DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI

Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk’ün ‘’Tasavvuf ve Tarikatlar ‘’ adlı eserinde belirttiği gibi; tasavvuf üç devreye ayrılabilmektedir.
1) İlk Devir
a) Nebi Devri: Hz. Peygamberi örnek alarak sürüp giden devir. Bu devrin tek kurumu cami
b) Zühd ve Zahidler Devri (Seçkin Sahabiler Devri): Dünyadan el etek çekerek Allah’a yönelme devri.
2)Tekke Devri: Emeviler’in Arap soyunu hakim kılma, İslamı yozlaştırma, zülüm yapma ve şımarık davranışları sonucu; yalnız Allaha varmak için yaşayanlar ruhlarını başka barınaklarda arındırmak için tekke denen mekanları benimsediler. Derin ve kuşatıcı korku anlayışı perhiz, çile ve yoksunluk kavramlarını öne çıkardı.
a)Tarikat öncesi devir
b)Tarikatların yayılma devri
Görüldüğü gibi tarikatlar Selçuklu ve Osmanlı Devrinden çok önce ortaya çıkmış ve yaygınlaşmıştır.
Gerek Osmanlının son zamanlarında, gerek Kurtuluş Savaşı yıllarında İmparatorluğun dört bir yanından İstanbul’a gelmek zorunda kalan tarikat ve cemaat şeyhleri Devletin işleyişine engeller çıkarmışlardır. Bu engelleri yaşayan ve gören biri olarak Mustafa Kemal Atatürk, ‘’Bağlı olmakla mutluluk duyduğumuz İslam dinini de yüzyıllardan beri olageldiği üzere bir siyaset aracı olmak durumundan çıkarıp yüceltmenin gerekli olduğu gerçeğini görüyoruz. Mukaddes ve kutsal olan inanç ve vicdan duygularımızı muğlak ve değişken olan ve her türlü menfaatler ve ihtimallere sahne olan siyasetten ve siyasetin bütün organlarından bir an önce kesinlikle kurtarmak , milletin dünyadaki ve ahiretteki mutluluğunun emrettiği bir zorunluluktur” (Atatürk’ün Bütün Eserlerinden alıntı) diyerek, 3 Mart 1924’te 429 Sayılı Kanunla TBMM’de DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI’nın kurulmasına vesile olmuştur .
TEVHİD-İ TEDRİSAT KANUNU
Diyanet İşleri Başkanlığı’nın görevi, İslam dininin inançlar, ibadet ve ahlak esaslarını yürütmek, din konusunda toplumu aydınlatmak, ibadet yerlerini yönetmek olarak tanımlandı. Bu kanun 1965, 1976, 2010, 2011 ve 2018 yıllarında özü değişmeden güncellenmiştir. Aynı yıllarda 430 sayılı kanunla (Tevhid-i Tedrisat Kanunu) öğretim birliği sağlanarak Medrese ve mektepler Milli Eğitim Bakanlığına bağlanmıştır. Bu kanuna göre Milli Eğitim Bakanlığı, imamlık, hatiplik gibi hizmetler için okullar açacak, İlahiyat Fakültesi kuracaktı. Bu konuda B.Selçuklu Devri ve Osmanlı İmparatorluğunun ilk evrelerinde medreseler eğitimde çok önemli işlere imza attılar ama zamanla çağa ayak uyduramadılar. Rönesans hareketlerini benimseyemediler. Aydın çevrelerden uzaklaştılar.
DİNİN SİYASETE ALET EDİLMESİ
Atatürk devrinden sonra istenilen miktarda imam ve hatip yetiştirilmedi .1950 yıllarında din siyasete alet edilerek cemaatlerin örgütlenmesi görmezden gelindi. Dini liderler siyaset için sahalara indirildi. 1980 sonrası demokratikleşme yönünde önemli adımlar atılırken cemaatler Devlet eliyle ve sivil yollarla ciddi oranda büyüdü ve gelişti. Ekonomik oranda ülke genelinde belli noktalara taşındılar. Günümüzde tarikatların memleketin yedi bölgesini sardığı bir dönemde bulunmaktayız. Merdiven altı aleni rejim düşmanları, gençlerin kalbine nefret tohumları ekmektedir.
Bu tip sosyal örgütlenmeleri yasal zeminde hareket etmeye zorlamak, yasal olmayanları deşifre etmek şarttır. Diyanet İşleri Başkanlığı, İlahiyat Fakülteleri, İmam Hatip okulları; TARİKAT VE CEMAATLER KONUSUNDA GEREKLİ BİLGİLENDİRMEYİ YAPMAK VE TOPLUMU BİLİNÇLENDİRMEK ZORUNDADIR.
Dini eğitim ilkeleri yeniden gözden geçirilmeli
Türkiye’de tarikat Şeyhleri ya da dini akım önderlerinin çeşitli yabancı devletler tarafından desteklendiği bilinmektedir. FETÖ terör örgütü bunun en güzel örneğidir. Suriye’de İŞİD VE RADİKAL DİNİ ÖRGÜTLER ülkemizde sıkıntı yarattı ve yaratacaktır. Bu nedenle Diyanet İşleri Başkanlığı, Yüksek Öğretim Kurumu ve Milli Eğitim Bakanlığı koordineli bir şekilde çalışarak, dini eğitim için gerekli olan ilkeleri yeniden gözden geçirilmelidir.
Diğer Yazılar