ÖLMÜŞ EŞEK KURTTAN KORKMAZ

Ekonomiden konuşurken artık istatistikleri değil, insanların gözlerini okuyorum. O yorgun, endişeli bakışlarda ne TÜİK verisi ne de merkez bankası raporu var. Orada sadece ay sonunu getiremeyen anneler, geçim yükü altında ezilen babalar, hayalleri hızla buharlaşan gençler var. Bütün dünyada böyle belki ama bizde bir başka... Kriz sadece cüzdanı değil, ruhu da kemiriyor.

İşte böyle zamanlarda halkın diline doladığı bir söz var:

“Ölmüş eşek kurttan korkmaz.”

Yani? Yani artık kaybedecek bir şeyi kalmamış insanı, tehdit edemezsin. Çünkü o zaten bitmiş. O saatten sonra yasa da işlemiyor, ahlak da. Hayatta kalmak, bütün değerlerin önüne geçiyor.

Sokakta konuştuğun herkesin cebinde ya bir borç hikâyesi var, ya da “ne yapsam da kurtulsam” diye bir plan. Çoğu genç... Eskiden şans oyunlarına uzak duranlar, şimdi “belki tutar” diye kupon yapıyor. Kimileri bavulunu topluyor, nereye gideceğini bile bilmeden yola çıkıyor. Kimileri ise daha da karanlık bir yola sapıyor.

Ben söylemiyorum, asayiş raporları söylüyor:

Ekonomi ne zaman dara düşse, kentlerde uyuşturucu kullanımı ve fuhuş vakaları artıyor. Bu artık bir tesadüf değil, açık bir ilişki. Bakın Denizli’ye…

Emniyet birimleri neredeyse en çok eforu uyuşturucu ticaretine karşı harcıyor. Satıcı da çoğalıyor, kullanıcı da. Çünkü geçim derdiyle boğuşan insanlar için bu işler “riskli işler” olmaktan çıkıp “alternatif gelir yolu”na dönüşüyor. Aynı şey fuhuş için de geçerli. Herkesin “ben yapmam” dediği şey, bazen bir faturayı ödeyemediğinizde bir ihtimal haline gelebiliyor. Yargılamayın. Çünkü bazı insanlar düşmüyor; düşürülüyor.

Ve maalesef bu düzen, halk arasındaki gelir adaletsizliğini de her geçen gün daha görünür hale getiriyor.

Zengin daha zenginleşirken, yoksul daha da köşeye sıkışıyor. Orta sınıf eriyor, alt sınıf çaresizleşiyor. Herkes aynı gemideyiz deniyor ama bazıları o gemide lüks kamaradayken, bazıları halatla güverteye tutunmaya çalışıyor.

Ama buraya bir “ama” lazım. Çünkü Türkiye, bunun çok daha beterinden geçti.

Krizler gördü, yoksulluklar yaşadı, kuyruklar bekledi. Ve her defasında yeniden ayağa kalkmayı bildi.

Kolay değil ama imkânsız da değil.

Bu süreci de atlatacağız.

Yeter ki eşeğin neden öldüğünü unutmayalım; kurtları konuşarak zaman kaybetmeyelim.

Bugün sokakta gördüğünüz her “suça karışmış genç”, belki de sadece “dinlenmemiş bir çığlık”tır.

Son sözüm şu:

Artık kurdu konuşmaktan vazgeçip, o eşeği neden öldürdüğümüzü konuşmamız gerekiyor.

Yoksa bir gün o kurdun da yiyecek bir şeyi kalmaz. Ve sonunda, hep birlikte aç kalırız.

Diğer Yazılar