İNCİRLER OLANA KADAR...

İğneden ipliğe her şeyin fiyatını artıracak olan akaryakıt zamları, hayat pahallılığı, beynimizi rafadan yumurtaya çevirecek derecede sıcaklar, işsizlik, rekor üstüne rekor kıran altın ve döviz fiyatları gündeminin içinde ne kadar başarabilirim bilemiyorum ama keyifli bir pazar yazısı yazmak istedim.

Geçtiğimiz ay yapılan ilk hasadın ardından şu günlerde ballı incirin hasat ayındayız. Yakın zamanda pazara gitmeyenler için söyleyeyim şu sıralar siyah incirin kilosu ortalama 40 TL.

Ne zaman "İncir" lafını duysam aklıma "İncirler olana kadar..." şarkısı gelir. 2014 yılının şubat ayında, o zamanlar Kanal D'de yayınlanan X Factor Star Işığı müzik yarışması programına, henüz 25 yaşındaki İlyas Yalçıntaş çıkmış, Türkiye'nin ilk defa dinleyeceği "İncir" şarkısını söylemişti. Programın jürisindeki Emre Aydın, Ziynet Sali, prodüktör Ömer Karacan ve Armağan Çağlayan, hem İlyas'ın sesi hem de beste karşısında adeta dumur olmuştu.

İncirler olana kadar kalsaydın bari, onlarca sözden birini tutsaydın bari...

İlyas Yalçıntaş sonrasında da aldı yürüdü zaten.

İncirin dünya tarihi ve Anadolu coğrafyasındaki önemi büyük. Keza antik çağlardan beri sağlık ve bereket sembolü olarak kabul ediliyor.

Haksız da sayılmazlar.

Hücre yenilenmesinden günlük vitamin ihtiyacının karşılanmasına, kan basıncını dengelemesinden kemik ve diş sağlığına kadar sayılamayacak kadar çok faydası var.

Öte yandan incirin oluşumunda adeta bir mucize gerçekleşiyor. Esasen ters açmış bir çiçek olan incir meyvesinin oluşabilmesi için, o yediğimizde ağzımıza çıtır çıtır gelen tohumların toprakla buluşması ama öncesinde döllenmesi gerekiyor. Bu döllenmeyi de ancak küçük bir karınca büyüklüğündeki incir arısı yapabiliyor.

Olgunlaşmamış meyvenin içindeki dişi çiçekleri tozlaşmaya hazır olduğunda sadece dişi incir arısını baştan çıkartan bir koku salgılamaya başlıyor. Kokuyu takip eden dişi incir arısı kanatlarını ve antenleri kopartacak kadar dar olan açıklıktan incirin içine girip yumurtalarını bırakıyor ve oracıkta ölüyor. Doğan yavrulardan erkek olanlar kanatsız olduğu için hemen civardaki dişi arılarla çiftleşiyor ve ölüyor. Yani erkek incir arısı, incirin ötesindeki dünyayı hiç göremiyor. Erkeklerin makus kaderi işte :) İncirden çıkmayı başaran ve üstüne polen yapışmış olan dişi incir arısı başka bir incire giderek tozlaşmayı sağlıyor.

Ancak bu kadar kısaltabildiğim incirin döllenmesi süreci yemeden önce saygı duymamız gereken tam bir mucize değil mi?

Son olarak gelelim bizim topraklarımızdaki günümüz incir üretimine. Yıllık 320 bin tonla Türkiye dünyanın en büyük incir üreticisi. Tahmin edebileceğiniz gibi üretimde ilk sırayı Aydın sırtlıyor. İzmir ve Bursa'nın ardından da Denizli geliyor.  Özellikle kurutulmuş incir önemli bir ihraç ürünü.  Denizli’de her yıl 6-7 bin ton civarı incir üretiliyor. Benim favorim ise içine ceviz koyarak tükettiğim gün kurusu.

Hadi o zaman şarkıyı dinleyeyim.

 

Diğer Yazılar