ÖĞRETMENLER GÜNÜ VE EĞİTİM SİSTEMİ
12 Eylül askersel darbesinden sonra 24 Kasım, Öğretmenler Günü olarak ilân edildi. O günden beri, yani 44 yıldır kutlanmaya devam ediyor. 12 Eylül’ün toplum üzerinde yıkıcı etkileri oldu; bu etkiler hâlâ devam ediyor. Yönetici sınıflar büyük ölçüde amaçlarına ulaşmışlardır. Bunun bir nedeni de, eğitim sistemindeki köklü değişikliklerdir. Düşünmeyen, konuşmayan, sorgulamayan, bir şeyin niçini ve nedeni üzerinde durmayan, neme lâzımcı kuşaklar yetişti.
12 Eylül’den sonra yeni liberal politikalar ortaya konularak eğitim sistemi yeniden yapılandırıldı. Eğitim politikalarındaki değişikliklerin temel amacı insanları sermayenin ihtiyaçları doğrultusunda yeniden şekillendirmektir. Bu yeni insan sermaye politikalarına uygun davranacak, kendinden ve kendi gibi insanlardan uzak duracaktır. Bu büyük ölçüde başarılmıştır.
Son yıllarda gerek eğitim çalışanları, gerekse diğer sektörlerde çalışanların zararına, arka arkaya yasalar çıkarılıyor. Eğitimde, sağlıkta zorlu mücadeleler sonucu elde edilen kazanımlar ortadan kaldırılmaktadır. Bu saldırılara karşı toplumsal karşı koyuşlar gerekirken, bir suskunluk, bir sindirilmişlikle karşı karşıyayız. Gerçek durum bu iken çoğu insan örgütlenmeyi aklına bile getirmemekte, kaderci bir boyun eğişle beklemektedir. Bireyci bir anlayış sorunların çözümünü engellemekte ve içinden çıkılmaz hâle getirmektedir.
Öğretmenler okullarda büyük sorunlarla karşı karşıyadır. Ekonomik sorunlarla zaten beli bükülmüş olan öğretmen kendisini yeterince eğitememekte ve zaman ayıramamaktadır. Okulların maddi sorunları büyük boyutlara ulaşmış durumdadır. Bu sorunları çözebilmek için çeşitli adlar altında çocuklardan ve velilerden para toplanmaktadır. Ayrıca çocukların getirdikleri pasta, börek gibi yiyecekler okullarda satılarak maddi kaynak yaratılmaktadır. Yalnız öğretmenler değil, çocuklarda bu sisteme dahil edilmektedir. Bu tür düzenlemeleri yapanların anlayışına göre girişimci bir ruh, girişimci bireyler yetiştiriliyor.
Okulların bu sorunlarının yanı sıra öğretmenlerin de çok büyük sıkıntıları var. Birçoğu sıvacılık ve boyacılık gibi aldığı eğitimle hiç ilgisi olmayan işlerde çalışarak ek gelir elde etmeye çalışıyor. Birde kredi kartlarının alış veriş içinde kullanılması borçları gittikçe artırıyor. Öğretmenlerin çoğu bankalara borçludur; kabaran borçlar onları bunaltıyor. Okula en çok gelen banka borç kartları oluyor. Çocuklarına mutlu bir yaşam sağlayamadığı gibi geleceği de bulanık görünüyor.
Her şeyden önce eğitim çalışanlarının bu çıkmazdan kurtarılması gerekiyor. Okullara genel bütçeden yeterli ödenek ayrılarak, eğitim öğretimin aksamaması sağlanmalıdır. Elektrik, su, ev kirası, eğitim harcamaları, mutfak giderleri sıkıntı yaratmamalı, rahatlıkla ödeyebilmelidir öğretmen. Bu tür sıkıntıları sürekli üzerinde hisseden insan, rahat bir şekilde ders veremez.
