SİYASETİ KURTARACAK BİR ÖNERİ
Yazıma başlarken, şu gerçeği vurgulamalıyım. Bu yazıda ilk kez önereceğim meslek ya da danışmanlık türü, Türk siyasetçileri ya da Türkiye siyaseti için asla gerekli değildir. Onları beri tutarım. Benim birazdan öğreneceğiniz bu önerim, sadece dünyanın diğer yerlerindeki siyasetçiler için geliştirilmiştir.
DANIŞMANLARIN ÖNEMİ
Siyasette danışmanlık kurumu aldı başını yürüdü. Dünya liderlerinden tutun da kasaba belediye başkanlarına kadar tüm dünyada bütün politikacılar mutlaka bir danışmanlar halesi ile kuşatılmış olarak hareket ediyorlar. Hatta gelişmiş ülkelerde muhtarların da danışmanları olduğu söyleniyor. Muhtarlık binasının önüne hangi çiçek ekilirse daha iyi olur ya da iyi bir çay nasıl demlenir gibi uzmanlık gerektiren konularda, mahalle yöneticileri artık asla kendi başlarına karar vermeyip, mutlaka bu danışmanların fikirlerine göre hareket ediyorlarmış. Pek çağcıl bir yaklaşım, tebrik ediyorum.
Bu (aydın olmanın kesin şartı ve kanıtı olan Osmanlıca karşılık kullanmaktan geri durmayalım tabi) müşavirler peki hangi alanlarda siyasetçilere fikirler verip yol gösteriyorlar? Sürüsüne bereket; dış politika danışmanlarından tutun da vergi mevzuatına kadar her alanda keskin zekaları ve engin bilgileri ile siyasetçinin eksiklerini (tencere kapak misali) tamamlıyorlar. Benim en takdir ettiğim danışman türlerinden biri de sosyal medya ve itibar danışmanları. Bunlar velinimetlerini adım adım izleyerek, siyasetçi ne zaman bir bozuk kaldırım taşına takılıp oralarda yürüyen bir çocuğa düşmemek için sarılsa şak! deklanşöre basıyorlar. İşte güzel bir sosyal medya resmi hazırdır. Ya da siyasetçi ne zaman kendisine saydıran yaşlı bir insanın dediklerini tam anlamadığı için ona doğru eğilip “ne dedin amca, anlamadım biraz daha yüksek sesle, küfür mü ettin sanki sen?” diye sorsa, işte gene şak! deklanşör ve hop anında sosyal medyada duygusal bir görüntü.
Diğer alanlarda görev yapan danışmanlar bu kadar faydalı olmasalar da, onlar da büyük işlere imzalar atıyorlardır eminim. Örneğin dış politika danışmanları olmasaydı, dünya herhalde şimdiki gibi barış ve huzur içinde olmazdı. Dünyamızın şu al gülüm ver gülüm gülden terazi tart gülüm haline siyasetçiler ve küresel holdingler kadar bu danışmanların güzide fikirlerinin de etkisi mutlaka büyüktür. Ya da ekonomist veyahut iktisatçı danışmanlar. Ah o her biri iktisat biliminde bir Karl Marx (Sermaye adlı eserin yazarı) ya da bir Adam Smith (Ulusların Zenginliği adlı eserin yazarı) kadar yetkin olan bu değerli insanlar… Pariteden (oran) resesyona (durgunluk) kadar ancak o bilimin uzmanlarının anlayabileceği derin tabirleri ile siyasetçinin her daim yanında olmasalar, hiç ekonomi bu kadar güzel olur muydu? Bu bolluğun, bu refahın ve bu ucuzluğun keyfi sürülüyorsa dünyada bugün, herhalde ekonomi danışmanları da bu sade suya çorbaya tuz ekmiş olsalar gerek.
Yani danışmanları ve bu taifenin faydalarını say say bitmez; ama benim bu yazıda ele almak istediğim konu zaten var olanlar ve görevleri değil. Ben şu güne kadar (hayretler içindeyim gerçekten Sn. Horozlar) nasıl olup da dünya siyasetçileri için en gerekli, en kritik, en can alıcı bir danışman türünün icat edilip de görev yapmadığına inanamıyorum. Bu icat da bana kısmet oldu böylece.
YALAN DANIŞMANLIĞI
Üniversite yıllarında gerçek bir kampüs yaşantısı sürmüştük bizler. Bu akıllı telefonlar olmadığı için, kendimize kapanıp da 10 santime 20 santimlik bir aletle haşır neşir halde koca koca yılları tüketmek yerine, nice çeşit insanlarla tanışıp değişik kişiliklere ve fikirlere temas ediyorduk. Üniversite yaşantısı demek aslında, ilim irfan öğrenmenin yanı sıra birçok farklı insanla da tanışıp hayatta karşımıza çıkabilecek durumlara bir ön hazırlık yapmak demektir. İşte hiç unutamıyorum, kampüste bu şekilde kendisini dinleme fırsatı bulduğum son derece yararlı ve zeki bir arkadaşımızın da bir varsayımı vardı. Yalan söylemek için üst düzey bir zeka gerekir, diyordu o arkadaş. Yalan hem oluşturulma aşamasında hem de devam ettirilme sürecinde çürütülemeyecek kadar iyi planlanmış ve titizlikle kurgulanmış olmalıdır; ancak üst düzey bir beyin evet ancak bir deha söylenme anında ve sonrasında kişiyi rezil etmeyecek yalanları bulabilir ve sürdürebilir, demişti.
