YENİ DÜNYA DÜZENİNDE OYUN KURUCU, OYUNCU VEYA SEYİRCİ OLMAK… (4. VE SON BÖLÜM)
Üretim kapasitesi ve modern, verimli üretim yapısı ile düşük fiyatlı Çin veya ucuz iş gücü ile Hindistan, adetle büyümeyi hedefleyen sektörleri bundan sonra özellikle ihracat pazarlarında çok daha fazla zorlayacak. Ayrıca, ülke olarak ihracatımızda Çin ve Asya-Pasifik ülkelerinden ithal edilen ham madde ve bileşenlere olan bağımlılığımız, küresel tedarik zinciri bozulmalarına veya kontrolsüz fiyat ve/veya kur etkilerine karşı Türk üreticilerini kırılgan bir noktaya taşımaktadır. Bu aşamada küresel resmi okuyamaz, Asya-Pasifik’ten gelen rüzgârın yaratacağı tehdit ve fırsatları göremez, doğru analiz edip sağ duyu ile hazırlık yapamaz isek pastadan pay almak bir yere, bu yeni oyuna seyirci olma imkanı bile kalmayacak.
ÜLKE OLARAK TOPYEKÜN ALARM DÜĞMESİNE BASMA VAKTİ…
Çin ve Asya-Pasifik ülkelerinin teknolojik gelişimine ayak uydurmayan eğitim ve üretim sistemlerimizin de mutlak suretle yeniden ve kalıcı politikalarla yapılandırılması gerektiğini değerlendiriyorum. Nitelikli işgücünün yetiştirilmesi ve yeteneklerin geliştirilmesi için güçlü ve istikrarlı bir eğitim sistemi ve teknolojiye odaklanan eğitim programları uluslararası rekabet gücümüzün de dinamosu olacaktır.
Pandemi ve sonrasında pozitif getirisini aldığımız jeopolitik avantajımız Süveyş Kanalı ve Kızıl Deniz’deki tıkanmalar ve riskler nedeniyle bugün için bizleri memnun ediyor olsa da Bir Kuşak Bir Yol Projesi’ni doğru analiz etmezsek ve lojistik de dahil çok yönlü ve kapsamlı tedbirlerimizi şimdiden almaz isek küresel tedarik zincirindeki bu jeopolitik avantajımızı kaybedeceğimiz bir zaman dilimine sürükleneceğiz. Özellikle, Türkiye'nin bölgesel bir lojistik merkezi olarak konumunu güçlendirmesi ve "Bir Kuşak Bir Yol" Projesi'ne entegre olması, yeni iş birliği fırsatlarını beraberinde getirecektir.
10 SEKTÖRDE ÇİN YATIRIMLARI ÜKLEMİZE ÇEKİLEBİLİR
Benzer şekilde Made in China programı kapsamında önceliklendirilen 10 sektörde (Bilişim Sistemleri, Sayısal Kontrol Araçları, Uzay ve Havacılık, üst teknoloji gemicilik, demiryolları, enerji tasarrufu, yeni nesil malzeme, tıbbi cihazlar, tarım makineleri, enerji) Çin yatırımlarının Türkiye’ye çekilmesi, bu 10 sektörde nitelikli ve katma değerli fason imalat yapabilecek KOBİ’lerin geliştirilmesi, Türk yatırımcıların bu 10 sektörde Çin’e yapacağı yatırımlar yeni fırsatlar olarak değerlendirilebilir.
Asya-Pasifik Bölgesi ile Ticaret Bakanlığımız seviyesinde başlatılan ticaret ağlarını geliştirici nitelikteki inisiyatifin (Çifte Vergilendirmenin Önlenmesi, Yatırımların Teşviki, Ticaret Anlaşmaları, Karma Ekonomik Komisyonu, İş Konseyi vb.) artırılması ile bu coğrafyayı ve dinamiklerini daha iyi tanıyacak, ticaret ve yatırım ilişkilerimizi güçlendirebilecek ve fırsatları daha kolay değerlendirebileceğiz.
