FASİT DAİRE

Eskiler “fasit daire” derdi. Bugün çok kullanılmasa da anlamı hâlâ geçerli: Kısır döngü. Sorunlar öyle bir noktaya gelir ki çözüm için atılan her adım, sorunu büyütür. Çıkış yolu ararken insan kendini aynı yerde dönerken bulur.

Türkiye ekonomisinin son yıllardaki hikâyesi tam olarak bu.

Alım gücü düşüyor, enflasyon tırmanıyor. Çare olarak para sıkılıyor, faiz yükseliyor. Bu kez yatırımcı frene basıyor, üretim zayıflıyor, işsizlik artıyor. İşsiz kalan tüketemiyor, tüketim daralınca piyasalar tıkanıyor. Tıkanıklığı aşmak için kredi muslukları açılıyor. Bu kez de döviz yükseliyor, ithalat pahalanıyor, maliyetler katlanıyor. Etiketler yeniden şişiyor. Sonuç: Yine aynı noktaya dönüyoruz.

Market rafları buna şahittir. Etiketler bir hafta öncekiyle aynı kalmaz. Maaş zamları daha hesaba yatmadan buhar olur. Ev kiraları, neredeyse asgari ücretle yarışır hale gelir. Halkın cebinde yaşanan budur: Aynı çemberin içinde dönüp durmak.

Asıl sorun şu: Bu döngüyü kıracak uzun vadeli irade bir türlü gösterilemiyor. Rezerv satılarak döviz tutulmaya çalışılıyor, günü kurtarıyor ama yarını ağırlaştırıyor. Sonuçta hiçbir reçete iyileştirmiyor, sadece ağrıyı bastırıyor.

“Bu çark ne zaman duracak?” diye sormamak elde değil.

Gerçek şu ki fasit daire kendiliğinden kırılmaz. Kısa vadeli pansumanlarla da kırılmaz. Cesur kararlarla, üretime ve verimliliğe dayalı bir ekonomi anlayışıyla kırılır. Liyakatin olduğu, şeffaflığın esas alındığı, uzun vadeli planların ciddiyetle uygulandığı bir zemine ihtiyaç var.

Aksi halde hepimiz aynı hikâyeyi yaşamaya devam edeceğiz. Çark dönecek, halk yorulacak. Ve biz, eskilerin deyimiyle, hâlâ o fasit dairenin içinde kalacağız.

Diğer Yazılar