MİRAS DEĞİL, EMANET
“Keşke Atatürk’ü görebilseydim” diyen çok insan tanıyorum. Elbette ben de görmek isterdim. Bunu düşündüğümde ise O’nun, “Beni görmek demek, mutlaka yüzümü görmek değildir. Benim fikirlerimi, benim duygularımı anlıyorsanız ve hissediyorsanız bu kâfidir.” sözü aklıma gelir hep.
Cumhuriyet ilan edildiğinde 13-14 yaşlarında bir çocuk olduğunuzu düşünün. Tabi o yıllarda bu yaştakilere çocuk denmiyordu. 1. Dünya Savaşı’na ve daha da önemlisi Kurtuluş Savaşına daha çocuk yaşlarda tanık olduğunuzu… Kendinizi bildiniz bileli ülke savaş içinde yani.
Memleketin içinde bulunduğu sıkıntıyı iliklerinize kadar hissetmişsiniz. Açlık, yokluk, ölüm… Ailenizin neredeyse tüm erkekleri cephelerde ölmüş. Ailenin kadınları ise sizi ve kardeşlerinizi hayatta tutmak için elinden geleni yapmış.
Tabi memleketin durumu hakkındaki konuşmalara da tanık olmuşsunuz. İngiltere, Fransa, İtalya, Yunanistan yurdun dört bir yanını işgal etmiş, sıranın size gelmesini beklemenin tarifsiz endişesini yaşamışsınız.
30 Ağustos 1922 yılında Atatürk önderliğindeki orduların düşmanı tarumar ettiği haberleri gelmeye başladığında yaşadığınız heyecanı düşünün. Tabi bu haberler ancak cepheden gelenlerden alınabiliyor, keza radyonun Türkiye’ye gelmesine henüz 3-4 yıl var.
Bunca çilenin ve cefanın sonrasında Mustafa Kemal Atatürk Cumhuriyeti ilan ettiğini duyuruyor. İlk kez duyduğunuzda anlamıyorsunuz bile; Cumhuriyet nedir ki? Ailenin ileri gelenleri dili döndüğünce anlatıyor. “Artık padişah yok. Bizi biz yöneteceğiz.”
İşte bu kadar basit, bizi biz yöneteceğiz.
Ve 20’li yaşlarınıza geldiğinizde şanslıysanız fotoğraflarından görebildiğiniz Atatürk’ün Denizli’ye geleceğini öğreniyorsunuz. Onu karşılamak için sabahın erken saatlerinden beri Denizli Garı’nda bekleyen kalabalığın arasında trenin gelmesini bekliyorsunuz. Trenin dumanı uzaktan görüldüğünde kalabalığın heyecanı iyice artıyor. İşte orada, ülkenin kurtarıcısı, kahramanın…
Bugün ancak Orta Doğu’nun bataklığında debelenip duran Arap ülkelerine bakınca kıymetini anlayabildiğimiz Cumhuriyet, kuşkusuz Atatürk’ün yüksek vizyonunun bir eseri. Ve cumhuriyet bize bırakılmış bir miras değil, ilelebet muhafaza etmemiz ve teslim aldığımız şekilde gelecek kuşaklara iletmemiz gereken yüce bir emanet. Tıpkı bizden önceki kuşakların yaptığı gibi.
Diğer Yazılar