MASUM GÖZLERDE KAYBOLAN GELECEK

Bir çocuğun gözlerine en son ne zaman baktınız? O saf, tertemiz parlayan gözlere... Sanki içlerinde tüm dünya var. Her bir parıltıda yeni bir hayal, yeni bir umut... Ancak Filistin ve İsrail arasında süregelen gerilimlerin gölgesinde büyüyen çocukların gözlerinde bu parıltıyı bulmak, her geçen gün daha da zorlaşıyor.

Bir çocuğun zihnine savaşın nasıl bir etki bıraktığını tam olarak kavramamız neredeyse imkânsız. Çünkü çocuklar, yetişkinlerden farklı olarak, yaşadıkları olayları tam anlamıyla çözümleyemezler. Onlar için patlama sesleri, korku dolu anlar, yıkılan binalar, sevdiklerini kaybetmek...

Bu çocukların yaşadığı travma, sadece savaşın olduğu dönemle sınırlı kalmıyor. Yaşadıkları olaylar, hayatlarının geri kalanında da onları etkiliyor. Uyuma güçlükleri, kâbuslar, sürekli bir korku hali... Bunlar, sadece savaşın değil, onun yarattığı psikolojik hasarın da kanıtları. Ayrıca bu çocuklar, yaşadıkları deneyimler nedeniyle sosyal ilişkilerinde de zorluklar yaşıyor. Oyun oynarken bile savaşın gölgesi onları takip ediyor. Bazıları sürekli bir tehlike hissiyle yaşıyor, bazıları ise içe kapanık bir hale geliyor.

Savaşın en acımasız yüzü, belki de bu çocukların gözlerinde saklı. Küçük Rana'nın hikâyesini hatırlayın. Onu gördüğümde, beş yaşındaydı ve en sevdiği oyuncağını kaybetmişti. Ancak bu oyuncak, normal bir oyuncak değildi; Rana'nın en iyi arkadaşı, savaşın gölgesinde ona eşlik eden tek dostuydu. Bombardıman sırasında evleri yıkıldığında, o oyuncak da enkazın altında kaldı. Rana, günlerce onu aradı. Çünkü onun için sadece bir oyuncak değil, savaşın korkusunu unutturan bir sığınağıydı.

Filistinli bir baba ise şöyle diyor: “Kızım, her gece yatağının altında bomba arıyor. ‘Baba, burada bomba var mı?’ diye soruyor. Ona her şeyin iyi olacağını söylüyorum, ama gerçekte ne zaman iyi olacağını ben de bilmiyorum.”

Okulların yıkıldığı, eğitimin kesintiye uğradığı bir ortamda, bu çocuklar normal bir eğitim süreci yaşayamıyor. Bu, onların geleceğine dair umutlarını da olumsuz etkiliyor. Her çocuk, kendini geliştirebilme, hayallerini gerçekleştirebilme şansına sahip olmalı. Ancak bu savaşın ortasında kalan çocuklar, hayallerini ve umutlarını her gün biraz daha kaybediyor.

Bu çocukların her biri, savaşın soğuk yüzüne karşı kendi sıcak hikayeleriyle direniyor. Ancak bu hikayeler, savaşın gürültüsünde kayboluyor. Geceleri yatağa yattıklarında, onlar için ninni yerine patlama sesleri, uçakların uğultusu eşlik ediyor uykularına. Onların rüyaları, savaşın kabusuyla bölünüyor.

Savaşın gölgesinde büyüyen bu çocuklar, saf sevginin, masumiyetin, hayatın tadını çıkarmanın ne demek olduğunu unutmamalı. Onların hayatları, sadece savaşın yarattığı yaralarla değil, aynı zamanda sevgiyle, umutla, hayallerle dolmalı.

Sadece haber başlıklarında değil, kalbimizde de yer bulmalı bu çocuklar. Onların seslerini duymalı, hikayelerini paylaşmalıyız. Savaşın karanlığında kaybolan masum gözlerin, yeniden parlaması için el ele vermeli, onlara daha aydınlık bir yarın vaat etmeliyiz. Unutmayalım, onların gözlerindeki umut, aslında tüm dünyanın umududur.

Bu köşe yazısını, savaşın gölgesinde büyüyen, hayatlarının en güzel yıllarını kaybeden tüm çocuklara adıyorum. Onların sesi olmak, onların yaşadığı zorlukları dünyaya duyurmak bizim görevimiz. Unutmayalım ki, savaşın en büyük bedelini masum çocuklar ödüyor. Onların gözlerindeki umudu yeniden canlandırmak, onlara daha iyi bir dünya vaat etmek için elbirliğiyle çalışmalıyız.

 

Diğer Yazılar