BURADA KAZANIYORSAN, BURADA HARCAYACAKSIN

 

Yazılarımı pazar günleri yazdığım için genel olarak tatil ruhuna uygun konular seçmeye ve dili ona göre kullanmaya dikkat gösteriyorum. Ama bugün durum biraz farklı. Önümüzdeki haftadan itibaren Youtube'da haftalık program yapmaya başlayacağım. Haftada bir, dilim döndüğünce kentin dinamiklerini, gözüme çarpanları, siyasi kulisleri vb konuları sizlerle paylaşacağım. 

İlk programımın konusu ise Denizli iş dünyası olacak. Aklınıza "Patronlarla sohbet, başarı hikayeleri" falan gibi konular gelmesin. İş dünyasının Denizli için neler yaptığını, aslında yapmadığını konuşacağız. Bu yazım da o programın provası gibi olsun.

Önce tekstil kenti, bugünlerde ise sanayi kenti olarak anılan Denizli, kuşkusuz bölgenin özellikle ihracat konusunda lokomotif kentleri arasında. Bunu rakamlarla ifade etmek gerekirse Denizli'nin 2024 yılı ihracatı 4.4 milyar dolar olarak açıklandı. Paraya bak! Denizli bu ihracat rakamıyla da Türkiye'nin 9. kenti. 

Ancak ülke genelinde olduğu gibi Denizlili ihracatçı da düşük kurdan şikayetçi. Şikayetlerinin temelinde ise her şeyin fiyatı artarken doların aynı seviyede artmaması var. Asgari ücret, enerji, hammadde fiyatları büyük bir hızla artarken dolar artmıyor, bu nedenle de ihracatçı yeterli kâr marjını yakalayamıyor. Onlara göre dolar bugün 44-45 lira seviyesinde olmalı. 

Evet ihracatçı gözünden baktığımızda doların artması iyi gibi görünse de, halk için bu korkunç ekonomik sonuçlar doğuruyor. İğneden ipliğe neredeyse her şeyin dolara endeksli olduğu ülkemizde, dövizdeki en küçük hareket fiyatlara yansıyor. Özellikle emeklinin ve asgari ücretlinin cebindeki para hızla pul oluyor. 

Keza devlet de, cari açığı kapatabilmek ve ihracatın sürdürülebilmesi için yıllardır destek paketleri çıkartıyor. Eximbank kredileri, hibeler vs. Özellikle pandemi sürecinde bu destekler hat safhaya ulaştı. Ama bizim ihracatçımız bu desteklerle mevcut durumu korumak yerine işçi çıkarttı, işyerine yatırım yerine kendine yatırım yaptı. Arsa aldı, ev aldı, altın aldı, arabasını değiştirdi. (Etik değerlerini koruyan işadamlarını elbette tenzih ederim.)

Aslında bu durum bu döneme de özgü değil. Denizli ihracatının tekstil kanalıyla patladığı yıllarda da durum böyleydi. İşadamı çok kazansa da bunu hiçbir zaman işçiye yansıtmıyordu. Hatta kimi fabrika patronları, tazminat hak etmesinler diye çalışanlarını bir yılı doldurmadan aralarında değiş tokuş bile yapıyordu.  

Söz onlara geldiğinde ise sanki ağız birliği yapmışçasına "Ama biz istihdam sağlıyoruz." derler, sanki babalarının hayrına işçi çalıştırıyorlarmış gibi. Keza işin içinde olanlar iyi bilir, daha ucuza çalıştıkları için organize sanayi bölgesi Suriyeli, ve Afgan dolu. İstihdam falan da hikâye yani.

Elbette kazandıkları parada gözümüz yok, Allah daha çok versin. Ama burada kazanıyorsan burada harcayacaksın. Yatırımını buraya yapacaksın. Çalışanının hayatını kolaylaştırmayı, konforunu artırmayı düşüneceksin. Kentin sosyo-ekonomik gelişimi için dertlenecek, elini taşın altına koyacaksın. Biz de sana destek olacak ve gerekirse başımızın üstünde taşıyacağız. 

Diğer Yazılar