EREN GÜNEŞ, HÜSEYİN YOLDAŞ... USTALARIN ANISINA
Şöyle bir geriye dönüp baktığımda meslek hayatımda 28 yılı devirdiğimi görüyorum. Gazeteci tanıdığı olanlar, onlarla sohbetin bir süre sonra sıkıcı olduğunu bilirler. Keza pek çok olayın tanıkları ve takipçisi oldukları için gazetecilerin anıları bitmez. Yıllar geçtikçe de bu anılardan akılda en çarpıcıları kalır.
Kısa süre önce Hüseyin Yoldaş'ı, iki gün önce de Eren Güneş'i kaybettik. Mesleğe başladığım gençlik yıllarımda bu adamların beni zaman zaman öfkelendiren egolarının karakterlerinden kaynaklandığını düşünsem de bugün meslekten ötürü olduğunu anlıyorum. Çünkü ego olmadan gazeteci olunamıyor. Bugün bile yaşıtım meslektaşlarım arasında Hüseyin ve Eren abiye kırgın olanlar olabilir. Arkadaşlarımın kendilerince haklı nedenleri de vardır ama ben artık değilim.
İkisiyle de çalıştığım için kendimi şanslı hissediyorum. Aslında sadece hissetmek de değil...
Kader yolumu İzmir'e düşürdüğünde iş başvurusu için İzmir'in 70 yıllık köklü gazetesi Ege Ekspres'in yolunu tutmuştum. Adını şu anda hatırlayamadığım imtiyaz sahibi beni yüz yüze görüşmeye çağırdığında Hüseyin Yoldaş ve Eren Güneş'le çalıştığımı söyledim. İmtiyaz sahibinin gözleri kocaman oldu ve dedi ki; "Bu iki adamla çalıştığına göre duvar olsan işi öğrenmişsindir. Hemen yarın başla."
Gerçekten de öyleydi. Hüseyin Yoldaş gazete mizanpajı, Eren Güneş de haber yazımı konusunda bana çok şey öğretti. İki ustayla da gazeteci camiasının iyi bildiği fakat burada uzun uzun anlatamayacağım anılarım da oldu elbette.
Usta-çırak ilişkisini tam anlamıyla yaşatan, ekollerini bize aktaran iki gazeteci…
Ve bugün ikisi de artık hayatta değil. Mekanları cennet olsun...
Diğer Yazılar