BİR DIŞ POLİTİKA GÖZLEMİ

Okurlar şu ana kadar yazdığım yazılardan, haklı olarak, anlamış olamazlar, fakat ben uluslararası ilişkiler ve siyaset bölümü mezunuyum. Yani asıl eğitim aldığım alan dış politikadır. Üniversite sonrası, bürokrasi ve sıradanlığa dayanamayan bir kişiliğe sahip olduğum için, asla o yollara o işlere meyletmedim. Askerlik hizmetim biter bitmez, serbest bir çevirmen olarak çalışmaya başladım ve yaşamım boyunca da zaman zaman yabancı dil-dil felsefesi dersleri vererek para kazandım. Yeterince param olduğunu düşündüğüm her durumda derhal aylaklık denen o güzel sultanlığa kapağı attım, ta ki param bitip de çalışmak nam bedbahtlık tekrar kapıyı çalana kadar, heyhat.

Dış politikayı takip etmedim değil; “genelin fark edemeyeceği kadar basit ya da zor” (bkz. Morg Sokağı Cinayetleri) bir siyasi denklem varsa ancak ilgimi çeker. Yani ortalama aklın göremeyeceği seviyede tuzakları, hataları veyahut çözümleri yakalamaktan hoşlanırım. Bu yazıda bu türden olduğunu düşündüğüm güncel bir duruma dönük yorumlarımı Denizli kenti ile paylaşacağım.

SURİYE MİLLİ ORDUSU VE PYD ANLAŞMASI

Suriye’de durum-yönetim değişti değişeli, bizim için sorun teşkil eden PYD ile desteklediğimiz Suriye Milli Ordusu (SMO) arasındaki çatışmalar asli gündemi oluşturuyor. Bu çatışmalar Kuzey Suriye’de zaman zaman düşük yoğunlukta zaman zaman da şiddetlenerek devam ediyor. İlk başlarda PYD’nin tüm Suriye’den süpürülmesi hedeflenirken, son bir iki haftadır örgütün Suriye Milli Ordusu’na katılması gündemde. Tam bu noktada, bu katılma bizler tarafından bir zafer olarak görülüyor ya da yorumlanıyor. Ama burada gizlenmiş bir tehlike var.

PYD esasen PKK olduğuna göre, kendi hedeflerine tamamen zıt Suriye Milli Ordusu’na samimi bir katılma gerçekte söz konusu olamaz. Elinde tuttuğu bölgelerin kontrolünü mecbur kaldığı için devredebilir ve göstermelik bir personel katılımı tiyatrosunu da oynayabilir. Ama şurası kesine yakın ki, eğer böyle bir teslim olma gerçekleşirse, PYD elindeki muhrip personelinin ciddi bir kısmını mutlaka Kuzey Irak’a kaydıracaktır. Bu da bizim Kuzey Irak’taki hedef ve uygulamalarımız açısından çok riskli ve sıkıntılı durumlar yaratacaktır.

DAĞLARDA SAVAŞ

Okurlar şunu da unutmamalı, PYD ne kadar ileri silahlarla donatılırsa donatılsın Suriye’de Türk Ordusu için büyük bir tehdit teşkil edemez (Orada kalsın ve varlığını-tehdidini sürdürsün anlamına gelmiyor hayır sadece bu yazının işaret ettiği olası daha kötü durumu gösterebilmek adına konmuş bir kıyas cümlesi bu). Suriye sınırımızda coğrafya genel olarak düzlüklerden oluştuğu için, Türk Ordusu gibi binlerce yıllık savaş deneyimi olan kararlı bir kurum karşısında, ite kaka ve durumdan istifade hazır edilmiş bir yapboz ordu mutlaka erir. Savaşın asıl ruhu kararlılıktır; ayrıca yüzyıllara (bizim durumumuzda bin yıllara) dayanan bir geleneğin hediye ettiği-aktardığı bilgi birikimi, deneyim ve çatışma zekası da bilinen tüm silahlardan daha etkilidir. Yani Suriye’de, bir an için diyelim ki, PYD teknolojik ve sayı olarak daha üstün bile olsa, bir cephe savaşını kazanma şansı yok gibidir.

Fakat Kuzey Irak’ta savaşın üçüncü ve en zorlu tarafı olan dağlar çok dikkate alınması gereken bir faktör. Dağları tamamen kontrol altına alabilmek eşyanın tabiatı gereği çok zorlu bir hedeftir. Doksanlarda PKK bitirilirken, yaşı yetenler hatırlayacaktır, bizim savaş ana kurgumuz gezici avcı timleri ile düşmanı sarsmak ve çoğunlukla tugay seviyelerinde ani baskınlarla kamplara ağır hasarlar vermek olarak özetlenebilirdi. Hareket kabiliyetinin yoğun kullanımına dayanan bu yöntemlerle düşman kısa süre (doksanların başlarından sonlarına kadar) içinde çökertilmiş ve ateşkes isteyecek duruma düşmüştü. Bu dağ savaşına çok uygun bir yöntemdi. Şimdi ise sanki devasa bir dağlık bölgeyi kontrol etmek ve teknolojik üstünlükleri kullanmak kurgusu ile savaşıyoruz; belirli sonuçlar da alınıyor fakat dediğim gibi dağlık alanların tamamen kontrol altına alınması hedefi, savaş tarihinin bize gösterdiği gibi çok zorlu bir iş. Gene de askeri detayları bilmediğimiz için bu konuda çok kesin bir yorum yapmak hatalı olabilir. İhtimal, sabit üsler kurulan bölgelerde hareketli birlikler operasyonlar icra ediyorlar.  

DEVLET AKLINA GÜVENİYORUZ

Bunlar da düşünüldüğünde, PYD’nin Suriye’deki militanlarını Kuzey Irak’a kaydırması gibi bir sonuca yol açacak bir düzenleme, bizim için çok da iyi değil açıkçası. Bu varsayımın doğru olduğu kabul edilirse, nasıl engellenebilir?

Artık orasını da neredeyse 15 yıla yakın bir süredir sonuçları açısından müthiş başarılı bir Suriye politikası izleyen ve tarihin doğru tarafında yer alan devletimizin aklına bırakıyorum. Bu olasılığı dikkate alacaklardır, herhalde.

Hamiş. Her durumda, mevcut yöneticilerimize tavsiyem; 90’larda dağlarda görev yapıp derinlemesine bir bilgi ve deneyime sahip olmuş komutanlardan ve her seviyeden diğer gazi personelden görüş almaları yolunda olacaktır.

Esen Kalın  

Diğer Yazılar