İKİSİ DE HAKLI, İKİSİ DE HAKSIZ

Meclis’ten Denizli’ye düşen bir haber, zeytin dalından kömür ocağına, oradan da bizim evin elektrik düğmesine kadar uzandı. Geçen hafta Ankara’da tam 26 saat boyunca tartışılan bir torba yasa, Denizlili iki milletvekilini karşı karşıya getirdi: Biri AK Parti’den Şahin Tin, diğeri CHP’den Şeref Apracı. İkisi de memleketin derdini anlatıyor, ama gel gör ki ikisi de eksik anlatıyor.
Şeref Apracı diyor ki: “Zeytinlik alanlara kıymayın, köylüyü mağdur etmeyin, ormanlarımızı talan ettik bari zeytini kurtaralım.” Haklı mı? Bence çok haklı. Çünkü biz Denizlililer biliriz, o zeytin dalı öyle kolay yetişmez; kök salana kadar yıllar geçer, bir de onun etrafında hayat kurulur: Tarlada işçi, fabrikada sıkım ustası, pazarda satıcı… Zeytin sadece meyve değil, ekmektir, umut olur.
Ama Şeref Bey’in söyledikleri de biraz yarım kalıyor. Çünkü sadece “hayır” diyerek bu iş çözülmüyor. Elektrik lazım, enerji lazım. Kömürü çıkarmazsan, santral kapanırsa, fatura katlanır. Olan yine vatandaşa olur. Peki çözüm ne? İşte o kısım eksik.
Öte yanda Şahin Tin var. O da diyor ki: “Zeytin ağacını da taşırız, madenimizi de çıkarırız; ülke kalkınır, elektrik ucuzlar.” Bir yandan baktığında mantıklı. Enerjide dışa bağımlı olunca bir kömürün, bir gazın fiyatı bizi fena vuruyor. Kendi kaynağımız varsa kullanmak mantıksız mı? Değil elbette.
Ama Şahin Bey de işi biraz fazla kolay anlatıyor. “Ağacı taşırım, iki yıl sonra zeytin verir” diyor. Eyvallah da, o ağaç eski toprağını bulamazsa ne olacak? Sadece ağaç taşımak yetmez, toprağın mikrobu, kuşu, böceği, gölgesi… Her şeyi taşınabilir mi? Taşınmaz.
Kısacası ikisi de memleket için uğraşıyor. İkisi de bir ucundan tutuyor ama tam ortayı bulamıyorlar. O yüzden diyorum ki: İkisi de haklı, ikisi de haksız.
Bu işin doğrusu ne? Benim aklım erdiğince şunu söyleyeyim:
Maden de çıkmalı ama zeytin de yaşamalı. Bunu bir torba yasanın içine saklamakla olmaz. Şeffaf olacaksın, bilim insanını, köylüyü, ziraat mühendisini dinleyeceksin. Belki her yere maden açılmaz, belki bazı ağaçlar başka yere taşınır ama öyle tek kalemle olmaz bu iş. Planlı programlı olacak, köylünün gönlü rahat olacak.
Zeytinin dibine çocukken uyumuş olan, taze sıkım yağını ekmeğe banarak büyümüş olan Denizlililer bunu çok iyi anlar. Biz biliriz ki zeytin sabır ister, toprak ister, sevgi ister. Maden de akıl ister, denetim ister, çevreye saygı ister. İkisi bir arada olur mu? Olur. Ama önce kavga değil, ortak akıl gerekir.
Diğer Yazılar