DENİZLİSPOR İÇİN YENİ BAKIŞ AÇILARI

Çok ilginç bir adamım ben. Örneğin langırt delisiyim ama futbol merakım yok; belki eski bir oyuncu olan George Best, onun haricinde ne bir futbolcuya hayranlığım vardır, ne bir takım tutarım ne de bir lig, maç ya da kupa ile alakalı heyecan duyarım. Minyatür futbol diyebileceğimiz langırtı bu kadar seven birinin futbol söz konusu olunca bu kadar ruhsuz olması ilginç değil mi? (İhtimal seçkinci yapım sebebi ile; taraftarların vurdulu kırdılı işleri, futbola karıştığı söylenen siyaset ve genele hitap eden borazan spor medyası gibi kaliteli bileşenler beni soğutmuştur, bilemiyorum, inanın umurumda da değil.)

Yaşadığım farklı farklı şehirlerde yerel takımların hiçbir maçına gitmedim ve hiç kafa da yormadım o takımlarla ilgili. 

Denizli için de ne güzel aynısı geçerli olacaktı. Fakat son bir yıldır görüyorum ister istemez, Denizlispor ÇIRPINMASI (evet giderek ve engellenemez bir şekilde dibe çökme menzilli bir çırpınış bu) artık salt bir futbol takımı ve onun serüveninin üzerinde bir olay haline geldi. Bir şehrin vurdumduymazlığı gibisinden bir konu, köşe yazarı için fırsat sayılır aslında. Ama uyanıklık etmeyeceğim ve Denizli halkının duygularına hitap edip “Ne güzel yazmışsın aferin be, niye sahip çıkmıyoruz biz kendi şehrimizin takımına gerçekten de” dedirtip, yalandan ve kolaydan alkışlar alacak hamasi bir yazı yazmayacağım.

Hayır, siz drama mı dersiniz komedi mi dersiniz artık bilemiyorum da, ben bu acıklı-gülünç orta oyunundan şehir için bir fırsat çıkarmak peşindeyim. Madem bu yazıları Denizli için yazıyorum, o halde bu çöküntünün içinde saklanmış ama keşfedilmeyi bekleyen bir cevherden bahsedeceğim sizlere bu yazıda.

Denizlispor büyük bir kurum. Çatısı altında futbolun yanı sıra, altı farklı spor branşı daha var (kulübün kendi sayfasında bu branşlar sıralanmamış bile. Ben Wikipedia’dan buldum, basketbol, voleybol, masa tenisi, satranç, artistik patinaj ve jimnastik). Kulübün kendi sayfasında bu branşlar SIRALANMAMIŞ BİLE diyorum hey… İşte zaten başarısızlığın asıl sebebi de burada. Denizlispor, bir kulübün en temel ve önemli amacının, bulunduğu şehrin insanlarına çeşitli alanlarda spor yapma fırsatı sunmak olduğunu çoktan unutmuş ve kendini genel geçer “Varsa Yoksa Futbol” yaygarasına kaptırmış. Sen sadece tek bir spor dalına odaklanırsan, diğer sporlara ilgisi olabilecek insanlarının desteğini de kaybedersin. Çakozi? Daha genişleteceğim konuyu, merak etmeyin.

DENİZLİ ÖZEL BİR ŞEHİR

Denizli özel bir şehir. Bana güvenebilirsiniz, ben öyle diyorsam öyledir, zaten yazılarımı takip edenler ne kadar iğneleyici bir dile ve kişiliğe sahip olduğumu biliyorlardır; yani yalakalık olsun diye yazmam. Ne yapayım kahrolayım böyleyim işte. Denizli’yi de yazılarımda görmüşsünüzdür hem övdüm hem de yerden yere vurdum (diğer yazılarımı okuyarak denetleyebilirsiniz bu sözlerimi). Yani Denizli özel bir şehirdir diyorsam, buna inandığım ve bunu gördüğüm için diyorumdur.

Çok çalışkan bir şehir. Çok yurt dışı ile bağlantılı bir şehir. Çok ciddi finansal birikime sahip bir şehir. Çok ufukları geniş bir şehir. İnsanlarının kavrama hızı ülke ortalamasının üzerinde bir şehir. Küresel gelişmeleri ve geliştirmeleri çok hızlı uyarlayan ve uygulayan bir şehir. Yaratıcı bir şehir ve çok da HIRSLI, AZİMLİ bir şehir.

Peki bu kadar özel ve güçlü bir yer, neden spor denilince sıradan, tanınmaya muhtaç, emekleyen ya da ellerini açmış yardım bekleyen bazı diğer şehirler gibi sadece futbolla kendini tanımlasın?

Denizli madem küresel rekabetin bir parçası, insanları ve gençleri madem sürekli bir eğitim, gelişim ve ilerleme peşindeler, bu şehrin sporu neden SADECE futbol olsun?  Niçin diğer branşlar ve eklenecek diğer popüler spor dalları bu şehrin insanlarına hizmet ederken bir yandan da bu kente para ve itibar kazandırmasın? Salt örnek olması adına hatırlatmalıyım ki, daha önceki yazılarımdan birinde doğa sporları için Denizli’nin ne kadar uygun olduğunu, tesislerin zaten hazır beklediğini ve doğa sporlarının bir şehir için ne kadar kritik olduğunu anlatmıştım. Burada tekrarlamış olayım.

