İNSAN YETİŞTİRME DÜZENİMİZ

Selçuklu devrinden başlayarak, eğitim medreselerde yapılıyordu.1040 yılında Nişabur ve 1046 Bağdat’ta medreseler açıldı. Büyük Selçuklu devrinde Nizamiye Medresesi çok ünlü idi, işlevlerini başarı ile sürdürdü. Kütüphaneleri, şifahaneleri ve gökyüzü gözlem evleri açıldı. İbn-i Sina, Burun-i, Farabi (Gazali), Ömer Hayyam bu devire damga vuran bilim adamlarıdır.

Osmanlı döneminde, Selçuklulardan kalan medreselere yenileri eklenmiş, hızla yaygınlaşmıştır. Medreseler Sibyan Mektepleri üstünde eğitim –öğretim yapılan Orta ve yüksel tahsil kurumları idi. Sibyan Mektepleri, eğitim –öğretimin başlangıç kademesi olarak işlev yapıyorlardı. Camilerde eğitim-öğretim sürdürülüyordu. Arapça Kuran okuma, din pratiği, namaz sureleri öğretiliyordu. Temel amaç dindi. Nakilci ve ezberci idi. Osmanlının son yıllarına kadar kurumlar kızlara kapalı idi.  Bu kurumlar Müslüman çocuklara, devlet adamları, sultanlar, varlıklı kimselerin tesis ettiği kurumlardır. 4-7 yaş arasına hizmet verirlerdi. Merkezi birimlerin denetim ve kontrolüne tabii tutulmamışlardır. Bin 847 sayıya ulaşmışlardı. Ancak; okuma yazma oranı 1923’te yüzde 6 idi. Nüfusun % 85’i köylerde yaşamakta, 40 bin köyün 35 bininde okul yoktu.

ENDERUN

17. yüzyıla kadar Hristiyan tebaadan alınan yetenekli çocukların (Devşirme oğlanları) gerçek Müslüman, iyi, güvenilir devlet adamı, asker yapma gibi misyonlarla yetiştirilmeleri üslenmişlerdir. Saray içi bir okuldur. Edirne Sarayı, Galata Sarayı, İbrahim Paşa Sarayı, İskender, Çelebi Sarayı birer mektep gibi olup buralardan iyi olanlar yeteneklerine göre 7-8 yıl daha eğitiliyordu. Durumu iyi olmayanlara 4 yıl ek eğitim verilerek görevlendiriliyordu. Kanuni zamanında; Rus, Acem, Çingene, Harput, Diyarbakır, Malatyalı oğlanların devşirilmesi yasaktı. Bu kurumlar 1363-1908 arasında hizmet vermişlerdir 2.Murat zamanında kurulmuş, Fatih, 2. Beyazıt ve Kanuni devrinde en verimli yılları olmuştur. Fatih külliyesinde (Sahn-i Seman Medresesinde) bilim adamı, devlet adamı, yönetici yetiştirilmiştir.

Fatih’in yetişmesinde Ak Şemsettin ve Molla Gürani Hocaların emeği çoktur. Beyazıt, Süleymaniye, Sultan Ahmet Külliyeleri asırlarca Osmanlı’ya hizmet etmişlerdir. Fatih zamanında Türkistan’dan getirilen Ali Kuşçu (Astronomi –Matematik), Sabuncuoğlu Şerafettin (Tıp), Ali Tusi, Molla Hüsrev, Sinan Paşa, Ahmet Paşa gibi değerli bilim insanları Osmanlı’ya çok değerli katkılar vermiştir. Bu medreselere dayalı olarak gelişen İstanbul Üniversitesi beş asırlık bir geçmişe sahiptir.

16.-17.  yüzyıla kadar başarılı hizmet veren Enderun mektepleri çözülme olgusu yaşamış (Yeniçerilerin olaylara yaklaşımı, yönetimde yarattığı sorunlar sonucu), 2. Mahmut (1808-1839), Sultan Abdülmecit (1839-1861), 2. Abdülhamit (1876-1909) dönemlerinde Enderunlar tamamen ihmal edilmiştir.