TEKNOLOJİ TRANSFERİ ANLAŞMALARI REKABET AVANTAJIMIZI KUVVETLENDİREBİLİR
Çin ve Asya-Pasifik ülkeleriyle yapılacak teknolojik iş birliği ve transferleri, dil öğrenmeye de destek olacak eğitim iş birlikleri ülkemizin teknolojik gelişimini hızlandırabilir. Özellikle, Ar-Ge projeleri ve teknoloji transferi anlaşmaları, şirketlerimizin rekabet avantajını kuvvetlendirecek, teknolojik altyapısını güçlendirecektir. Diğer taraftan hedef ülkelere vizesiz giriş çıkışların sağlanması, vize talep eden ülkelerin süreçlerinin hızlandırılması, Türk iş insanlarının ve yatırımcısının küresel hareketliliğini artırmasına önemli katkı sağlayacaktır.
Çin’le ticaret yapmak dil ve kültür farklarından dolayı zaman zaman çok zor olabiliyor. Özellikle doğrudan üretici olmayan firmalarla yapılacak ithalat-ihracat işlemlerinde Çin’de bulunan bir aracı firma veya şahısla çalışmak (aracıların komisyonu; %3-5) bu zorlukların aşılmasına yardımcı olacaktır. Çin’in büyüyen orta sınıfı tüketicileri, tüm dünyada olduğu gibi ürünlere kolay ve uygun şartlarda erişim beklentisine sahipler. Bunun sonucu olarak perakende sektörünün tüketicilere erişiminde e-ticaret kanalları, kargo ve nakliye şartlarının devlet desteğiyle iyileştirilmesine bağlı olarak, yine ülkemiz açısından bir fırsat alanı olarak değerlendirilebilir.
ÇİN’İN ÜST GELİR GRUBU FİRMALARIMIZA FIRSATLAR SUNUYOR
Çin’in son yıllardaki tüketici eğilimlerinde etkileyen en önemli faktörlerden birisi de sayıları 200 milyonu bulan üst gelir grubundaki tüketicilerdir. Lüks tüketim, zenginliğin ve sosyal statünün bir göstergesi olarak sayıldığından bir bireyin maddi durumunda ani bir yükseliş olduğunda lüks tüketime yönelmesi birey için gayet normal bir ihtiyaç olarak görülmeye başlanmış. Bu kültürel öğe de kalite ve markaya önem veren firmalarımıza fırsat alanı sunmaktadır.
DENİZLİ’DE ULUSLARARASI PAZAR YERİ OLUŞTURULABİLİR
Denizli’mizin Yiwu modelinden esinlenerek böyle bir uluslararası pazar yeri haline getirilmesi (Babadağlılar İşhanı’nın sayısal ve çeşit olarak çoklanması, sosyal, kültürel, sağlık, spor, gastronomi, ulaşım vb. şehrin geliştirilmesi projeleri ile entegre) de bu Çin ziyaretim sonrası aklıma takılan önemli projelerden birisi oldu. Benzer şekilde, ilimizde ve farklı illerde kurulacak Model Fabrika(lar) için Çin’deki fabrikalara heyet ziyaretlerinin de faydalı olacağına inanıyorum.
Ölçek ekonomisinin geldiği bu seviyede rekabet gücümüzü kaybetmemek ve geliştirebilmek için tasarım, üretim, insan kaynakları, eğitim, ihracat vb her alanda verimliliğin iş odağımıza alınmasına, otomasyona daha fazla önem verilmesine ve şirketlerimizin dijital dönüşüm kaslarının güçlendirilmesine ihtiyacımız olduğunu düşünüyorum.
Sonuç olarak; Çin’den çok farklı duygu ve düşüncelerle döndüm. Bu bölgeden gelen değişim rüzgarını iyi analiz etmeli, şirketlerimizden başlayarak ulusal boyutta ve zaman kaybetmeden cesaretli dönüşüm adımlarını atmalıyız. Cumhuriyetimizin 2. yüzyılı bu adımlarla daha da parlayacaktır…