Şimdi yıllar sonra, puslu ama berrak bir kış gününde şu Babadağ eteklerinde kain bu dingin şehirde oturmuş düşünüyorum da… Hele dünya siyasetçilerinin düştükleri bazı durumları görünce… O zaman aklını oynatmışsın sen diye alaya aldığımız o arkadaş aslında ne kadar da haklı imiş yahu, demekten kendimi alamıyorum. Filhakika, siyasetçiler için en önemli kadro Yalan Danışmanı kartviziti ile görev yapacak olan insanlardır. Bir siyasetçi için yalan danışmanı ekmek gibi su gibi gereklidir.
YATSIDAN SONRA DA YANAN MUMUN PEŞİNDE
Siyasetçi için yalanın hayati olduğunu kanıtlamaya gerek yok; a priori (yani apaçık) bir gerçeklik bu. Ama madem bir iddiamız var, usulen de olsa bir örnekle somutlaştırmak gereklidir. Ticarette en güvenilen bir insan da olsanız, senedin sepetin (dünyanın bin türlü hali var denilip) gene de yazılıp çizilmesi gibi.
Örneğin seçimlerden önce vaat edilecek yalanlar kurgulanırken bir danışman desteğinde hareket edecek bir siyasetçi çok büyük avantajlar elde edecektir. Yalan alanında tahsilli ve deneyimli bir danışman, siyasetçiye öyle teknik tüyolar verecektir ki, seçmenlerin artık daha duyar duymaz kahkahalarla güldükleri (yani hiçbir zaman gerçekleşmeyeceğini bildikleri) uyduruk/ütopik vaatler yerine, insanların aklını bulandırıp onları “acaba yapar mı bunu be” diye düşündürecek hayaller satabilecektir siyasetçi. Bu destek bununla kalmayacak tabi. Seçim kazanıldıktan sonra vaatler gerçekleşmediğinde, kadir kıymet bilmez toplumun ya da o fena niyetli rakiplerin yöneltecekleri eleştirileri savuşturacak ustalıklı devam yalanları ve bahaneler (yalanın sürdürülebilirliği) üretilirken de siyasetçinin yanında olacaktır yalan danışmanı; adeta yaylı bir baston gibi görev yaparak, siyasetçinin eğilip bükülmesini durduramasa da, tam anlamı ile yıkılmasını engelleyecektir.
Okurların hayal gücüne bırakıyorum. Bir yalan danışmanının bir siyasetçiye sayısız faydalarını sizler de farklı farklı örneklerle kolaylıkla sanırım açıklayabilirsiniz.
Siyasetçilerin bu kendileri için kritik insanları vakit kaybetmeksizin istihdam etmelerini tavsiye ediyorum. Peki iyi bir yalan danışmanı nasıl olunur, nasıl yetişir, acaba bu insanları yetiştirecek fakülteler açılmalı mıdır… Bunlar detaylı ele alınması gereken ve bu yazının sınırlarını aşan ciddi konular. Beni de aşar.
BİR İTİRAF!!!! DÜNYA’NIN İLK YALAN DANIŞMANI OLMAK İSTİYORUM
Açık konuşmak gerekirse, aslında bu yazıyı baştan başa kendim için yazdım sayın Denizli halkı. Şu yazarlık işi pek kazandırmıyor; kendi az buz birikimim ve ara ara verdiğim dil dersleri falan olmasa baldırı çıplak sefil bir adamım. Ha ünlü Fransız dekadan şairi Baudelaire’den daha dandi (bkz. dandysme) bir züppeyim, yani her işi de yapmam, haftada dört günden fazla asla çalışmam. Hal böyle olunca, düşündüm taşındım ve kendime uygun bir meslek yaratayım dedim. İşte tamamen kendi bencil çıkarlarım için bu yazıda ele aldığım “siyasetçiler için yalan danışmanlığı” mesleğini icat ettim. Yani itiraf ederim ki, burada atıp tuttuklarım kendime bir iş alanı oluşturabilmek adına yarattığım hayal ürünü ve sayrılı sayıklamalardır.
Ümidim odur ki, Orhan Seyfi Orhon’un “umut fakirin ekmeği” tanımına atıfla, belki çok havalı ve yüksek zekalı (ecnebi tabi) bir siyasetçi bu yazıda önerilenlere inanabilir ve beni istihdam edebilir. Bu hayatta “olmaz olmaz” demişler.
Hemen diyeceksiniz ki, tamam da sen yalan konusunda uzman mısın ki bu pozisyona aday oluyorsun? A bir dakika. Ben bu yazıda tutayım tarihte söylenmiş en büyük yalanlardan birini hiç duraksamadan keseyim, siz hala bana yalan konusunda uzman mısınız diye sorun, olacak iş mi bu sayın okurlar? Lütfen, rica ederim.
Nedir o yalan peki, diye sormayın. Onu da siz bulun, hatta zaten bulmuşsunuzdur bence.
Esen Kalın
Diğer Yazılar