RÜŞTİYE

1839 Tanzimat Fermanı sonrası açılmış orta öğretim kurumlarıdır. 1869 yılında Osmanlıda ilk öğretim, Sibyan ve Rüştiye, lise olarak İdadi, devamında Sultani ve Yüksek Öğretim Kurumları vardı. Askeri Rüştiyeler 5 yıllıktı. 1913 yılında kapatıldılar.1892’de Rüştiye ve İdadiler birleştirilip 7 yıla çıkartıldı. Tüm Osmanlı topraklarında 331 Rüştiye ve buralarda öğrenci olan 18 bin 750 kişi vardı. Rüştiyelerin sayısal dökümü şöyleydi:  İstanbul’da 27 ( 8  kız rüştiye), Tuna’da 44 , Edirne’de 25, Bosna’da 27, Selanik’te 21, Yanya’da 12, Manastır’da 13, Girit’te 7,Cezayır’de 14, Aydın’da 13, Konya’da 16, Hüdaverdigar’da (Bursa-Kütahya) 25.

1875 yılında Askeri Rüştiyeler, askeri idadi mekteplerine talebe kaynağı tedarik eden eğitim kurumlarıdır. İdadi mekteplerinin bir üst derecesi ise Harbiye Mektebidir. 1736’da Kara Mühendishanesi (Hendesehane) 1. Mahmut zamanında Humbaracı Ahmet Paşa tarafından, 1773 yılında Mühendishane-i Bahr-i Hümayun (Deniz Mühendishanesi) padişah 3. Mustafa tarafından İstanbul’da kuruldu.

2.Mahmut devrinde modern eğitim öğretim alanında 1869 yılında Maarifi Umumiye Nizamnamesi ile yeni bir aşamaya geçildi. Fransa’ya bilimsel eğitim için 150 öğrenci gönderildi. (Bu konuda tebaasında milliyet ve dini ayrım yapmadı). Kalifiye işçi yetiştirmek amacıyla; torna, döküm, gravür, modelcilik, makine vs. dallarında çıraklar gönderildi. Fransa’da okuyacak bu öğrenciler için bir özel genel müdürlük oluşturuldu.

DARÜLFÜNUN

 İlk açılışı 1863 yılında Abdülmecit zamanında olmuştur. İkinci açılış 1870’te Darülfünun-i Osmani, üçüncü açılış 1874’te Darülfünun Sultani (Galatasaray Sultanisi bugün Galatasaray Üniversitesi olarak eğitim öğretime devam etmektedir). Dördüncü Açılış ise 2. Abdülhamid devrinde 1900 yılında Darülfünun Şahane, 1909’da Darülfünunu Osmani, 1912’de İstanbul Darülfünunu olarak çok kez açılıp kapanmıştır. Darülfünun’un yapısında çok değişimler yapılmış, savaşlar, medreselerin kanadı etkisi ile yapılan yenilikler uzun ömürlü ve kalıcı olmamıştır.

Bu arada 1848 yılında lise öğretmeni (Rüştiyelere) yetiştirme amaçlı Darülmuallim (Yüksek Öğretmen Okulları olarak varlığını sürdürmüştür), bayan öğretmen yetiştirmek amaçlı 1870 yılında Darülmuallimat kısa ömürlü de olsa açılmıştır. 1880 yılında kurulan Mekteb-i Hukuk, 1883’te kurulan Sanay-i Nefise Mektebi (Bugün Mimar Sinan Üniversitesi olarak yaşamına devam etmektedir) ve  askeri okullar daha uzun ömürlü olmuşlardır. (Musika-i  Humayum, Tibbiye, Harbiye,  Deniz ve Kara Mühendislikleri  gibi)

2.Abdülhamid’in tahta çıkmasıyla başlayan süreçte misyoner özel kurumları hızla artı. Bunlar Osmanlı’nın çöküşünü hızlandırmıştır. Batı tarzı insan yetiştirme misyoner okulları aracılığı ile milli değerlerden uzaklaşılmıştır. Son yıllarda da savaşlar, medreselerin yozlaşması, öğretim yöntemleri, ders kitapları, okullaşma oranı, kurum binalarının eksikliği, öğretmen yetersizliği Osmanlı’da istenen sonuca varılamamıştır.

Yine de unutulmaması gerekli olan parçalanmış ve işgal edilmiş Osmanlı’yı ayağa kaldıran ve Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran bir avuç insan bu kurumlardan yetişmiştir.

Diğer Yazılar