politikalarına düşkünlüğünün bir göstergesidir.
BAĞIMSIZ EKONOMİK KALKINMAYA VERİLEN ÖNEM
Atatürk, kurtuluştan kuruluşa geçerken bağımsız kalkınmaya çok önem vermiştir. Buna Atatürk “kendi kaynaklarımıza dayanarak kalkınma” der. Gerçekten de ağır sanayinin temeli Atatürk döneminde atılmıştır. Sümerbanklar, demir-çelik fabrikaları, şeker fabrikaları, Tekel, kâğıt fabrikaları bu gelişmelerin arasındadır. Bu fabrikalar daha kuruluş aşamasında donanımlı hale getirilmiştir. Fabrikalarda yalnızca çalışma ve üretim değil, çalışanların kültürel ihtiyaçları da göz ardı edilmemiştir. Sinema, tiyatro, kitaplık, spor salonu, okul ve çocuk parkı gibi imkânlar fabrikaların donanımları arasındadır. Çalışanların çok yönlü gelişimi ve olgunlaşması düşünülmüştür. Bu kuruluşlar, on yıllarca insanî gelişmeye, kalkınmaya, insanlara iş ve aş sağlamaya devam etmiştir. Şimdi ise bu kuruluşlar kamuya hizmet eder durumdan çıkarılarak özelleştirilmiştir.
SANAT VE KÜLTÜR ALANINDAKİ ATILIMLAR
Atatürk, üretici bir toplum ve kalkınmaya ne kadar önem verdiyse, bu gelişme de karşılığını bilinçli toplum olarak göstermiştir. Başka türlü çağdaş ülkeler düzeyine nasıl çıkılabilirdi? Sanat ve kültürün Atatürk döneminde gelişmesi bir rastlantı olarak düşünülmemelidir. Burada Atatürk’ün sanat dostu olmasının payı büyüktür. O’nun döneminde Halk Odaları ve Halk Evleri’nin açılışı başlamıştır. Bu yolla kültürel ve bilimsel eksiklikler giderilmeye çalışılmıştır. Zaten köylerde cehaletin yenilmesi gibi bir sorun da vardır. Dünyadaki kültürel gelişmeler de izlenerek kendimize uygun eğitim kurumları ortaya çıkarılmıştır. Köy Enstitüleri ve Eğitmen Kursları bunlardan bazılarıdır. Yurdun değişik yerlerinde 21 Köy Enstitüsü açılmıştır. Bu okullar köylülerin bilinçlenmesini, köylünün hakkına sahip çıkmasını, köyün canlanmasını sağlamıştır. Bu okullarda eğitimle üretim iç içedir. Uygulama bahçelerinde ürettikleriyle kendi ihtiyaçlarını karşılarlar, bunun yanı sıra yeni uygulamalara imza atarlar. O koşullarda kullandıkları elektriği bile kendilerinin ürettiği söylenir. Bunu Köy Enstitüsü çıkışlı öğretmenlerden öğrenebilirsiniz.
KÖY ENSTİTÜLERİ VE EĞİTİMDE YENİLİKLER
Cumhuriyet’in gelişmesi ve kökleşmesi için yeni insanlara ihtiyaç vardır. Kısa süre devam eden bu okullardan binlerce nitelikli insan yetişmiştir. Bu insanlar becerikli, elinden iş gelir kişilerdir. Bu okullarda ezbercilikten kurtulup anlamaya ve üretmeye yönelmişlerdir. Gönen (Isparta)’de gül yağı üretiminden okulun ihtiyaçları karşılanabilmiştir. Sebze ve meyveler ise uygulama bahçelerinden elde edilmiştir. Ayrıca Köy Enstitülerinde okuma saatleri de vardır; bu sürede öğrenciler okur ve okuduklarının değerlendirmesini yaparlar. Edebiyata, müziğe, heykele, resme ve tiyatroya yönelmişlerdir. Her öğrenci en az bir müzik aleti çalar hale gelmiştir. Bu uygulamalardan çok değerli müzik sanatçıları, bilim insanları ve edebiyat adamları yetişmiştir. Özcesi, sanatın her alanında gelişmenin yolu açılmıştır.
SANAT VE BİLİMDE ULUSLARARASI DÜZEYDE TEMSİL
Bugün sanatın doruğundaki birçok insan Cumhuriyet’in ürünüdür. Sanatçılara üretken olmanın ve özgürlüğün koşulları hazırlanmıştır. Atatürk, kurtuluşu gerçekleştiren bir ulusu sanatla buluşturarak çağdaşlaşmanın yolunu açmıştır. Atatürk Türkiye’sinde birçok sanatçı ve bilim insanı dünyayla boy ölçüşecek duruma gelmiştir. Yurt içinde ve yurt dışında bizi onurla temsil etmişlerdir. Bunlar Cumhuriyet’le yönetilmenin artılarıdır. Atatürk’ün düşüncesinin ışığında kurulan bu çağdaş kurumların gelişip serpilmesine egemen güçler engel çıkarmıştır. Eğer bu kuruluşlar yaşasaydı daha farklı bir Türkiye ile karşılaşabilirdik. Bu eğitim kuruluşlarında başat eğitim anlayışı laikliktir. Düşünce ve inanç özgürlüğü toplumda kabul görmüştür. Din ve devlet işleri birbirinden ayrılmış, daha akılcı ve bilimsel düşüncenin yolu açılmıştır. Bunlar halkımız için önemli kazanımlardır.
ATATÜRK'ÜN SANATA VE DÜŞÜNCEYE KATKISI
Atatürk’ü düşünsel ve sanatsal boyutuyla değerlendirmek bence çok önemli. Çok okuyan ve düşünen bir önder olarak güzel işlere öncülük etmiştir. Tartışmaları ve konuşmaları hep sanat dünyasıyla koşuttur. Sanatçıların düşüncelerinden çok yararlanır. Atatürk, ne yapacaksa bütün işlerine heyecan ve coşkuyla hazırlanmıştır. Kısa sürede Atatürk’ün yaptıkları saymakla bitmez; O her şeyden önce bir kültür adamıdır. Atatürk’ü aramızdan ayrılışının 86. yılında sevgi ve saygıyla anıyoruz.
Diğer Yazılar