KORKMA, ANLAMAYA ÇALIŞ.

"Hayatta hiçbir şeyden korkmayın, anlamaya çalışın." Bu özlü söz, Marie Curie'ye ait. Tarih, yaşamından ve mücadelesinden ilham alınacak çok sayıda kadınla dolu. Ancak Marie Curie bunlardan belki de en etkileyici hikayeye sahip olanı.  

Bu yazımın konusu Marie Curie değil fakat tek cümleyle onu anlatmak gerekirse; Marie Curie, bilime adanmışlığıyla iki Nobel Ödülü kazanan ilk insan olarak, kadınların bilimdeki yerini kanıtlayan öncü bir bilim insanıdır.

"Hayatta hiçbir şeyden korkmayın, anlamaya çalışın." Bu sözün altında sayfalarca yazı yazılabilir. Her ne kadar dinler azaltmaya çalışsa da insanoğlunun en temel korkusu ölüm ve sonrasıdır kuşkusuz. Terk edilme, iftiraya uğrama, yalnızlık, yükseklik, yaşlanma, karanlık... İnsanoğlu korkularının listesinin sınırı yok gibi. 1-2 dakikanızı ayırıp nelerden korktuğunuzu bir düşünün.

Evrimsel olarak on binlerce yıl önceden getirdiğimiz korkularımıza, hayat tecrübelerimizle de edindiklerimizi eklediğimizde aslında ne kadar korkak olduğumuzu görebiliriz. Evet, evrimsel korku tehlikeden uzak durmamızı ve hayatta kalmamızı sağlar. Ama günümüzün modern korkuları için aynı şeyi söyleyemeyiz.   

Çünkü modern dünyanın korkuları, çoğu zaman fiziksel hayatta kalmamızla doğrudan bağlantılı değildir. Örneğin, topluluk önünde konuşmaktan korkmak, tarih öncesi bir insan için hayati bir tehdit oluşturmazdı. Ancak günümüzde, sosyal statümüzü ve kabul görme ihtiyacımızı tehdit eden bir korkuya dönüşmüş durumda. İşte bu noktada, Marie Curie’nin sözünün önemi ortaya çıkıyor: Korkmak yerine anlamaya çalışmak.

Korkularımızı anlamak, onları kontrol edebilmenin ilk adımıdır. Bir düşünün, sizi en çok korkutan şeyin temelinde ne yatıyor? Çoğu zaman korkular, bilinmeyenden doğar. Karanlıktan korkan bir çocuk, aslında karanlığın kendisinden değil, içinde ne olduğunu bilmemekten korkar. Yetişkinler için de durum çok farklı değil. İş değiştirmekten, yeni bir ilişkiye başlamaktan ya da bir konuda başarısız olmaktan korkmamızın nedeni, sonucunu bilmediğimiz bir belirsizliğe adım atmaktır.

Ancak tarih boyunca en büyük başarıları elde eden insanlar, korkularını bastıranlar değil, onları anlayıp aşanlardır. Edison yüzlerce kez başarısız oldu ama her seferinde neyin işe yaramadığını öğrendi. Marie Curie, radyasyonu araştırırken büyük riskler aldı ama korkusunu bilgiye dönüştürdü.

Belki de modern çağın en büyük ironisi, bilginin hiç olmadığı kadar erişilebilir olduğu bir dönemde hâlâ korkularımızın esiri olmamız. Oysa ki, bilgiye ulaşmak, korkularımızı azaltmanın en güçlü yollarından biridir. Bir şeyden korkuyorsanız, onun hakkında daha fazla bilgi edinin. Örneğin, uçak korkunuz varsa, havacılıkla ilgili istatistikleri ve güvenlik önlemlerini inceleyin. Topluluk önünde konuşmaktan korkuyorsanız, bu konuda pratik yaparak deneyim kazanın.

Korkularımızı anlayıp yönetmeyi öğrendiğimizde, yaşam daha az ürkütücü ve daha keşfedilmeye değer bir yer hâline gelir. Çünkü korkuların ardında, çoğu zaman bizi daha iyi bir versiyonumuza ulaştıracak fırsatlar yatar. Ve belki de gerçek cesaret, korkusuz olmak değil, korkuya rağmen ilerleyebilmektir. 

Diğer Yazılar