OYNATMAYA AZ KALDI

Herhalde bu başlıkla bugüne kadar sayısız köşe yazısı yazılmış, haber başlığı atılmıştır. Fatih Erkoç'un 1992 yılında çıkardığı albümün çıkış parçasıydı. "Oynatmaya az kaldı doktorum nerde...." Bana göre müthiş bir müzik adamı olan Fatih Erkoç'u da çok beğenirim. Onun "Kör kuyular" şarkısını dinlemediyseniz çok şey kaçırmışsınız demektir.

Konumuza geri dönersek, "Oynatmaya az kaldı" dememin nedeni üstümüzdeki seçim baskısı. Sokakta, kahvede, çarşıda, her yerde gündem seçim.  Tarafı fark etmeksizin herkes bir şeyler söylüyor, yazıyor, bazıları 2 oy fazla alabilmek için iftira atıyor, Facebook’tan duyduklarını ufacık beyninde harmanlayıp vatandaşın algısıyla oynamaya çalışıyor. Yanlış bildiği yetmiyormuş gibi bir de ısrar ediyor!

Yarın seçimin ikinci turu yapılacak ve geç saatlerde de olsa kesin sonuçlar açıklanacak. Ve Türkiye 29 Mayıs sabahı yeni bir güne uyanacak. Önceki köşe yazılarımda da yazdığım gibi hangi aday kazanırsa kazansın, bu seçim sürecinde bol keseden savrulan vaatlerin baskısı ilk andan itibaren siyasiler üstünde hissedilmeye başlanacak. Tabi ki kazanan demokrasi ve dolayısıyla halk olacak.

29 Mayıs sabahı önemli birşey daha olacak; siyasi figürlerin baskısıyla “şucu bucu” diye ayrıştırılan konu komşunun ilişkileri yavaş yavaş düzelmeye başlayacak. Hemen olmasa da sabah karşılaştıklarında biri "günaydın" diyecek diğeri "hayırlı sabahlar" diye cevaplayacak. Dünya görüşümüz ve inançlarımız ne olursa olsun Türkiye altında birleştiğimizi, bizim bizden başka dostumuz olmadığını tekrar hatırlayacağız.

Siyasi liderler, partiler hepsi değişir. Hangisi değişmedi ki? Ya da hangi siyasi lider halkın çıkarını partisinin çıkarı üstünde tutmuş? Var mı acaba bunun dünyada örneği?

Hiç sanmıyorum.

Şahsen 29 Mayıs sabahını iple çekiyorum. Hatta seçim sabahı oyumu kullandıktan sonra ‘sandıklara sahip çıkma’ tedirginliği yaşamadan uyusam, ertesi gün sabah uyansam diyorum. 

Diğer Yazılar