Denizli gibi bir şehir dünyada son derece popüler ve üst seviyede takip edilen sporlardan (hepsi değil tabi, Cyrano de Bergerac’ın son sözleri olan “Ah her şey olayım derken hiçbir şey olamadım” uyarısı akılda tutulmalı) DİKKATLİCE SEÇİLECEK bazılarının merkezlerinden biri olma hedefini koymalı kendine. Örneğin hedefler arasında motor sporları için bir uluslararası piste sahip olmak ya da dünya satranç şampiyonasını gerçekleştirmek ya da uluslararası doğa sporları festivallerine ev sahipliği yapmak, neden yok? Örnekler çoğaltılabilir, ben aklıma gelenleri yazıyorum.

Hemen denilecek ki, futbol para getiriyor, futbol oy getiriyor, futbolu herkes seviyor… Bakın söyledim, Denizli özel bir şehir… Sıradan ve herkesin yaptığı şeyleri yapacak seviyede olaydı, zaten bu sıfatı kullanmazdım ben. Demek istediğim, futbol tabi ki yukarıdaki avantajlara sahip de, peki bir Formula   yarışının yapıldığı bir kent az mı tanınıyor ya da az mı para kazanıyor? Bir satranç dünya şampiyonası tüm dünyadan basını ve meraklıları kendine çekmiyor mu sanıyorsunuz?

Denizli’de bu üst düzey sporları yönetebilecek EĞİTİMLİ VE DENEYİMLİ insanlar ve bu branşlara aktarılabilecek finans var. Bekleyen sponsorlar var. Şehirde bu tür sporlara ilgi gösterecek nüfus da yok mu? Var ve daha da artar. Tanıtım için gerekli imkanlar zaten var.

Burada demiyorum ki Denizli futboldan tamamen uzaklaşsın. HAYIR, ben diyorum ki futbol takımı da gelişsin ama Denizli tüm imkanlarını, spor yöneticilerini ve hedeflerini futbolla sınırlayıp da dünyada yüz milyonlarca ciddi üst gelir grubu insanın dikkatle takip ettiği diğer bazı spor dallarını yok saymasın. Denizlispor bu dikkat çekici branşlardan bazılarında kendini geliştirmeye başlarsa derhal profesyonel yöneticileri, sponsorları ve küresel bir ilgiyi üzerine çekebilecektir. Futbol takımı da bu sporlara paralel olarak kendini geliştirmeye devam edecektir. Ama tüm imkanlar, tüm güç, tüm odaklanma her şey futbol üzerine yoğunlaşıyorsa, Denizli o şehir değildir. Denizli’den tanınan yarış pilotları, dünyanın en iyi dağcıları, satranç şampiyonları, jimnastik yıldızları ve başkaca başarılı sporcular da çıkmalıdır. Denizlispor geleceğe dönük ana kurgularını (stratejilerini) oluştururken, bu olasılıkları göz önüne alırsa güzel günlere doğru da yol alır.

İKİ ÖRNEK

Yani sanmayın ki, bir şehir futbolda başarılar elde edemiyorsa, sporda başarısızdır. Hayır, bir şehir eğer kendi ruhuna uygun herhangi bir spor dalında ilerleme kaydediyorsa; hem şehrin gençlerine spor imkanları sunmak, hem ulusal/küresel ölçekte tanınır olmak ve hem de insanlarına para kazandırmak açısından gayet başarılıdır.

Yüzlercesi arasından sadece iki örnek vererek yazımızı sonlandıralım; Wimbledon kasabası mesela. Hiç duydunuz mu Wimbledon futbol takımını? Vardır herhalde ama duymamışsınızdır. Ama ünlü tenis turnuvası sayesinde Wimbledon ismini duymayan var mı bu yazıyı okuyanlar arasında?

Peki Zermatt adlı dağ şehrini duyan var mı? İsviçre’de bir kasaba bu, meşhur ve görsel güzelliklerle dolu Matterhorn Dağı’nın hemen dibinde. Futbol takımı var mı? Ben de bilmiyorum, var mıdır acaba? 

Wimbledon kasabasının tenis üzerinden elde ettiği yıllık gelir ya da Zermatt şehrinin dağcılar üzerinden elde ettiği yıllık gelir bizim Denizlispor’u düştüğü şu bataktan YETMİŞ YEDİ kere çıkartacak kadar büyüktür desem… Şimdi anlaştık mı?

Sanki Anlaştık. Denizli gibi bir şehir hedeflerini kaliteli ve üst seviyeden koymalı.

Futbola da devam; şehrin seviyeli ve para kazandıran bir futbol takımı olsun, kim istemez? Hafta sonu bu takımı desteklemek için (aileler de dahil) düzgün, küfür etmeyen, kaliteli insanlar maça gitsinler, kim istemez? Denizli’den yetenekli oyuncular çıksın ve iyi paralara başka takımlarda da futbol oynasınlar, kim istemez? Takılmayın yok süper lig, yok şu oyuncu, bu kupa, şu transfer… Bunlara takılmayın. Takım YEREL oyuncuları ile şehir için gücünün son damlasına kadar savaşsın ve sportmenlik sergilesin, o yetmeli. Yetmiyorsa bizde bir sorun var demektir.

Ama Denizli’nin doğası, iktisadi yapısı, hedefleri ve toplumsal dokusu ile uyumlu olacak diğer bazı branşların da EN AZ futbol kadar önemli olduğunu unutmamak gerekir. Üç beş oy ya da şu aralar ortalarda (hani nerede?) pek de görünmeyen bilmem kaç milyon lira için “varsa yoksa futbol” mantığı ile gidilirse, yani kafa kuma gömülürse, işte hem sonuçlar futbol için de böyle acıklı olur, hem de şehir sporda da “özel” olma şansını KAYBEDER.

Siz anladınız beni.

Hamiş: Şu yazıda önerdiklerimin yarısı yapılsın, tamam peki ant olsun ben de Denizlispor maçlarına gideceğim.

Esen Kalın

Diğer Yazılar