Ayrıca ders ücretlerini de günün koşullarına uygun olarak yeniden düzenleyip, ihtiyaçları karşılayabilir hâle getirmek gerekir. İnsanı kaygılardan kurtarıp, çalışma ortamını iyileştirerek, mutlu ve umutlu duruma getirmek önemli. Ekonomik, sosyal ve kültürel kaygılardan uzak insan, işini daha iyi yapar, üretkenliği daha da artar.
Birde ders programları nerdeyse her yıl değiştirilmektedir. Bu program değişiklikleri öğretmenlerin iş yükünü daha da artırmaktadır. Ders kitaplarının içeriği de düzeltilerek bilimsel, akılcı, lâik ve demokratik bir öz kazandırılmalıdır.
Öğretmenlerin yetiştirilmesi Eğitim Fakülteleri’nden itibaren ele alınmalı; bilimsel, lâik, demokratik ve akılcı düşünebilen insanların yetiştirilmesi hedeflenmelidir. Farklı alanlarda yetişmiş insanların eğitim alanına çekilmesi, eğitimi daha da zora sokmaktadır. Sonunda işinden, mesleğinden memnun olmayan insanlar yetişmektedir. Bunlar da eğitim sistemindeki önemli çıkmazlardan birkaçı.
Okul yöneticileri “ performans “ adı altında öğretmenleri birbirleriyle yatıştırmaktadır. Özellikle bu yarışmalar öğretmenler arasında kızıştırılmakta ve teşvik edilmektedir. Öğretmenler bu yarışmalar aracılığı ile kendilerini ön plana çıkarmakta, dayanışma ve ortak davranış geliştirememektedir. Zaman zaman kendi zamanlarından fedakârlık yaparak ne kadar çalışkan olduklarını göstermeye çalışıyorlar; kendileri gibi olmayanları tembellikle suçlama eğilimine giriyorlar. Bu davranışlar öğretmenlerin sinir sistemini harap etmekte, kendisinde eksiklikler aramaktadır. Öğretmen acaba bende performans eksikliği mi var diye düşünmektedir.
Okullar bir işletme gibi eğitim öğretim vermektedir. Öğrenci ve veli müşteri; öğretmenler ise adeta aracı kurum durumundadır. Hâl böyle olunca en çok para toplayan öğretmen göze girmektedir. Ticari zihniyet eğitim öğretim sistemine egemen olmuş durumdadır. Eğitim öğretim bir hizmettir, ticari zihniyetten kurtarılmalıdır.
Bugün büyük sorumluluklar altında, ne yapacağını bilemeyen öğretmen şaşkındır. Bu şaşkınlıktan ancak öğretmen, örgütlenmeyi daha da hızlandırarak kurtulacaktır. Eğitim -Sen ve Eğitim -İş bu örgütlülüğün yolunu açmıştır. Bu yolda hızla ilerlenerek eğitim sorunlarının çözümü kolaylaştırılabilir. Eğitim sendikaları yayınlarıyla, açıklamalarıyla, eylemleriyle gidilecek yolu gösteriyor.
Bilimsel, lâik, parasız ve demokratik bir eğitim hedefi ile yola çıkanlar, tutulacak doğru yolu defalarca göstermiştir. Her öğretmen arkadaş kendini sorumlu hisseder, bir arayış içine girerse, yaşanan sorunları tartışmaktan kaçınmazsa, çözüme daha çok yaklaşmış demektir. İşte o zaman eğlenebilir, kendisi için anlamlı ve güzel günleri kutlayabilir. Sorunlarımızı çözmeyip, süslü lâflarla bizi oyalayanlar sorgulanmalı, örgütlü bir anlayış içine girilmelidir. Ufukta başka bir çözüm görünmüyor. Tüm öğretmenlerimizin insanca yaşadığı; başka bir dünya, başka bir Türkiye mücadelesine yürekten selâmlar...
Diğer Yazılar